Savaşlar uluslararası ekonomiler üzerinde olumsuz yansımalara yol açarlar. Gazze savaşı nihai coğrafi alanı ve tabii ki zaman dilimi bilinmeden halen devam ediyor olsa da, daha önceki savaşlardan edinilen deneyimler ve yol açtıkları sonuçlar dikkate alınarak savaşın bazı ekonomik sonuçlarına ilişkin çalışmalar ve tahminler yapılmaya başlandı.
Mevcut çatışmalar Körfez'deki devasa sahalardan veya İran'dan uzak olsa da savaşın sonuçlarından biri olarak enerji tedarikinin küresel bir endişe kaynağı olması bekleniyor. Küresel pazarlar açısından, büyük bir Ortadoğu savaşının patlak vermesinin, hem ihracat hacmi hem de tedarik zinciri üzerinde petrol kaynaklı etkileri bulunuyor.
Buradan hareketle Washington'daki Brookings Enstitüsü, özetle “enerji kısa vadede en önemli ekonomik sektördür” diyen bir çalışma yayınladı. Zira askeri çatışmanın başlangıcında petrol fiyatları yükselirken, daha sonraki askeri gelişmeler, özellikle de krizin İran'ı içermesi veya Irak'ın bazı sahalarında üretimin durmasına yol açması durumunda tedarik zincirinde kaosa veya kesintilere yol açabilir.
Çalışma şunu da ekliyor: "Petrol fiyatları şu ana kadar savaşın başlangıcındaki fiyatının yaklaşık 5 dolar üzerinde arttı." Ama bilindiği üzere küresel petrol fiyatları son günlerde savaşın başladığı 7 Ekim'deki seviyesine geriledi, yani Brent petrolü varil başına yaklaşık 87 dolara düştü. Bu makalenin yazıldığı ana kadar, savaşın küresel petrol arzı üzerinde önemli bir yansımasının olmadığı görülüyor.
Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre herhangi bir petrol şoku, ekonomisi büyük zorluklarla karşı karşıya olan Pakistan'da olduğu gibi başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere genel olarak küresel ekonomiyi etkileyecek. İsrail Tamar gaz sahasında üretimin zorunlu olarak durması gibi gelişmeler nedeniyle gaz arzının olumsuz etkilenmesi, keza Avrupa’da olduğu gibi gaz fiyatlarında artış yaşanması ihtimali de var. Ukrayna savaşı ve Rusya'nın petrol ihracatına uygulanan Avrupa yaptırımları nedeniyle Avrupa'nın zaten zor durumdaki enerji durumu göz önüne alındığında, savaşın devam etmesinin ve genişlemesinin Ortadoğu'dan Avrupa'ya gaz arzında kesintilere yol açması da çok muhtemel.
Petrol üretimine yönelik tehditler, yüksek petrol fiyatları veya tedarik zincirindeki aksamalarla sınırlı değil, yerel para birimlerinin dolara göre değerleri, bir ülkeden diğerine faiz oranlarındaki farklılık veya yerel sanayi ürünlerinin üretim maliyetlerinin artması gibi küresel ekonominin özüne yönelik yansımaları genişliyor. Bunun nedeni de petrolün küresel ekonomideki stratejik önemi, ulaşım, endüstriyel ve tarımsal üretimdeki merkezi rolünden kaynaklanıyor. Savaş mekanizmalarının işletilmesinde yakıtın öneminden ise bahsetmiyoruz bile.
Petrol fiyatlarındaki artış da dünya çapındaki merkez bankalarının yüksek enflasyon oranlarını düşürme çabalarını etkiliyor. Bu noktada IMF, petrol fiyatlarında yaklaşık yüzde 10'luk bir artışın (yani varil fiyatının yaklaşık 100 dolara ulaşmasının) küresel enflasyon oranında yaklaşık 0,4 puanlık bir artışa yol açabileceğini tahmin ediyor.
