Avrupa, Rusya ile ilişkilerindeki tüm sıkıntıların farkına varıyor ve Rusya neredeyse her gün yaşlı kıtanın uykularını kaçırıp, canını sıkıyor.
Rusya-Ukrayna savaşı, ilişkilerindeki bozulmanın başlangıcıydı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 24 Şubat 2022'de Ukrayna'ya savaş açmasından itibaren, Avrupa başkentleri Putin'e karşı temkinli davranmaya başladı. İki taraf arasındaki ilişki, Sovyetler Birliği'nin Avrupa'nın doğu sınırlarında bir dev olduğu yıllar da dahil olmak üzere, İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze uzanan sürede farklı bir hal aldı.
Öyle ki, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa'yı Ruslarla yüzleşme içinde olan bir bölge olarak tanımlayacak kadar ileri gitti. Macron, ait olduğu ve liderlik etmeyi arzuladığı kıta ile Avrupalıları siyasi ve askeri olarak taciz etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan, bu fırsatları hemen değerlendiren Rusya arasındaki ilişkinin doğasını diplomatik bir dille anlattı.
Fransa Cumhurbaşkanı, kıtanın Rusya ile ilişkilerinin mevcut durumu hakkında diplomatik bir dil kullanırken, Finlandiya Cumhurbaşkanı ve Danimarka Başbakanı ise tam aksini yaptı; her ikisi de Avrupa Birliği'nin sembolü olarak Brüksel'in Moskova ile ilişkisinin doğasından bahsederken süslü bir dil kullanmak veya diplomatik davranmak istemedi. Her ikisi de Avrupalılar ve Ruslar arasındaki durumun her şeyden çok bir savaş durumuna yakın olduğunu söyledi.
Macron'un açıklaması da Finlandiya Cumhurbaşkanı ve Danimarka Başbakanı’nın açıklamaları da sebepsiz değildi. Zira diğer Avrupalı liderlerle birlikte bu üçü, bir Polonya hava sahasını, bir Danimarka hava sahasını veya Moldova hava sahasını ihlal eden insansız hava araçlarını, yürekleri ağızlarında takip ediyorlar. Akılları insansız hava araçları sürpriziyle meşgul.
Rusya ise insansız hava araçlarının kendi topraklarından geldiğini reddediyor ve bu ülkelerin ve başka ülkelerin hava sahasını ihlal ettiğini kabul etmiyor. Peki ama komşu ülkelerin sınırlarına saldıran veya onları ihlal eden ülkeler bunu ne zamandan beri kabul ediyor veya itiraf ediyorlar? Fakat asıl soru şu: Bu insansız hava araçları nereden geldi? Yapay zeka çağında bile bunun kesin bir cevabı yok.
Avrupa şu anda bir çıkmazda. Ukrayna'daki savaş ekonomisine baskı yapıyor ve ağır maliyetler çıkarıyor. Avrupa halkı, yaşam tarzlarını etkileyen bu savaşın maliyetlerine artık tahammül edemiyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın bu yılın başında göreve geldiğinden beri Ukrayna'dan ve elbette tüm Avrupa'dan ziyade Rusya'ya daha yakın olduğu bir sır değil. Ukraynalıları Amerikan silahlarından mahrum bırakan oydu. Başkan Joe Biden'ın onlara verdiklerinin sadece bir kısmını bile verdiğinde, hemen Ukrayna topraklarında bulunan nadir madenler gibi karşılığını talep eden de oydu.
Avrupa, ülkesiyle ilişkilerinin kopmaz bir tarihi ilişki olduğunu ve aralarındaki ittifakın kadim, özgün ve istikrarlı olduğunu sürekli olarak ona hatırlatmaya çalıştı. Ancak Avrupalıların bu konuda ne söylediklerini duymak ne de dinlemek bile istiyordu. Sonuç olarak Rusya, Trump'ın kendisine meyilli olduğunu ve kendisinden öncekilerin aksine Avrupa'ya elini uzatmadığını hissetti. Bu, Rusya'nın tüm Avrupalılarla herhangi bir çatışmada daha güçlü taraf olduğunu hissetmesine neden olmuş olabilir.
Avrupa, onlarca yıldır Amerikan desteğine güvenerek rahatça uyudu, bir gün Beyaz Saray'ın desteği habersizce ve aniden çekip aldığını keşfedeceğini hiç düşünmemişti. Trump gibi bir yönetimin, Rusya'nın kıtanın başkentlerine gözdağı vermesinde, Ukrayna'ya kara kuvvetleri konuşlandırma veya belirli bir menzile sahip füzeler tedarik etme halinde yapacakları ile tehdit etmesinde hiçbir sakınca görmeyeceği günler göreceğini aklına getirmemişti. Avrupa'nın Washington'a olan güvensizliği o kadar arttı ki, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ikinci kez Amerikan başkentini ziyaret ettiğinde, Avrupa başkentleri, Trump'ın Ukrayna cumhurbaşkanına Avrupa kıtasının çıkarlarına aykırı veya güvenliğine zarar verecek bir şey dayatmasından korkarak, görüşmede bulunmakta ısrar ettiler.
Soru şu: Amerikan desteği Avrupalılara karşı olmaya devam edecek mi? Bu sorunun cevabı, Macron'un değindiği yüzleşmenin ne kadar ileri gideceğine bağlı. Amerikalılar, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaptıkları gibi Avrupa'ya yardım etmeyerek, ilk kez okyanusun doğu kıyısına sırtlarını dönüyorlar. İlk kez Avrupalılar, okyanusun batı kıyısından gelen alışıldık Amerikan korumasının dışında, sırtları duvara dayalı bir şekilde Ruslarla karşı karşıya olduklarını hissediyorlar!