Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Sahva’yı belgelemek neden bir lüks değil de zorunluluk?

Bir arkadaşım bana Mısırlı birisinin TikTok platformunda yayınlanmış bir videosunun bağlantısını gönderdi. Mısırlı videosunda, tekfir ve kışkırtma davalarından hüküm giymiş Suudi Arabistanlı bir kişiyi neredeyse duygulanıp ağlayacak hale gelecek kadar övüyor. Hüküm giymiş kişi ise televizyonda yayınlanan röportajında yöneticileri, orduları, polisleri ve yargıçları tekfir etmiş, el-Kaide'nin büyük bir İslam devrimi olduğunu ilan etmiş birisi. DEAŞ daha önce “Tercuman el-Asavarti” adındaki görsel bir yayınında, “Velid” adındaki bu şahsı “çağın Ahmed bin Hanbel”i olarak tanımlamıştı.

Keza el-Kaide “Savt el-Cihad” dergisi ile “el-Battar” askeri dergisinde Sinani'nin tezlerini benimsemişti. DEAŞ da “Dabek” ve diğer dergileri aracılığıyla aynısını yapmıştı.

Mısırlı konuşmacının TikTok'taki videosuna yazılan yorumlarda, Ebu Subay’i olarak bilinen Velid’in karakterine yönelik övgüler dikkatimi çekti. Yorumları yapanların çoğunun savaşçı tekfirci geçmişe sahip olduğu ya da bu örgütleri desteklediği aşikâr. Ancak aralarında adama çizilen “imaj”a kapılan, modern Suudi Arabistan devletine karşı düşmanlık duygusunun harekete geçirdiği ergenlerin ya da ergen beyinlerin de olduğu tahmin edilebilir.

Bu noktada düşündüm ki, Suudi Arabistanlı araştırmacılar -Suudi Arabistanlı olmayanları katmıyorum çünkü bu konuda pek çok çabaları var- toplumdaki Sahva (uyanış) olgusunu ve onun el-Kaide ve DEAŞ gibi yan ürünlerini belgeleyip incelediler mi? Eğer bunu yaptılarsa medya, araştırma merkezleri ve üniversiteler bu konuda ne yaptı?!

Çoğunlukla iyi niyetle bu dönemin kapatılması ve anlatılmaması gerektiğini söyleyenler var. Bu, birincisi tarihe, ikincisi bugüne, üçüncüsü geleceğe yönelik büyük bir hatadır.

Bugün, milenyumda veya sonrasında doğmuş olanlar arasında bu tehlikeli sapkınlıkları ve “lezzetli” zehirleri kimsenin arzulamadığını ve aramadığını kim söyledi?! Bu bağlamda, yaklaşık 50 yıl önce, modern çağın cazibelerinin görünmesi ile birlikte Arap Yarımadası'nın kadim tarihi gerçekliğini hatırlamaktan hoşlanmama, bu tarihin tüm ayrıntılarının belgelenmesinden kaçınma olgusuyla ilgili yapılmış bir karşılaştırma aklıma geldi.

Suudi Arabistanlı Profesör Saad el-Suvayyan, “At Nalı” başlıklı güzel kitabının girişinde bu olgu hakkında yazmış ve şöyle demişti: “Bugün (yaklaşık 30 yıl öncesini kastediyor) sahip olduğumuz siyasi istikrar ve ekonomik refahın ve buna eşlik eden toplumsal yapı ve yaşam tarzlarındaki radikal değişimin bir sonucu olarak, yakın geçmişimiz zihnimizden o kadar uzaklaştı ki, artık onu unutmaya, hatta inkâr etmeye başladık.”

Evet, Dr. Saad haklıydı. Tarihi tüm dönemleriyle belgelemek, araştırmak, yeniden diriltmek bir lüks değil, bilimsel dürüstlük, entelektüel zorunluluk, siyasi bir ihtiyaç ve bir medeniyet gereğidir.

Profesör el-Suvayyan bize bunu şöyle anlatıyor: “Yaratılışın başlangıcından beri tüm uluslar, eski ve modern tarihlerini incelemekle ilgilendiler. Çünkü bugünü geçmişten ayrı olarak anlamak mümkün değil ama ne yazık ki biz tarihimizi dikkatli, bilinçli bir çalışmayla incelemekle ilgilenmiyoruz.”

Tüm dönemeçleri ile Sahva ise Allah’ın yardımı ve bilge liderliğin kararlılığı sayesinde, Suudi Arabistan toplumunda geride bıraktığımız önemli bir sayfadır. Dolayısıyla bu nimeti, yani bu sayfanın kapandığını hatırlamak için kendisini belgelemek gerekiyor ki, bir daha geri dönmesin.