Ayrıca endişe verici jeopolitik etkilerin yoğunlaşması sıkıntı hissini ve finansal riskleri artırıyor, bu da aynı zamanda dolar kuru üzerinde yukarı yönlü baskıyı artırıyor. Bu ekonomik zorluklar finansal meydan okumalar yoluyla ülkeleri ve vatandaşlarını etkiliyor. Bu etki de halihazırda dış borç yükü altında olan gelişmekte olan piyasalara sahip ülkeler, zayıf mali piyasalara sahip ülkeler, ayrıca iç siyasi huzursuzluklar ve terör saldırıları yaşayan ülkeler dahil tüketim mallarının çoğunu ithal eden ülkelerin ekonomileri üzerinde baskı yaratıyor.
Öte yandan baskı da söz konusu ülkelerin finansal piyasaların güvenini kazanma ve onlardan yardım alma ihtimalini zayıflatıyor, bunun üzerine zaten çökmüş olan ekonomileri daha da kötüleşiyor, iç ve dış zorluklardan kaynaklanan bu koşullarda ekonomilerini reforme etmeleri zorlaşıyor. Bu da savaşlar sırasında ekonomilerini yeniden canlandırma ve vatandaşlarına uygun çözümler bulma konusunda bu ülkelerin üzerindeki yükü artırıyor. Bu ülkelere örnek olarak Yemen, Suriye, Libya, Lübnan ve Irak gibi Arap ülkelerini verebiliriz.
Finansal zorluklar ve savaşlarla ilgili küresel deneyimler (özellikle son yıllarda ve on yıllarda), bu ülkelerdeki vatandaşlar arasında hayal kırıklığı hissinin arttığına ve aşırı sağcı partilere üye olmaya yöneldiklerine işaret ediyor. Hükümetlerin de halklarının dikkatlerini ülkeyi çevreleyen gerçek tehlikelere çekmek için popülist ya da muğlak politikalar benimsediklerinden bahsetmeye gerek yok. Zorluklar ve savaşlar ayrıca milyonlarca insanı, ailelerinin geçimini sağlamak ve/veya ailelerinin güvenliğini sağlamak, çocuklarının geleceğini güvence altına almak için uzak veya komşu ülkelere göç etmeye sevk ediyor. Bu milyonluk göç ve iltica dalgaları, ya yerel işgücü piyasasının göçmenleri içine alamaması, ya da vatandaşlar ile göçmenler arasında yarattıkları ulusal ve dini çatışmalar nedeniyle onları kabul eden bazı ülkelerdeki iç sorunları artırmaya başladılar. Bir yandan kötüleşen yaşam ve sağlık koşullarına, göç alan ülkelerin yeni bir büyük göç dalgasını karşılamaya ne ölçüde hazır olduklarına bağlı olarak bu savaşın da önceki savaşlar gibi bölgesel ya da küresel yönde geniş kapsamlı bir göçü tetiklemesi pek uzak bir ihtimal değil. Daha önce göç alan ülkelerin halkları arasında büyüyen öfke ve aşırılık dalgasının ortasında, böyle bir göçün yerel tepkiler üzerindeki etkisinin boyutu da bu ülkelerin yeni göçleri karşılayıp karşılamamaları konusunda etkili olacak. Gazze savaşı aynı zamanda ülkelerini babalarından ve dedelerinden miras alan vatandaşların maruz kaldıkları yeni/eski “etnik zorla göç ettirme” politikalarına da işaret ediyor.
Filistinlilerin şu anda Gazze'den zorla göç ettirilmeleri, 1948 ve 1967'deki büyük göç felaketlerinin devamı niteliğindedir. Ermenilerin yakın zamanda Karabağ'dan sürülmeleri de, binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan bir halkın etnik bir zorla göç ettirilmeye maruz kalmasından başka bir şey değildir.
Finansal piyasalar, küresel hisse senedi değerlerindeki hafif düşüşe ve faiz oranlarındaki görece küçük farklılıklara rağmen savaşın ilk üç haftasında sakinliğini korudu. Ancak savaşın daha uzun süre devam etmesi ve diğer alanlara yayılması halinde enflasyon oranlarının ve bununla birlikte gıda ve tüketim malları fiyatlarının da yükseleceği yönünde korkular var.