Amr el-Şobaki
TT

Savaş, savaşan tarafların iradesi dışında sona erecek

Gazze savaşı neredeyse iki yıldır kayda değer bir ara vermeden devam ediyor ve İsrail, uluslararası toplum kendisinden hesap sormadan soykırım ve aç bırakma suçlarını işlemeyi sürdürüyor. Ancak bu savaş yakında sona erecek; Hamas'ın teslim olması, yerinden edilmesi, "beyaz bayrak" çekmesi ve İsrail'in Gazze'yi işgal etmeyi başarması ya da Hamas'ın İsrail'e zarar verecek ve onu savaşın sona ermesini kabul etmeye zorlayacak yeni ve caydırıcı direniş araçları keşfetmesi nedeniyle değil.

Bu savaşın, diğer Ortadoğu savaşlarıyla karşılaştırıldığındaki farkı, ikincisinin, savaşan tarafların kendilerinin yeniden değerlendirmeleri ve savaşı durdurmaya karar vermeleri nedeniyle sona ermiş olmasıdır. Oysa Gazze savaşı, savaşan tarafların iradesine değil, uluslararası ve Arap müdahalelerinin rolüne, savaşan her iki tarafın kamuoyunun, savaşın devamının kaybettirmesi ve artık faydasız olması sebebiyle durdurulması gerektiğine olan inancına atfedilebilecek nedenlerle sona erecek.

İsrail'in, kamuoyu yoklamalarının savaşın devamını ve İran'ın askeri ve nükleer kapasitesinin ortadan kaldırılmasını desteklemesine rağmen, 12 gün sonra İran ile savaşını durdurması dikkat çekicidir. Aynı durum, İsraillilerin çoğunluğunun desteklediği Hizbullah ile savaş için de geçerli. Bu desteğe rağmen, Netanyahu hükümeti savaşı sürdürerek hedeflerine ulaşamayacağına ikna olduğu ve savaşı durdurma hesapları, vatandaşlarının savaşı sürdürme arzusundan daha ağır bastığı için savaşı durdurmuştu. Gazze savaşında ise savaşı sürdürme hesapları, vatandaşlarının çoğunluğunun savaşı durdurma arzusundan daha ağır basıyor.

Ne var ki bu durum uzun sürmeyecek ve savaş er ya da geç sona erecek, Netanyahu da tüm hedeflerini gerçekleştirmeyi başaramayacak. Zira Hamas dağıtılsa, silahı ortadan kalksa ve Gazze Şeridi’nin yönetiminden uzaklaştırılsa bile, geçen cuma günü olduğu gibi, işgalci güçlere karşı gerilla savaşı yürütebilecek dağınık gruplar olarak varlığını sürdürecektir. Öte yandan, Gazze Şeridi halkının savaşın durması arzusu, Hamas'ın bu silahlı çatışmada yenilgisini kabul etmekten kaçınmak için yaptığı tüm hesaplardan veya manevralardan daha ağır basıyor.

Bu savaşta zafer ilan etmek artık her iki tarafın da iradesi dışında. Zafer, savaş sona erdikten sonra ilan edilecek, öncesinde değil. İsrail, Gazze Şeridi'ni yerle bir ederek ve Hamas liderlerinin ve üyelerinin çoğunu öldürerek bu savaşı kısmen kazandı. Ayrıca çoğu sivil olmak üzere yaklaşık 60 bin Filistinliyi öldürdü ve on binlercesini açlığa mahkûm etti ya da yaraladı. Ama sonunda dünya ateşkesi dayatacak, fakat İsrail, kuzeyde bir tampon bölge ve güneyde yerinden etme girişimleri de dahil olmak üzere kendi koşullarını belirleyecek. Ancak yine de “hesap verme” yükümlülüğünden kaçabileceğini iddia edemeyecek. Zira küresel kamuoyunda İsrail işgalinin politikaları, açlık ve soykırım suçları konusunda büyük bir değişim yaşandığı kesin. Bu, büyük güçlerin hükümetleri üzerinde gerçek bir baskı unsuru haline geldi. Dünyanın birçok ülkesinde İsraillilere karşı bir nefret hali yaşanıyor. İsrail'in imajı, mağdur bir devlet imajından baskıcı ve zalim bir devlet imajına dönüştü. Bu değişimler, Fransa ve onlarca ülkenin Filistin devletini tanıyacağını açıklaması, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail'in suçlarıyla yüzleşmede aktif rol alması da dahil olmak üzere dünya çapında birçok ülkede yeni bir siyasi performans ortaya çıkardı. Bunlar savaşı ilk turda caydırmada başarısız olsalar da savaşı durdurmada ve belki de hesap kitaplarını açıp suçluları hesap vermeye zorlamada belirleyici bir rol oynayacaklar.

Netanyahu savaşı sürdürecek ve dünya da ona baskı yapmaya devam edecek. Daha önce yaptığı gibi, herhangi bir ateşkes anlaşmasından kaçmaya çalışacak, ancak sonunda hem İsrail içindeki baskıya hem de kendisine karşı çıkan siyasi elitlerin baskısına ve dışarıdan uluslararası toplumdan gelen baskılara boyun eğecek. Söz konusu baskı, bu savaşta açıkladığı hedeflere ulaşması, savaşı gerçekten kazandığını, Hamas'ı ortadan kaldırdığını ve hatta belki de rehineleri kurtardığını iddia edebilmesi için 1 milyon Filistinliyi öldürmesi veya yerinden etmesi gerektiğini kesin bir şekilde bildirecek. Bu zaferi ise asla elde edemeyecek.

Netanyahu'nun arzularına karşı duracak baskı kartları, rehinelerin kurtarılmasını ve Hamas'ın ortadan kaldırılmasını isteyen, fakat yaklaşık iki yılın ardından rehinelerin serbest kalmasının yolunun Hamas’ın tamamen ortadan kaldırılması ve tasfiye edilmesi değil, ateşkes olduğunu keşfeden İsrail kamuoyu olacaktır. Uluslararası toplumun İsrail üzerindeki baskıları da artacak, kaldı ki şu anda neredeyse tüm dünya bir tarafta, Washington ve Tel Aviv diğer tarafta. Bu, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana uluslararası sistemde eşi benzeri görülmemiş bir durum. İsrail'e mutlak destek Avrupa ülkelerinden, ABD'den ve dünyanın birçok ülkesinden geliyordu. Filistin davasına destek ise sosyalist blok ülkelerinden ve Batı Avrupa'daki solcu yoldaşlarından geliyordu. Ancak şimdi, Avrupa, Afrika ve Arap ülkelerinin, Güney Amerika ve Asya'daki çok sayıda ülkenin ve katliamları kınamaktan sesi kısılan BM Genel Sekreteri'nin çabalarının, Netanyahu'nun arzusu hilafına olsa bile, en azından yakın zamanda savaşın sona ermesine yol açmayacağını söylemek artık zor.