Kolay bilinç sahibi kişi, askerden veya savaşçıdan ilham alır. Tıpkı onun gibi, hiçbir kıvrımı olmayan uyumlu bir parçadır. Siperlerinde yaşar ve neyi hedef aldığını bilir; karşısında duran düşmanı. Bu nedenle düşündüğünde ya savaşıyordur ya da yeniden savaşmaya başlıyordur. Ulusal veya dinsel olsun, kabilesel veya sınıfsal olsun her saf bilinç böyle düşünür, “savaşma” anlamında “düşünür.” Savaşı için uygun olmayan, onu ateşkes yapmaya veya hileli bir taktik benimsemeye sevk eden belirli koşullar ortaya çıkabilir, ancak bu zamansal ve savaşsal süreden sonra siperlerdeki yerine geri döner. Onun tek dinlenme anı bir savaşçının dinlenme anı gibidir.
Bu kolay, homojen ve katı bilincin karşı tarafında zor bilinç durur ve zorluğu, parçalanmış ve farklı olmasından, kafası karışık ve tereddütlü olmasından kaynaklanır. Duyguları hızlı bir şekilde çatışır, en güçlü sabitesi öldürmeye olan nefretidir ve zihninin sığınağı laboratuvardır; orada toplama, çıkarma, birleştirme, karşılaştırma ve inceleme yapar.
Bu iki bilinç zaman konusunda da birbirinden farklıdır. Zor bilinç, çoklu katmanları ve kaynakları olan, uzak bir neden olarak geçmişle ilgilenir. Ama aynı zamanda gelecekle ve bugünün umutsuzluğu ile üstesinden gelme olasılığıyla da ilgilenir. Kolay bilinç sahibi kişi ise yaklaşmakta olan an konusunda takıntılıdır ve gerçekleşmesi mümkün olanlar hakkındaki uyarıları, yani mitlerin doğanın işaretleri hakkında söyledikleri dışında geçmişi umursamaz. Bir vaat olasılığı ya da insan müdahalesiyle vaade dönüşebilecek şey olarak gelecek üzerinde durmaz. Mottosu; “yarın değil, an ve şimdidir.”
Mekânı algılama ve tasvir etme bakımından da farklılık gösterirler. Kolay bilinç için mekân, daha ziyade kolaylığını paylaşan bir düzlüğe yakındır ve düzlük boyunca belirsizlikle bozulmamış net bir görüş açısı vardır, ancak düzlüğün birbiriyle çatışan iki bölümünü ayıran keskin sınır çizgisi de bulunur. Zor bilince gelince, mekân girintiler, çıkıntılar ve mağaralar ile dolu bir dağdır ve arkasında yalnızca bilinmeyen vardır, ona tırmanmak ters bir iniştir ve iniş de ters bir tırmanıştır.
Zor bilinç bedbahttır. Sanki görücü usulü ve zorla evlendirilmiş gibi savaşa itilir. Nefret ettiği bir şeye, üzerine çöktüğü anda sonunu hayal etmeye ve sona ermesini dilemeye başladığı bir şeye sevinmesi ve kutlaması istenir.
Kolay bilince gelince, savaşı tutku ve kara sevdadan doğan bir evlilik olarak gören mutlu bir bilinçtir. Uzun zamandır beklenen, kendisinin ve kahramanlık, şehitlik gibi övülen değerlerinin prova edildiği bir andır. Bu bilinç, bu anın bizimle kalmasını, bir yaşam biçimi ve kapsamlı bir alışveriş mantığı haline gelmesini tercih eder.
Mutlunun mutluluğu, savaşın onu edindiği fikirlerin ve kanaatlerin çoğunu miras aldığı ya da miras aldığını sandığı ailesiyle bir araya getirdiği duygusundan kaynaklanır. Bu aile silah ile yaşama sevgisiyle, evlatlarının kendisini kabul etmesinden doğan borcunu, evlatlarını bir gurur kaynağı ve soyluluğun kanıtı kabul ederek geri öder.
