Afrika-Çin Zirvesi 6 Eylül'de sona erdi. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, zirvedeki açılış konuşmasına şöyle başladı: İlkbaharda açan çiçekler, sonbaharda serpilip gelişir. Bereketli bir hasat, sıkı çalışmanın ödülüdür. 2000 yılında Çin-Afrika Zirvesine katılan Libya heyetine başkanlık etmiştim. O zamanki Komünist Parti Genel Sekreteri Ciang Zımin'di. Sakin bir insandı ve fazla konuşmazdı. Konuşmasında tarihten ve Çin'in sömürgeciliğe, ırk ayrımcılığına karşı Afrika'daki kurtuluş hareketlerinin yanında durduğundan, Çin ile Afrika kıtası arasında gelecekteki iş birliği umutlarından bahsetmişti. O dönemde krediler ve yatırımlarla ilgili pratik programlar ve mali rakamlar Çinli ve Afrikalı tarafların konuşmalarında güçlü bir şekilde yer almıyordu. Bu zirve, iki taraf (Çin ve tüm Afrika kıtası) arasındaki uzun ve geniş iş birliği sürecinin başlangıcıydı. Dünya bu yüzyılın başından itibaren her alanda dinamik değişimlere sahne oldu. Çatışmalar patlak verdi, ittifaklar doğdu ve var olanların bazıları çöktü. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Avrupa Birliği'nin tamamlanmasının ardından her şeyiyle yeni bir dünya doğmuş, ekonomik ve askeri gücüyle dünyaya liderlik eden tek güç ABD olmuştu.
1978'den 1989'a kadar Çin'in liderliğini üstlenen Deng Şiaoping, Çin Halk Cumhuriyeti'ni Mao Zedong döneminin hayaller girdabından gerçek dünyanın ufkuna, ülkeyi büyük ve kapsamlı bir kalkınma çağına taşıyan dahi isimdi.
Çin, bu yeni verileri ile uluslararası arenaya bilim, çalışma ve merkezi planlamayla donanmış, her alanda özel girişimler başlatarak giriş yaptı. Komünist Parti ülkenin birliğini, güvenliğini ve uluslararası ilişkilerini güvence altına alan ulusal siyasi ve idari organ haline geldi. Komünizm sadece partinin adıyla sınırlı kaldı. Çin, yirmi yılda dünyanın en büyük üreticisi ve en büyük pazarı haline geldi. Güçlü yeni Çin, siyasi, ekonomik ve hatta askerî açıdan uluslararası sisteme eklenen çarpıcı bir gerçekliğe dönüştü.
Sanayinin büyük atılımlar yaptığı, bu nedenle hammaddenin temel ihtiyaç haline geldiği Avrupa ülkeleri arasında, Afrika kıtasının paylaştırılması amacıyla 1884 yılında Birinci Berlin Konferansı düzenlenmişti. Avrupa ülkelerinin hammadde ihtiyaçları onları kıtanın toprakları altındaki ve üstündeki muazzam hammadde kaynaklarını ele geçirmek için Afrika üzerinde mücadeleye ve ülkelerini sömürgeleştirmeye itmişti. Afrika’daki hammaddeler, her geçen gün daha da gelişen ve daha verimli hale gelen Avrupa sanayi makinesi için önemli öğünlerdi. Berlin Konferansı, bir grup Batı Avrupa ülkesinin etrafında oturup Afrika kıtası büyüklüğündeki en büyük yemeği paylaştığı bir masaydı. Böylece Avrupa kendi kıtasında kan akmasından kurtuldu.
Berlin Konferansı'ndan bir asır sonra, Afrika kıtasını paylaşmak amacıyla zirve adı altında Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Avrupa ülkeleri ve Çin'de Afrikalı liderlerin katıldığı konferanslar düzenlendi. Tüm bu zirvelerin beyan edilen hedefi, kıta ülkelerine çeşitli alanlarda yardım ve destek sağlamak, onları ilerletmek, kalkınma ve gelişme yolunda önlerine çıkan engelleri aşmaktı. Bu yüzyılın ilk otuz yılında Afrika kıtası dünyanın siyasi ve ekonomik güçleri arasında bir çatışma arenasına dönüştü. Bu dönemde tüm gücüyle savaş alanına dalan yeni güreşçi Çin Halk Cumhuriyeti idi.
Çin, Afrika ile ekonomik iş birliği hacminde artık ABD'yi geride bırakarak başlangıçta 28 milyar dolara ulaştı, ardından 2024'te 100 milyar doların üzerine çıktı ve doğrudan Çin yatırımının hacmi 40 milyar dolara ulaştı. Çok sayıda Afrika ülkesi, başta Fransa olmak üzere, Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini sınırlama yoluna giderek Çin'in kıtadaki tüm alanlara girişinin kapılarını açtı. Çin'in kıtayla askeri iş birliği de önemli bir gelişmeye sahne oldu. Son Çin-Afrika Zirvesi'nin açılış oturumunda Çin Devlet Başkanı, ülkesinin 6 bin Afrikalı asker ve bin polisi eğitme ve kanunları uygulama gücünü artırma taahhüdünü açıkladı. Beş yüz genç subayı Çin'i ziyaret etmeye davet etti. Çin artık kıtadaki askeri varlığını gizlemiyor. Cibuti'de askeri bir üs kurdu ve bazı ülkelerde silahlı kuvvetlerini eğitmek ve iktidardaki rejimi korumak, bu ülkelerde faaliyet gösteren şirketlerini radikal grupların ve silahlı çetelerin saldırılarına karşı korumak için askeri müfrezeleri bulunuyor.
ABD hâlâ kıtada ekonomik ve politik bir varlığa sahip ve 40 Afrika ülkesinin sanayi ürünlerini ABD'ye gümrük ücreti ödemeden ihraç etmesine olanak tanıyan, Fırsat ve Yatırım Yasası'nı çıkardı.
Bazı Afrika ülkelerinde elitlerden, Çin'in kıtaya yönelik akınına karşı çıkan ve bunu yumuşak sömürgecilik olarak nitelendiren sesler yükselmeye başladı. Bu kişiler, Çin'in kıta ülkelerindeki sanayileri yerelleştirmediğini, başta lityum, demir, bakır ve uranyum olmak üzere hammaddeleri yağmaladığını, ormanların ağaçlarını kestiğini ve ucuz iş gücünü kullandığını öne sürüyorlar. Bu ülkelerdeki elitlerin önde gelen isimleri, Çin'den gelen kredi ve yardımların kullanımında şeffaflık ve hesap vermenin eksik olduğundan bahsediyorlar. Hem Zambiya hem de Uganda Çinli şirketlerin her iki ülkenin ormanlarındaki ağaçları kesmesini protesto eden gösterilere tanık oldu. Bütün bunlara rağmen Çin'in Afrika kıtasına akını giderek güçleniyor. Çin Devlet Başkanı'nın son Çin-Afrika zirvesindeki açılış konuşmasının başında dediği gibi, ülkesinin çiçekleri Afrika kıtasında açıp meyve verecek mi?