Şam'ın ardından Beyrut da Hizbullah'ın engellediği ve Ekim 2022'den bu yana boş bıraktığı makam için cumhurbaşkanı seçerek yeni bir dönemi kutluyor.
Lübnan'daki yeni dönem, yüzölçümü bakımından Arap ülkelerinin ikinci en küçük ülkesi olan bu küçük ülkenin, bölgesel olarak kullanımının elli yıllık tarihini sonlandırıyor.
Lübnan, onlarca yıldır bölgesel Nasırcı, Saddamcı, Esedçi ve İrancı çatışmaların merkezi konumunda oldu. Mısır, Ürdün ve Suriye cephelerinin kapatılmasının ardından İsrail ile karşı savaşta tek cephe olması kendisine dayatıldı.
İran'ın nüfuzunun sona ermesi ve Esed rejiminin devrilmesiyle Lübnan’da durum dengeye kavuşuyor. Böylece uluslararası talepler nihayet karşılanmış ve Beyrut ile siyasi ve ticari görüşmelerin önü açılmış oldu. Lübnanlı güçler arasındaki yerel çekişmeler, silah kullanılmadığı sürece diğer ülkeleri ilgilendirmez ve oradaki karmaşık yönetim çerçeveleri içindeki uzlaşılara bırakılacaktır.
Cumhurbaşkanının başarıyla seçilmesinin ardından önümüzdeki dönemde bir dizi değişikliğin gerçekleşmesini bekliyoruz. Arap ve uluslararası güçlerin de katkılarıyla başarılı bir sezaryen ameliyatı ile Joseph Avn cumhurbaşkanı seçildi. Amerikalılar, kimden olursa olsun Lübnan’a gelecek ekonomik desteği kesecekleri tehdidinde bulunurken, savaş anlaşmasından ve boşluktan yararlanan İsraillilerin insansız hava araçları ufukta uçmaya devam etti. Görüşmeler sırasında Beyrut Havaalanı'nda İran Büyükelçiliği'nin çantaları aranıyor, yasaklı içeriklere el konuluyor, skandallar kamuoyuna yansıtılıyordu. Lübnan güvenlik güçleri kara sınırında, onlarca aranan Suriyeli subayı yeni Şam rejimine teslim ediyordu. Meclis çatısı altında, Hizbullah ve Esed rejiminin geçmişte yaptığı gibi, milletvekillerini kendi iradeleri dışında oy kullanmaya zorlamak artık ne mümkündü ne de buna izin veriliyordu.
Her halükârda, Hizbullah varlığını sürdürse bile, İran artık geçmişte kaldı ve ateşkes anlaşması çerçevesinde Hizbullah’ın büyük ölçüde silahsızlandırılmasına yönelik çabalar devam edecek. Son savaş, Lübnan üzerinden İsrail ile yapılan en son savaş olacak.
Yeni koşullarda daha fazla gelişmeye tanık olacağız ve büyük umutlar yeşerecek. Suriye'deki savaş nedeniyle sekteye uğrayan, Hizbullah ile Esed rejiminin uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle kısıtlanan Lübnan'ın ticari faaliyetlerine yeni pazarlar açılacak. İsrail ile ortak sularda petrol üretim anlaşması devreye sokulabilecek. Ayrıca, Esed rejiminin 2000 yılında İsrail'in güneyden çekilmesinden sonra, “işgal altındaki Şeba Çiftlikleri'ni kurtarma” bahanesiyle “İran-Suriye direnişini” meşrulaştırmak için yarattığı sınır anlaşmazlığından geriye kalanlar da sona erdirildi.
Bölgedeki tam egemen devletler, İsrail ile savaş halinin sona ermesinin kendi ulusal güvenliklerine hizmet ettiğine kanaat getirmişlerdi. Sedat, Camp David Anlaşması’nı imzalayarak Mısır cephesini kapatırken, Kral Hüseyin de Vadi Araba Anlaşması'nı imzalayarak Ürdün cephesini kapatmıştı. Hatta Hafız Esed bile hepsinden önce 1974 yılında Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması'nı imzalamıştı ve bu anlaşma pratikte 50 yıl sürecek bir barış anlaşmasına dönüşmüştü.
Ateşkes anlaşmasının ötesinde, direniş adına savaşların geri dönmesini önleyecek, uluslararası alanda garanti altına alınmış kalıcı bir anlaşmaya ihtiyaç olduğundan bahseden Lübnanlılar var. Yeni Cumhurbaşkanı da yemin törenindeki konuşmasında, “Diplomatik, ekonomik ve askeri düzeyde kapsamlı bir savunma stratejisini ele alacağız” mesajını verdi. Lübnan henüz bu adımı atmaya ve topraklarının Suriye, Filistinli örgütler veya İran için bir savaş cephesi olarak kullanılmasına son vermeye cesaret edecek kadar iyileşmemiş olabilir. Ama Lübnan, 1949 yılında İsrail ile imzaladığı Ras el-Nakura Anlaşması'nı temel alabilir. Buna göre, Lübnan ve İsrail birbirlerinin sınırlarını tanımış ve “düzenli ve düzensiz güçler” tarafından askeri eylemlerden kaçınılacağına dair bir taahhüt imzalamıştı.
Barış anlaşmaları aslında Arap devletlerini koruyor, her zaman onlardan askeri olarak üstün olan İsrail'i değil. Bu anlaşmalar aynı zamanda İsrail ve bölge ülkeleriyle yaşanan çatışmaların etkilerine karşı Arap ülkelerinin, kendi toprakları ve kaynakları üzerindeki haklarını da garanti altına alıyor.
Bu, Lübnanlılara ve en uygun zamana bırakılması gereken bir konu ve büyük olasılıkla son savaş, Hizbullah'ın kuluçka merkezi olan ve en büyük bedeli ödeyen son grupları da savaşları sona erdirmenin kendi çıkarlarına olduğuna ikna etmiştir.
Peki, diğerleri Lübnan'dan ne istiyor? Cumhurbaşkanı Avn'ın yemin törenindeki konuşmasında, Lübnan'ın bir dış güce yaslanmayacağı, sadece en iyi ürünlerini ihraç edeceği ve kendi ekonomisini düşüneceği ifade edildi.