Hatalı bir kişi, aptalca bir iş yaptığını kabul etmeye karar verdiğinde, tüm insanların üzerine yaratıldığı iyilik fıtratının ruhundaki birikimlerini bir araya getirir. İçindeki susmuş doğruluk sesinin başkaldırdığı kişi bu birikimlere dayanarak, damarlarına sızdığında şuurunu yitirmesine neden olan kötülükle savaşır. Vicdanın gaflete düştüğü bir anda, cahil gençlik yıllarında, belki de bilgisizce taşkınlıklarla dolu ergenlik çağında, kendimizi beğendiğimiz ve bu kendini beğenmişliğin insanın ruhundaki zayıflıklara tuzak kurup ağına geçirdiği bir dönemde insan şuurunu kaybedebilir. Elbette niyetler samimi olmadıkça, kişi ile kendisi arasında böyle bir yüzleşme yaşanmaz. Samimi bir niyet yoksa, insanları aldatma ve kandırma karesinde kalmaya devam eder insan. Bu ikisi ise ilelebet sürmez, bir zaman sonra o an gelip çatar ve zamanın örttüğü gerçekler ortaya çıkar. O zaman, uzun zaman önce söylenmiş “bazı gafilleri bir süreliğine kandırabilirsiniz ama her zaman herkesi kandıramazsınız” sözünü unutanlar veya unutmuş gibi yapanlar, onu yeniden hatırlarlar.
Birkaç gün önce İngiliz basın camiasını sarsan, dikkatlice inceleyenlerin çoğu için belki içeriğinin büyüklüğü ya da korkunçluğu nedeniyle benzeri görülmemiş görünen önemli bir hadise, yukarıdaki bağlama dahil edilebilir. Hadise özetle, The Guardian gazetesinin bir parçası olduğu medya şirketinin, Manchester Guardian gazetesinin kurucusu John Edward Taylor ile Britanya içinde ve dışında, özellikle de ABD’deki diğer köle tüccarları arasında bağlantıların olduğuna dair bir raporun doğruluğunu kabul etmesiydi. Raporun yayınlandığı günün ertesinde The Guardian gazetesi, ön sayfasında yayınladığı başlık ya da dilerseniz bir manşetle, sahibi olan şirketin özrünü duyurdu. Gazetenin hem yerel hem de uluslararası alanda benimsediği bilinen, ırkçı politikalara her zaman karşı çıkmış, Afrika ve Latin Amerika'nın farklı bölgelerinde özgürlük hareketlerini desteklemiş, dünyanın farklı yerlerinde diktatörlüğü benimseyen rejimlere karşı çıkmış liberal yaklaşımla hiçbir ilgisi olmayan bu tür bağlantılar için şirket öncelikle okurlarından, ardından tüm kamuoyundan özür diledi.
Guardian'ın bu raporla ilgili yayınladığı içeriği özetlemek gerekirse; The Guardian gazetesinin de sahibi olan “Scott Trust” medya şirketi, köleliğe ilişkin 2020 yılında hazırlanmaya başlanan ve 28 Mart 2023 Salı günü yayınlanan bağımsız bir akademik raporda yer alan bilgiler nedeniyle bu özür açıklamasını yayınladı. Söz konusu rapor, 1821’de John Edward Taylor ile birlikte gazetenin kuruluşuna destek veren 11 kişiden en az 9’unun özellikle tekstil endüstrisi ve Amerika'daki köle işçiler tarafından üretilen büyük miktarlarda ham pamuğun ithalatı yoluyla, köle ticaretiyle bağlantılı olduklarını ortaya çıkarmıştı. Buna bağlı olarak Scott Trust, 19. yüzyılda Guardian gazetesiyle bağları olanların soyundan gelenlerin, başka milyonlarla birlikte bu yatırımlarından 10 milyon sterlinden (12,3 milyon ABD doları - 18,4 milyon Avustralya doları) daha fazla kazandıklarını tahmin ediyor.
Gazetenin 100. yıldönümü vesilesiyle 5 Mayıs 1921 tarihli özel sayısında yayınlanan başyazıda, o zamanki editörü Charles Prestwich Scott, gazetenin sonraki yıllarında benimseyeceği ilkeyi özetlemişti; "Yorum özgürdür, ancak gerçekler kutsaldır." Bu cümle, The Guardian’ın makalelere ayrılan sayfalarının başlığında Charles Scott'ın bir resmi ile günümüze kadar yerini aldı.
İlk kurucularının köle ticaretiyle olan bağlarını ortaya koyan bir raporun içeriğini ele alış biçiminden, Guardian gazetesinin bu ilkeye hiçbir şekilde ihanet etmediği açıkça anlaşılıyor. Gazetenin belirli bir olayı ele alış biçiminin pek çok kişinin hoşuna gitmeyebileceği bir gerçek. Bilhassa tarafsızlık, belirli bir arzu veya bir grubun gündemine göre ölçüldüğünde, gazetenin bazı olaylarla ilgili tarafsızlığının derecesine ilişkin görüşlerin farklı olabileceği doğru. Bununla birlikte, göreceli de olsa sadece hatayı kabul etme ilkesine bağlı kalmak, ardından bunun için özür dileme cesaretini gösterebilmek de başlı başına bir başarıdır. Bu bağlamda İslam dünyasında olduğu gibi Arap dünyasında da acaba kaç tarafın hatalarını kabul etmesinin, ardından kusur seviyesindeki hatalarından dolayı kurbanlarından özür dilemesinin, koyu tenli insanları “köle” diye nitelemek gibi en az köle ticareti kadar kötü günlük davranışlarının kötülüğünü kabul etmesinin zamanı geldi. Evet, birçok şekliyle içine sızmış olsa da bilhassa kültürel seçkinler salonunda pek çoklarının kendisini her türlü ırkçılıktan tenzih etmeyi sevdiği Arap dünyasında bu, yani koyu tenli insanları “köle” diye niteleme olayları yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Bunlar, gün ortasında apaçık görülen güneş gibi, etraflarında olup biten apaçık şeyleri inkâr etme zihniyetiyle yaşayan kişilerdir.
TT
The Guardian'ın özrü ve inkâr zihniyeti
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة