Mevcut hassasiyetlerimiz ışığında tarih ve edebiyat kitaplarını ve metinlerini değiştirme hakkımız var mı? Örneğin, ırkçılığı reddetmek adına, Mutenebbi'nin İhşidili yönetici Kafur hakkındaki tanımlamalarını başka tanımlamalarla değiştirebilir miyiz? Yahut Shakespeare'deki Shylock karakterini metinden atıp kurtulabilir miyiz? Akıl ve mantık adına Macbeth’in cadılarla ilgili bölümünü silebilir miyiz? Haklı olan veya öyle olduklarını düşünen ve sonra bu haklılığı gerçekliğe ve tarihe dayatmak isteyen erdem diktatörleri, bu tür eylemleri onaylıyorlar.
İngiliz çocuk öyküleri yazarı Roald Dahl 1990'da öldü ve genel fikirleri son derece çirkindi. Bilhassa keskin bir şekilde anti-semitistti, kadınlara ve beyaz olmayan insanlara karşı bazı kabaca betimlemeleri vardı. Ancak kitapları 300 milyondan fazla sattı, 68 dile çevrildi ve hâlâ dünya çapında çocuklar tarafından okunuyor.
Buna rağmen, Penguin Random House'a bağlı İngiliz yayınevi Puffin Books, Dahl’ın kitaplarındaki bazı kelimeleri bizim hassasiyetlerimiz ve politik doğruluk ile daha uyumlu hale getirmek, belli grup ve topluluklara karşı önyargılarından arındırmak için değiştirdi. Kilo ve obezite, ruh sağlığı, cinsiyet ve ırk ile ilgili her ifade değiştirildi. Örneğin 1964 yılında yayınlanan Charlie'nin Çikolata Fabrikası adlı kitabında çok şişman ifadesi kaldırılarak yerine kocaman ifadesi getirildi. Cadılar adlı başka bir kitabında süpermarketteki kadın muhasebeci veya iş adamının mektup yazıcısı ibaresi kıdemli bilim kadını veya işletme yöneticisi olarak değiştirildi. Makineleri tanımlarken kullandığı siyah, suçlu ve vahşi görünüme sahip bir canavar ifadesindeki siyah betimlemesi kaldırıldı. "Tahta gibi bembeyaz oldum" ifadesi, "Heykel gibi katılaştım" şeklinde değiştirildi. Ancak Dahl'ın kitaplarının düzeltilmesinin yarattığı tartışma ve gürültü sonucunda Agatha Christie, Ian Fleming ve diğerlerinin kitaplarının da benzer makaslara tabi tutularak düzeltildikleri ortaya çıktı. ABD ve İngiltere'deki bazı yayınevleri artık hassasiyet okuyucuları olarak bilinen editörleri işe almaya başladılar. Mesleki tanımlarına göre bu editörler, belirli geçmişlere sahip veya özel yaşam deneyimleri olan okuyuculardır. Sorunlu ve zararlı betimlemeleri ortadan kaldırmak için metinleri okumaktadırlar.
Bu davranışı kınayan siyasetçilerin yanı sıra bazı önde gelen aydınlar da seslerini yükselterek bunu protesto ettiler. Salman Rüşdi tartışmaya katılanlardan biriydi. Booker Ödülü sahibi İngiliz-Hint yazar şöyle bir tweet attı: "Roald Dahl bir melek değildi, ancak bu sansür saçma." Bunu dayatanların "utanmaları" gerektiğini de ekledi. Bilindiği üzere Rüşdi, ifade hakkının bedelini fazlasıyla ödemiş bir yazar. Bunun için bir gözünü kaybetti ve geçen yıl New York'ta uğradığı saldırının etkilerini hâlâ atlatmaya çalışıyor. Dahası Humeyni'nin 1989'daki ünlü fetvasından bu yana gizlenerek yaşıyor.
ABD'de 7.500 yazardan oluşan Pen Vakfı, yaşananları endişe verici buldu. Film yapımcısı Steven Spielberg protestosunu şöyle haykırdı: “Bu bizim tarihimiz. Kültürel mirasımızdır...”
Durum şu ki, yaşananlar tarihe karşı bir saldırganlıktan ve kültürel mirasın tahrif edilmesinden başka bir şey değil. Bu sansür önünde taşları döşenmiş bir yol bulur ve herhangi bir dirençle karşılaşmazsa sonuç, yaratıcılığın sıkıcı, hayal yönünden zayıf, tek söylemli işlere dönüştürülerek apaçık bir şekilde ihlal edilmesi olacaktır. Geçmiş tamamen çarpıtılacak, böylece ona olan bütün güven, onu bilmek ve çalışmak için başvurulan herhangi bir sağlam belgeye olan tüm itimat kaybedilecektir. Bu, diktatör ve totaliter rejimlerin yürüttüğü “tarihi yeniden yazma” süreçlerinden yahut Stalin'in, Lenin'in yanında duran Troçki ve diğer Bolşeviklerden kurtulmak için fotoğrafları kırpmasından farklı değil. Bugün yapay zeka teknolojilerinin sunduğu imkanlarla hangi yalanlar bataklığına varabileceğimizi kim bilebilir? Bu sansürün savunucuları, amaçlarının çocukları edebiyat ve diğer kültürel türlerdeki kültürel, etnik ve toplumsal cinsiyet kalıplarından ve yargılarından korumak olduğunu söylüyorlar. Ancak bilgisizleştirme ve tahrifat yoluyla koruma, çocukları korumak yerine tüm toplumu reşit olmayan çocuklara dönüştürür. Öte yandan koruma görevinin, yaşam deneyimleri ve öğrettikleri derslerin yanı sıra, öğretmenler ve veliler tarafından yerine getirilebileceği biliniyor. Çocukların kendisine karşı korunması gereken metne konuyu açıklığa kavuşturmak için dipnotlar veya ekler ya da belki Hitler'in “Kavgam” kitabının son Almanca baskısına eklenenlere benzer notlar eşlik edebilir. Bunların hepsi anlaşmazlık konusu ve tartışmaya veya değişikliğe tabi olabilirler, fakat tartışılmaması gereken çocukları korumak adına asıl metne sansür uygulamak, kelimeleri silmek ve değiştirmektir. Çocuklar, en azından Platon'un Devlet kitabından bu yana, zayıflıklarından yararlanarak onlar üzerinde deneyler yapmak ve tarihi tekrar tekrar, sıfırdan başlatmak isteyen erdem diktatörlerinin birincil hedefi olmuşlardır. Çünkü bu kişiler için birikmiş deneyimler ve anlamları, kelimeler değiştirilerek aşılabilecek bir kirlilikten başka bir şey değildir!