Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İsrail-Batı-İran arasındaki karşılıklı hizmet

İsrail, ABD, Batı'nın bir kısmı ile İran ve takipçileri arasında örtülü bir anlaşmanın varlığına dair yaygın söylemler var.

Obama'nın İran ile uzlaşıları ve hediyeleriyle, Biden'ın İran ile iletişim kurma ve siyasi durumunu normalleştirme konusundaki istekliliğinin bunu kanıtlandığını söyledik. Ayrıca şunların da bunu kanıtladığından bahsettik; ABD’nin bunu yapabilecek güce sahip olmasına rağmen Yemen'deki Husi tehdidini kökünden ortadan kaldırmaktan kaçınması, dahası Arap Koalisyonu’nun da ortadan kaldırmasına engel olması. İsrail'in -geçmişten bahsediyoruz- Hizbullah'ı ve lideri Nasrallah'ı, son operasyonlarından da açıkça anlaşıldığı üzere, bunu yapabilme gücüne rağmen tamamen yok etmemesi. İran'ın gücünü ve Humeyni öcüsünü Yemen'de, Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da ve hatta Filistin'de sürdürmenin kasıtlı olduğunu kanıtlayan pek çok başka kanıt da mevcut. Ayrıca Hamas'ın kendisi de söylendiğine göre İsrail'in, özellikle de Netanyahu'nun desteği olmasaydı bu kadar güçlenmezdi ve Netanyahu’nun buna izin verme amacı da Filistin'in karar alma mekanizmasını bölmekti. Bunlar doğru mu? Yoksa bir kısmı mı doğru? Yahut hepsi mi yanlış?

Durum şu ki, İran ve en önemlisi Lübnan Hizbullahı olan ona bağlı örgütler ile ABD’nin başını çektiği Batı ve Ortadoğu'daki önemli müttefikleri İsrail Devleti arasında hiçbir iletişim ve uzlaşının olmaması mümkün değil. Bu bağlamda Paris'in banliyölerinde yaşamaya başladığı andan itibaren Carter'ın, Batı ve ABD solunun, aynı şekilde Fransa’nın Humeyni hareketine verdiği desteği hatırlatalım. Yine Başkan Reagan döneminde İran'a silah tedarikiyle ilgili “İran-Kontra” skandalını da hatırlayalım.

Zamanda atlayıp, Suudi Arabistan ve büyük Arap ülkelerinin arkasından gerçekleştirilen, Umman mutabakatıyla ABD-İran yakınlaşmasının zirveye ulaştığı Başkan Obama dönemini hatırlayalım.

Peki, neden bir yanda bu yakınlaşma, diğer yanda ABD ve İsrail ile İran arasında düşmanlık oyunu sergileniyor?

Bu söylemin savunucuları, bununla ilgili cevap ve yorumlarında çeşitli gruplara ayrılıyorlar. Bazıları, Batı'nın İran'a karşı gösterdiği hoşgörünün açıklamasının, daha sonra İran'ın petrolünü, gazını, zenginliğini ve ticaretini ele geçirmek amacıyla İran liderlerinin fanatizmini yumuşatma arzusu olduğunu söylüyor.

Bazıları, bu hoşgörünün Ortadoğu'da büyük, teokratik devrim doktrinini benimseyen, büyük düşmanlar Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile iş birliği yapan bir ülkeyle tehlikeli bir savaşı kışkırtma konusundaki isteksizlikten kaynaklandığını söylüyor. Zira bu, bir dünya savaşı çıkarmak için kumar oynamak anlamına geliyor.

Son olarak bazıları, Batı'nın İran'a yönelik bu hoşgörüsünün Safeviler dönemi gibi çok eski zamanlara uzanan içsel, tarihi bir nedeni olduğunu söylüyor. Bu neden ise Müslüman ve Arap kitle içerisinde Sünni ve Arap çoğunluğa karşı çıkan, onu dini, politik ve milli olarak meşgul eden, böylece Araplar ile Müslümanların Batı’dan ziyade kendileriyle meşgul olmalarını sağlayacak büyük bir devletin yaratılmasıdır.

Bu yorumlardan hangisi doğru?

ABD-İsrail de dahil olmak üzere Batı'nın, İran'ın ve ona bağlı Hizbullah'ın gücünü belli bir dereceye kadar korumaya yönelik kararlılığı karşısında bu açıklamanın bir temeli var mı? Devam edeceğiz.