İstemi Yılmaz
TT

Türkiye, Mısır ve ilklerin Dünya Kupası

Futbolseverlerin dört yılda bir düzenlenen en büyük şöleni Dünya Kupası Katar’da başladı. İlk defa bir Arap ülkesinin organizatörü olduğu etkinlik, saha içi ve dışındaki tartışmalarıyla gündemi sarsıyor.
Sıfırdan inşa edilen statlarda ve altyapı düzenlemelerinde 5 binden fazla yaşanan işçi ölümüyle başlayan “skandallarda” Doha yönetimi açıkça suçlanıyor. Maçlarda oyuncuların kimlik siyasetini öne çıkaran pazıbentleri takması yasaklanıyor. Katar’daki statlarda alkol satışı yapılmaması eleştiriliyor. Bugün Avrupa’nın belli başlı pek çok başkentinde Dünya Kupası’na özel halk gösterimleri yapılmıyor. Avrupalılar etkinliği boykota davet ediliyor.
Maçlarda statların doluluk kapasitesindeki zayıflık, boykotun başarıya ulaştığının göstergesi. Zaten turnuva başlamadan Netflix’te yayınlanan FIFA belgeseliyle Katar’ın Dünya Kupası organizasyonunu “satın aldığı” algısı kamuoyunda oluşturulmuştu. Doha’nın bu tip spor etkinliklerini “soft power” kimliğine yatırım olarak gördüğünü düşünürsek bu iddialar pek haksız da sayılmaz. Ancak bu noktada sormak gerekir, hangi Dünya Kupası organizasyonu “para” ve “siyasetten” azade değerlendirilebilir?
Her ne kadar özellikle Batılı aktörler tarafından boykot edilerek itibarsızlaştırılsa da turnuvada yaşananlar Katar’ın hanesine yazılacak gelişmeler oldu. Yıllardır kanlı bıçaklı olan, son dönemdeki normalleşmeyle köprüleri yeniden yapan Kahire ve Ankara yönetimleri en üst düzeyde bir araya geldi. Açılış seremonisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısırlı mevkidaşı Abdülfettah Sisi’yle samimi pozlar verdi. Türkiye basınının “tarihi buluşma” olarak yorumladığı fotoğraf, Türkiye’de mukim Müslüman Kardeşler üyeleri ve örgütün siyaseti için yolun sonu anlamına geliyor.
İki liderin el sıkışmasıyla Ortadoğu’yu idareye gözünü dikmiş bir ittifak da dağılmış oldu. Ankara, bölgedeki pek çok ülkede terör örgütü olarak kabul edilen Müslüman Kardeşler defterini kapatarak Körfez’in tezlerini kabul etti. Nitekim bu hamleden günler sonra Suudi Arabistan'ın Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasında 5 milyar dolarlık mevduat hesabı açma kararını duyurması tesadüf olarak değerlendirilemez.
İlklerin Dünya Kupası’nda bir diğer önemli diplomatik gelişmeyse bu sefer Katar cephesinden geldi. Doha ile Riyad arasında son yıllarda bölgeyi de olumsuz etkileyen gerginlik, geçen senenin başında Arabistan'ın El-Ula kentinde düzenlenen 41’inci Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi'nde tatlıya bağlanmıştı. Taraflar, muhataplarının hassasiyetlerine sadakatlerini bir mutabakatla teyit etmişti. Fakat gerilimin tarihe karıştığını ispatlayan asıl hareket, Katar Emiri Şeyh Temim’in Suudi Arabistan-Arjantin maçı sırasında tribünlerden uzatılan Arabistan bayrağını açarak yukarı kaldırması oldu. Elbette müsabakanın Suudi takımı lehine 2-1 bitmesi, ülke tarihi açısından, belki de bu hamlenin bile üzerinde bir futbol başarısı.
Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya takındığı tavırdan çark etmek adına bin bir bahane arayan ve tarihinin en sorunlu kışını nasıl geçireceğini düşünen Batı dünyası boykot ededursun, Arap dünyasının düzenlediği bu ilk Kupa, daha şimdiden diplomatik arenada kendisine önemli bir yer edindi. Kim bilir belki final maçında da Beşar Esed ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüşmeye şahit oluruz…