Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Korkunç çöküş

Yedi aydır Arap medyasındaki tartışmalar Gazze savaşına odaklandı. Gündem maddesi Gazze ve kendisi elbette insani, politik, güvenlik, ekonomik ve tabii ki mesleki açıdan bunu hak eden bir hikâye. Ancak hakkında konuşulmayan başka bir tehlikeli hikâye daha var ki ben buna korkunç çöküş diyorum.

Bu korkunç çöküş, Arap dünyasındaki çatışma bölgelerinde, özellikle de İran nüfuzunun olduğu bölgelerde yaşanıyor. Bu bölgelerde devlet yok, yoksulluk oranları artıyor, en düşük düzeyde de olsa iyi bir eğitim eksik, göçmen, mülteci, şiddet, tecavüz suçları ve zulüm hikayeleri var.

Burada elimden sadece şu soruları sormak geliyor; Sudan'da devam eden savaşın Sudanlılar, özellikle de çocuklar ve gençler üzerindeki sonuçlarını hiç hayal ettik mi? Bu savaştan nasıl bir nesil çıkacak? Bu cinayetlerin, yıkımların, yoksulluğun ve eğitimsizliğin ortasında hangi ahlaki standartlar var?

Demografik değişim, siyasi sistemin başarısızlığı nedeniyle devlet otoritesinin yokluğu, uyuşturucu, suç ve kendilerine uygulanan ve uyguladıkları söylenen haksızlıklar ile ilgili trajik hikayeler arasında, Lübnan'daki siyasi hareketlerin birbirlerine karşı kullandığı mültecilerin yaşadığı bir krizin ortasında 13 yıldır çatışmalarla parçalanmış Suriye'den nasıl bir neslin çıkmasını bekliyoruz?

Husilerin uzlaşmazlığı ve İran'ın müdahalesi nedeniyle neredeyse bölünmüş bir ülkede, Husilerin kurcalamaları, yoksulluk krizi, eğitim ve güvenlik dahil her düzeyde inleyen Yemen ekonomisinin temellerinin yok olmasına yol açan kaosun ortasında, Yemen'de de durum aynı.

Bir de kara mizah hikayesine benzeyen Lübnan ve onun bitmek bilmeyen felaketleri var. İyi eğitim, yatırım ve turizm fırsatlarına sahip bir ülke, aynı zamanda cumhurbaşkanı olmayan, sınırlı yetkili bir başbakan ve yoksulluk, suç ve kaosun pençesindeki bir ülke için kavga eden partilerin ülkesi.

Küçüklere yönelik tecavüz, adam kaçırma, cinayetler ve- her ikisi de birbirinden kötü ve ölümcül- uyuşturucu kaçakçılarının veya Hizbullah’ın kontrolü altındaki sınırlar da dahil olmak üzere suçlar Lübnan'ı kasıp kavuruyor. Gelecek arayan herkesin potansiyel ortağı olması gereken bir ülke, şimdi her türden suç mafyası için potansiyel bir ortak.

Aynı durum, diğerlerinin yanı sıra Türk ve Rus varlığının olduğu petrol zengini Libya’da da geçerli. Orada da çocukların kaçırıldığı ve ülkeyi tüketen silahlı örgütlerin üyesi yapıldığı hikayelerini duyuyoruz. Bir de başka bir mesele olan göçmen krizi hikayesi var.

Irak’a gelince, onun da trajedileri diğer ülkelerden daha aşağı değil. Irak’ta mezhepçilik pekiştiriliyor, toplumsal suçlar şaşırtıcı biçimde yayılıyor, suikast ve adam kaçırma, silahlı örgütler yayılıyor, bin yıl önce yaşanan hikayeler üzerinden tartışmalar ve çatışmalar yaşanıyor. Bunlara bir de Irak halkını ve sevenlerini rahatsız eden İran nüfuzu ekleniyor.

Bütün bunlar korkutucu bir çöküş olarak adlandırdığım şeyler. Bu kaosun, eğitim imkânlarının yokluğunun, güvenlik eksikliğinin, silahlı milislerin yaygınlığının, devlet ve kurumların itibarsızlığının ortasında bölgeyi nasıl bir gelecek bekliyor?

Ekonominin, güvenliğin, eğitimin olmadığı, yoksul, toplumsal huzurun olmadığı, hayali nüfuz arayışında olan tüm ülkeler için savaş alanı haline gelen bir bölgeyi ve 6 ülkeyi nasıl bir gelecek bekliyor? Bunları hayali olarak tanımlıyoruz çünkü bu ülkeler başarısız oldular, işlevsiz hale geldiler veya üretkenliklerini kaybettiler.

Evet, bu korkunç bir çöküş, çünkü bu altı ülkede ya da onların izinden gidenlerde olup bitenler bize, organize suçlarda olduğu gibi aşırıcılığın da gelecekte kaçınılmaz olarak bir gerçeklik olacağını söylüyor. Daha fazla şiddet, yıkım, yerinden edilme ve göç bizi bekliyor.

Bu, kasvetli bir tablo ama gerçekçi. İhtiyatlı bir şekilde yazıldı ama gerçek şu ki çöküş korkunç.