Filistin meselesinin uluslararası alanda yıllardır ihmal edilmesinin yarattığı tehlikeler bugün yaşanan kanlı çatışmanın ve Ortadoğu'daki çatışmanın olası çözümü olarak iki devletli çözümün göz ardı edilmesinin sebepleridir. İki devletli çözüm dışındaki herhangi bir şey amansız bir hastalığa deva olmayan ağrı kesicilerden ibarettir. Gelgelelim, aşırı sağcı Likud gibi bir partinin ve Hamas gibi bir hareketin varlığıyla iş karmaşıklaşıyor ve çıkmaza giriyor. Her ikisi de diğerini tasfiye etmek, çatışmayı kendi lehine kullanmak ve her iki taraftaki sivillerin pahasına zaferler elde etmek istiyor.
Önerilen çözüm, haritası Arap-İsrail savaşında çizilen ve Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs’ü tanımlayan yeşil hattın çizildiği 1967 sınırları içerisinde bir Filistin devleti kurmaktır. Birleşmiş Milletler (BM), 1947’den sonra Filistin’i iki devlete bölen bir kararı kabul etti. Bununla birlikte İsrail, tarihi Filistin topraklarının dörtte üçünü yuttu ve dörtte birini parçalanmış ve yerleşim yerleri tarafından ihlal edilmiş bir halde bıraktı. İsrailliler kalan çeyrekte bir devlet kurulma ihtimalini engellemek için peş peşe girişimlerde bulunuyor.
Bu radikal düşünce ortamı ve başkalarıyla bir arada yaşamanın reddedilmesinin ışığında mantıklı ve en etkili çözüm, özellikle Kral Abdullah bin Abdulaziz (Allah ona rahmet etsin) tarafından sunulan Arap Girişimi uyarınca destekleyici seslerin duyulmasının ardından iki devletli çözümdür. Nihai çözümün iki devletli çözümde -yani İsrail’in yanında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmasında- yattığı mevcut Suudi liderliği tarafından net ve ciddi bir şekilde ortaya konmuştur. Suudi Arabistan’ın tutumu her zaman Filistin meselesini dış politikada temel bir mesele olarak ele almak olmuştur ve hala da öyledir.
Muammer Kaddafi’nin çağrısını yaptığı ‘İsratin’ fikri iki halk için tek bir devleti öngörür. Ancak bu gerçekçi bir çözüm değildir ve ırkçılık, nefret ve bir arada yaşamayı reddetme havası eserken kabul edilemez. Gerçekçi çözüm tek devlette değil iki devlettedir. Ancak birbirini izleyen İsrail hükümetleri, İsrail’in bir ‘Yahudi’ devleti olduğunda ısrar ederek bu fikri kati suretle reddettiler. Halbuki sahadaki gerçekliğe bakıldığında İsrail’de vatandaşlığı olan herkesin Yahudi olmadığı görülüyor. İsrail vatandaşlığına sahip Yahudiler ve Müslümanlar, hatta ateistler ve Budistler bile var. Yahudilerle karşılaştırıldığında sayıları az da değil. Dolayısıyla İsrail’in Yahudi devleti olması, Likud Partisi’nin ısrar ettiği gibi bir hayalden ibarettir.
İsrail’in baş destekçisi olan ABD’nin iki devletli çözüme verdiği destek, savaş bittikten sonra bu siyasi yola girilmesini sağlayacak. Görünen o ki, savaş maalesef uzun sürecek. Zira her iki taraf da kazanmak ve zafere ulaşmakta ısrar ediyor. Ancak bu mümkün değil. Çünkü İsrail Hamas’ı Gazze’den kazıyamayacağı gibi Hamas da İsrail’i yok edemez.
1988 yılında Cezayir’de Filistin devletinin kurulduğu ilan edilse de, İsrail’in müzakereleri ertelemesi, oyalaması, dağıtması ve “şeytan ayrıntıda gizlidir” sözünü haklı çıkaracak şekilde ayrıntılar bataklığına sürüklemesiyle, Filistin devletinin 1988 yılında ilan edilmesi uluslararası düzeyde tanınmadan kaldı. Bu sırada İsrail, Filistin’in geri kalan topraklarını koparmaktan ve Batı Şeria ile Gazze bölgesinin büyük bölümünü işgal eden yerleşim yerlerini inşa etmekten geri durmadı. Bu, barışa doğru bir çözüm olarak Filistin devletinin kurulabileceği Filistin toprakları arasında coğrafi olarak bağlantıyı sağlayabilecek mesafelerin kısalmasına sebep oldu.
ABD Başkanı Biden’ın, şu anda ceza davalarında yargılanan selefi Trump tarafından askıya alınan iki devletli çözümü destekleyici açıklamalarının ardından bugün, iki devletli çözüm konusunda neredeyse bir ‘uzlaşı’ var. Bu ancak iki devletli çözümü baltalayan İsrail’in yerleşimci faaliyetlerinin reddedilmesiyle devam edebilir. Aksi halde tek devletli çözüm tek seçenek olarak algılanır ve bu da tek devletli çözüm hakkında bir dizi soruyu gündeme getirir. Örneğin, apartheid dönemi sona erdikten sonra Güney Afrika’dakine benzer demokratik sisteme sahip bir devlet mi olacak, yoksa uluslararası toplumun İsrail’e verdiği ve hesap vermekten kaçınmasını sağlayan koruması altındaki apartheid rejiminin bir kopyası mı? İsrail-Filistin çatışmasına ve 1967 coğrafyasının ihlal edilmemesine ilişkin BM’den binden fazla karar çıkmasına rağmen İsrail tüm kararları görmezden geldi, coğrafya ve demografi ile oynadı ve tehcir uyguladı. Hamas’ı ortadan kaldırma bahanesiyle güney Gazze’de yaşayanların yerlerinden edilmesi bunların ilki olmadığı gibi sonuncusu da olmayacaktır.
İki taraf için de çatışmanın, kan dökülmesinin ve tehcirin devam etmesini isteyenler olduğu ve Filistin sahasında kutuplar ve uluslararası taraflar arasında vekalet savaşı döndüğü sürece iki devletli çözüm olmayacak.