Talihsiz kişinin mutsuzluğu ise aileden farklı olma ve onun sözde hamasetinden uzak olduğu duygusuyla pekişir. Bu nedenle zor bilinç sahibi kişi, kabilenin dışladığı bir serseri olarak resmedilir ve sözleri saçmalıkmış gibi görülür, farklılığı ise hep endişe ve şüphe uyandırır.
Kolay bilinç askeri dile meylederken, zor bilinç, bir yandan küskünlüğün ardından kendisini ailesi ile barıştıran, diğer yandan savaşın bittiğini teyit eden siyasi dile meyleder. Aynı anlamda tarih birincisine, tabloları başka bir savaş ve ardından gelen zaferlerin yolunu açan kesin bir zaferle sona eren kahramanlıklarla dolu gibi görünür. Zor ve mutsuz olan ikinci grup ise tarihi, herkesin kaybettiği ve sonu dünya koşullarının bir parçası olacak yeni bir çıkmaz ve tıkanıklıkla sonuçlanan anlatı olarak görür.
Kolay bilincin kolaylık kaynaklarından biri de sahibinin her türlü hakikate, her türlü iyiliğe ve güzelliğe sahip olmasıdır. Sadece o zulme ve haksızlığa uğramaktadır, onunla savaşanlar ise saf soyguncu bir gruptur. O zaten bilinecek her şeyin bilgisine sahiptir, kendisi için ebedi erdemi ve kötülüğü belirleyen özcülük konusunda katıdır. Bu özcülüğü yeni hiçbir şey şaşırtmaz, onda herhangi bir sürprize, tesadüfe, hatta harekete bile rastlanmaz. Gaybın taşıdığı her şey, bir başlangıca dönüş veya zahiri manası gizli olmayan bir hile ve aldatmacadır.
Öte yandan zor bilincin zorluk kaynaklarından biri de sahibinin, düşman cephesindeki şeytanları görürken, aynı zamanda kendi içindeki ve ailesindeki şeytanları da düşünmesidir. Ona göre eleştiri ve itiraz eylemi aynı zamanda öznel bir eleştiri ve itiraz eylemidir. Düşüncelerini belirli bir yerle, yani savaş alanıyla ve onun doğrudan gölgeleriyle sınırlamak yerine, bakış açısını savaşın şekillendirdiği görünür veya görünmez birçok başka mekâna doğru genişletmeye çalışır. Ancak endişeleri onu şiddet, insanlar ve ruhun kıvrımları ile ilgili sorulara yönlendirir. Dolayısıyla, kolay bilince her şey açık ve bilinir, haddinden fazla bilmek de kafa karıştırıcı ve dikkat dağıtıcı olduğu için diğer tüm sesleri susturma arzusunun aksine, bir fikre, bir öneriye veya bir düşünceye ulaşma umuduyla tüm seslerin yükselmesini talep ettiğini görürüz. Sorularla yüklü zor bilinç “Ne yapılmalı” diye sorduğunda cevaplarla dolu kolay bilinç, “Savaş ve sus” diye cevap verir. Hepimiz düşmanı tanımlama konusunda uzman isek bu sorular, dahası bu konuşmalara ne gerek var. Düşmanı milyonlarca kez tanımlıyoruz ve böylece sürprizi ortadan kaldırıyor ve tahmin etmeyi kolaylaştırıyoruz. Ama buna rağmen kutsal bir metinde nokta ve virgüllerin yerlerini değiştirmekten ibaret kalan tanımlamaya devam ediyoruz. İfade, çelişki ve farklılık ile daralır ve sadece çok geçmeden bir yüz hareketine veya göz kırpmaya dönüşen basit bir söze yer kalır.
Büyük bir ihtimalle kıyamete kadar atılgan ve kararlı bir şekilde bu yolda ilerleyeceğiz.