Faysal Muhammed Salih
Sudan eski Enformasyon Bakanı
TT

Sudanlılar Trump'tan ne bekliyor?

ABD seçimlerinin sonuçlarının açıklanması, Donald Trump'ın kazanması ve Cumhuriyetçilerin hem Senato hem de Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu elde etmesiyle birlikte siyasi analizler, Trump'ın dış politikasını ve bunun dünyanın farklı bölgelerine yansımalarını okumaya ve tahmin etmeye yöneldi. Her ne kadar Trump’ın dünya meseleleriyle ilgili ne yapacağına dair bazı belirsizlikler olsa da, benimsediği “Önce ABD” sloganının onu ABD'nin konumunu ve herkesle olan ilişkilerini gözden geçirmeye iteceği kesin. Bu da müttefiklere ve düşmanlara aşırı kaygı veriyor.

Amerikan siyasetini gözlemleyen ve takip edenlerin çoğu, iyi bilinen ve ABD içine odaklanan, Washington'un dış çatışmalara doğrudan katılımını azaltan, her bölgede müttefiklerini bu çatışmalarda daha büyük rol oynamaya zorlamaya çalışan Cumhuriyetçi yaklaşımın kendisini izleyeceğine inanıyor. Ayrıca, beklendiği gibi, dış ilişkilerde ülkelerin ve hükümetlerin demokratik dönüşüm, insan haklarının durumu ve genel özgürlükler sloganları ile ilgili pozisyonlarından ziyade, Amerikan ekonomik çıkarlarının önceliğine odaklanacağını düşünüyor.

Trump'ın dünyadaki pek çok soruna ve çatışmaya ilişkin beklenen politikası, diğer müttefiklerinin yanı sıra NATO'daki Batılı müttefikleri arasında da kaygı uyandırıyor. Avrupalı ​​müttefiklerine küresel çatışmalarda daha büyük rol oynamaları, ABD savunma bütçesi üzerindeki baskıyı hafifletmek için askeri harcamalarını artırmaları yönünde baskı yapması bekleniyor. Aynı zamanda ABD'nin, Amerikan ekonomisinin büyümesine yardımcı olacak bir tür istikrarı sağlama çıkarlarını diğer tüm yükümlülüklerin üzerinde bir öncelik haline getirecek. Dolayısıyla savaşları ve çatışmaları sona erdirmek için çalışma vaadini gerçekleştirme yolunda ilerleyecek, ama bunu Amerikan vizyonu doğrultusunda yapacak gibi görünüyor. Büyük olasılıkla Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapılacak bir anlaşma yoluyla Ukrayna savaşını sona erdirmek için harekete geçecek. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya Gazze ve Lübnan'daki savaşı sona erdirmesi için baskı yapacak, ancak kendisinin de uygulamaya pek hevesli görünmediği iki devletli çözüm yolunda ilerlemeden. Cumhuriyetçilerin BM sistemine ve Güvenlik Konseyi'ne pek güvenmedikleri, Körfez Savaşı'nda olduğu gibi BM dışında ittifaklar kurarak kararlarını uygulamayı tercih ettikleri de biliniyor.

Sudan'a gelince, Trump döneminin dış politika öncelikleri listesinde kesinlikle yer almıyor çünkü daha önemli, daha sıcak ve küresel ekonomide daha etkili bölgeler var. Dolayısıyla Sudan'daki iç durum, demokratik geçiş konusundaki asker-sivil çekişmesi veya insani durum, ABD'nin Sudan'a yönelik politikasının giriş noktaları olmayacaktır. Trump Sudan meselesine belki de Kızıldeniz'den Afrika kıyılarına kadar uzanan bölgede Rus nüfuzunun artması, İran'a baskı yapma çabasının yanı sıra Çin'in Afrika'daki ekonomik etkisine direnme penceresinden bakabilir. Ayrıca bölge ülkelerini İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye teşvik etmenin yanı sıra “terörle mücadele” sloganı altında izlemesi beklenen politika da Sudan'a yönelik politikasının belirleyicilerinden biri olabilir.

Bu nedenle, Sudan'daki duruma ilişkin Amerikan politikasının tutumu, dış politikanın ve onun temel belirleyicilerinin oluşturulması tamamlanana kadar biraz ertelenecektir. Trump döneminde Sudan'da mevcut Özel Temsilci Tom Perriello'nun yerine bir başka temsilcinin gelmesi beklenmiyor. Özel temsilci yetkilerine sahip bir Amerikan büyükelçisinin varlığı ile yetinilebilir. ABD'nin rolünü azaltma eğilimini, Sudan'daki savaştan etkilenenlere yönelik insani yardımlarda da azalmanın, uluslararası ve bölgesel müttefiklerden daha büyük bir rol oynamalarını ve insani yardımlarını artırmalarını talep etmenin takip edeceği de kesindir. Ayrıca her iki tarafa da baskı yapılarak yeniden Cidde platformuna dönülmesi, Suudi Arabistan Krallığı ve Mısır'a daha büyük rol verilmesi yönünde girişimlerde bulunulması da bekleniyor.

Yakınlık ve uzaklık hesaplamalarına göre Sudan'da savaşan iki tarafın da şu anda Washington ile iyi bir ilişkisi yok. Bir yanda ordu ile İslami siyasi gruplar arasındaki ittifak eğilimleri konusunda endişeler, diğer yanda ittifaklarındaki netsizlik ve sivillere yönelik kanlı ihlallere dair sicili nedeniyle Hızlı Destek Kuvvetlerini benimseme konusunda bir isteksizlik var. Ancak hükümet tarafı Washington'a Hızlı Destek Kuvvetlerinin sunabileceğinden fazlasını sunabilir. Dolayısıyla ABD'nin Sudan'a yönelik politikasındaki değişiklikler, 25 Ekim 2021'de gerçekleşen askeri darbenin ardından Demokrat yönetimin kendisine uyguladığı baskıların hafifletilmesi yoluyla mevcut hükümet lehine olabilir. Rusya ve İran etkisinden uzaklaştığı, Burhan'ın başlattığı ve sivil hükümetin askıya aldığı İsrail ile normalleşme prosedürlerini yeniden hayata geçirmeyi kabul ettiği sürece de kendisinden demokratik dönüşüm, insan hakları koşullarını iyileştirme vaatlerini uygulaması talep edilmeyecektir. Daha sonra, eğer General Burhan başarabilirse, bölgesel müttefiklere güvence vermek için kendisinden İslamcılarla ittifaktan birkaç adım uzaklaşması da talep edilecektir.