Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Diplomasi de hastalanır

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) bu yıl New York’ta toplandı. BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimî üyesinden Fransa, Birleşik Krallık, Çin ve Rusya liderleri BMGK’ye katılmazken ABD Başkanı Joe Biden oradaydı.

Rusya'nın Ukrayna'daki işgalinin ikinci yılında yapılan toplantıya Ukrayna Devlet Başkanı Vlademir Zelenskiy de katıldı. Ancak dünya Ukrayna’dan ibaret değil. Zira dünya, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in endişelerini dile getirmesine yol açan, gözle görülür bir lider yokluğu ortamında karmaşık çatışmalara ve krizlere tanık oluyor.

New York Times Guterres’in şu sözlerini aktardı: “Kötüleşen iklim durumları, tırmanan çatışmalar, küresel yaşam maliyeti krizi, artan eşitsizlik ve teknolojik bozulma gibi insanlığın çok büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu bir zamanda buluşacağız. İnsanlar bu kaostan çıkış yolu için liderlerine bakıyor.” Guterres’in açıklamaları doğru noktalara işaret ediyor ve ciddi diplomatik eylem gerektiriyor. Zira dünya rasyonel diplomasi gerektiren krizlerden geçiyor.

En basit örnek, gelişmekte olan ülkelerin gayrı resmi grubu olan Küresel Güney'in, New York Times'ın Ukrayna'daki çatışmaya gösterilen küresel ilgi karşısında hayal kırıklığına uğrayan diplomatlardan alıntı yaptığı BM Genel Kurulu'ndaki talepleridir.

BM onların taleplerine yanıt olarak, devlet borcunun yükünü azaltmak ve sıkıntı içindeki ülkelerin örgütün refah, sağlık ve eğitimle ilgili kalkınma hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmanın yollarını denemek için özel tartışmalar başlattı.

Bunun nedeni, yokluklarının ortaya çıkardığı bölünmelerin derinliği göz önüne alındığında, üye devletlerin liderlerini bir araya getirmenin zorluğudur. Elbette örgütün zaten zayıf olan rolünü daha da zayıflatma korkusu var. Peki bu zayıflık neden?

BMGK’nin öneminin çatısı altında söylenenler olmadığı, aksine, sorunları çözme ve gerilimi azaltma fırsatlarını yakalama umuduyla liderler, müttefikler ve düşmanlarla buluşma fırsatları yarattığı biliniyor. Örneğin Obama bunu İranlılarla yaptı.

Bir zamanlar The Guardian gazetesinin Uluslararası İlişkiler Editörü Julian Burgher'ın yazdığı ‘koridor diplomasisi’ hakkında bir şeyler duyardık. Dünyanın onları kamuoyu önünde düşmanlarıyla birlikte görmesi konusunda kararsız olan devlet adamları için bir araç olarak koridor diplomasisinin uzun bir geçmişi vardır diyebiliriz. Öyle ki bu koridorlar muhalifler arasında el sıkışmaların olduğu, bakış açılarını yakınlaştıracak ve diplomasiye fırsat verecek ikili görüşmelerin yapıldığı yerlerdir. Aynı zamanda tüm bunlar, popülizm ve bazı koridorları açık arttırmalara sahne olan organizasyonun ziyaretçilerine yönelik ‘tasarlanmış’ Amerikan medya kampanyaları nedeniyle ortadan kalktığı da bir yerdir.

Her ne kadar BM Genel Sekreteri “Siyaset bir uzlaşmadır, diplomasi bir uzlaşmadır. Etkili liderlik uzlaşmacı liderliktir” dese de idealist sloganlar ve gerçekçi diplomasinin olmayışı nedeniyle BM de parlaklığını kaybediyor. Ancak BM gerçeği farklıdır.

BM’nin gerçekliği, ‘Philadelphia’ filmindeki bir diyaloğa uygulanabilir. Burada yargıç, Denzel Washington tarafından canlandırılan avukata “Mahkeme salonu adalet, ırk, mezhep, renk, din ve cinsel yönelim sorunlarına karşı kördür” diyor. Avukat ise şöyle cevap veriyor: “Kusura bakmayın Sayın Yargıç, biz mahkeme salonunda yaşamıyoruz.”

Dolayısıyla dünya Ukrayna’dan ibaret değildir ve BM ve ilgilileri gerçeklikten uzaktır. Dolayısıyla diplomasi de hastalanır ve bunun en güzel örneği BM'dir.