Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Çatışmayı siyasi bir çözüm üretmek için kullanmak

Son iki yıldır Hamas ile İsrail ordusu arasında süren şiddetli savaşın sona erdiği ve her iki tarafta da bazılarının zaferi kutlamaya hazırlandığı görülüyor, ancak bu, acı bir tat bırakan bir kutlama.

İki yıllık savaşı ele almak ve unsurlarını analiz etmek kolay bir süreç değil. Gerçeklere hayaller karışabilir. Savaş hâlâ sıcak ve İsrail mekanizması ile Hamas'ın askeri yetenekleri arasındaki ezici farkın önceden bilinmesine rağmen, bu konudaki görüşler keskin bir şekilde çelişiyor. Hamas, varlığını sürdürmesini ve manevra yapmasını sağlayan göreli, ancak mutlak olmayan bir avantaja sahipti, fakat devam etmenin bedeli yüksekti. Bir devlet altı örgüt olan Hamas, devam etme konusunda büyük bir kararlılık gösterdi ve düzenli orduların standartlarına bağlı olmadığından, bir devletle aynı zafer ve yenilgi standartlarına da tabi değil. Adem-i merkeziyetçi yapısı, son iki yılda komuta kademesini, her düzeyde birbiri ardına yenilemesini nispeten mümkün kıldı. Zamanı İsrail makinesine karşı bir silah olarak kullandı. Çatışma uzadıkça, İsrail, katliamlardan dehşete düşen dünya kamuoyunun gözünde manevi olarak daha da kaybetti. İsrail, askeri üstünlüğüne rağmen makul bir sürede savaşı kesin bir şekilde sonuçlandıramayan bir devlet olarak göründü. Komşularıyla uzun süren savaşlarında ilk kez, bir İsrail savaşı yaklaşık iki yıl sürdü ve önceki savaşlara kıyasla önemli insani kayıplara neden oldu. Böylece zaman, İsrail'in siyasi ve askeri makinesi için bir yüke dönüştü.

Moral faktörü Hamas için önemli bir rol oynadı, ancak ölçülemez bir avantaj. Zira zayıf ateş gücüne rağmen, Hamas'a İsrail'in önceliklerini dağıtma gücü kazandırdı. Çatışma tarihinde ilk kez, İsrail, tıpkı 1967'de ordusunu “yenilmez ordu” olarak tanımladığı gibi, sadece birkaç gün içinde büyük bir zafer elde etmekten mahrum bırakıldı!

Öte yandan, Gazze'deki yıkım çok büyük. İlk raporlar, Gazze'nin yaşanabilir alanlarının yalnızca yüzde 20'sinin veya daha azının ayakta kaldığını gösteriyor. Gazze'deki binaların, yolların ve tesislerin yaklaşık yüzde 80'i veya daha fazlası tamamen yok edildi. Bu nedenle, son aylarda İsrail'in hedefleri, İsrail ordusunun tam bir zaferin elde edilemez olduğunun farkına varması nedeniyle Hamas'ı ortadan kaldırmaktan krizi yönetmeye kaydı.

Son savaşın patlak vermesinden bu yana, Arap medyasında direnişin performansını stratejik, üstün ve İsrail için şok edici olarak tanımlayan geniş bir analiz akımının ortaya çıkması dikkat çekiciydi. Bu terimler analiz edildiğinde, Hamas'ın askeri ve siyasi kabiliyetleri değerlendirilirken açık bir abartıya kaçıldığı görülüyor. Arap kamuoyunda yaygın olarak dolaşan bu değerlendirmeler, yalnızca sahaya yönelik yanlış değerlendirmelerden değil, aynı zamanda Arap söyleminde bir hayalperestlik kültürü olarak adlandırılabilecek bir dizi psikolojik, politik ve ideolojik nedenden de kaynaklanıyor.

Arap vatandaşlar, belki de uzun bir dizi yenilgiyi telafi etmek amacıyla yapılan bu analizler aracılığıyla sahte bir bilinç içinde yaşamaya başladılar. Birçok Arap askeri analist, direnişin kahramanca sembolizmi ile gerçek güç dengesindeki gerçek askeri ağırlığı arasında ayrım yapamadı. Bu nedenle, bir dönem yaygın olan “sıfır mesafeden ateş etmek!” kavramının ön planda olduğu bir seferberlik söylemine yöneldi.

Siyasi analistlere gelince, onlar da analizlerinde ideolojik faktörlerden uzak değildiler ve direnişi yalnızca askeri bir performans olarak değil, bir kimlik olarak ele aldılar. Böylece Arap izleyiciler, hayalci analitik düşüncenin kurbanı oldular, çünkü kesin zafer bir hayaldi, bir gerçeklik değil. Nedeni de, İsrail'in teknolojik ve bilgisel üstünlüğe, hava sahası üzerinde neredeyse mutlak bir kontrole ve uydulara ve elektronik dinlemelere dayalı kesin istihbarata sahip olması. Hamas'ın taktiklerinin bu sistem içinde kafa karışıklığına neden olduğuna şüphe yok, ama net bir zafer de elde edemedi ve Gazze'de yüz binlerce kişiyi feda etti. Sahada zaferin imkânsız olduğu durumlarda retorik zafere yönelme eğilimi ve rasyonel analiz pahasına sembollerin kutsallaştırılması, Hamas'ın askeri performansının abartılı bir şekilde tasvir edilmesine yol açıyor ve bu da bir gerçeklikten ziyade kolektif bir psikolojik ihtiyaçtan kaynaklanıyor.

Savaş sonrası zorluk, tartışmanın en önemli unsuru ve İsrail siyasi camiası içinde birçok analiz ve sorunun gündeme getirilmesi muhtemel. Bu, İsrail Devleti'nin genel stratejisinde eşi benzeri görülmemiş yeni bir dönüm noktası oluşturabilir.

Savaş sonrası dönem yalnızca İsrail'in iç etkileşimlerine bırakılmamalı. Filistin tarafının ihtiyacı olan şey, krizi bir fırsata dönüştürmek için yaşananlarının nasıl değerlendirileceğini incelemek üzere önce Filistinliler, sonra Araplar olmak üzere bilimsel ve siyasi çalıştaylar düzenlemektir. Tartışmanın hem zorluğu hem de önceliği budur.

Tıpkı ABD Başkanı'nın girişiminde olduğu gibi, Hamas'ın sahneden çekilmesi gerektiği konusunda uluslararası bir mutabakat var. Arap tarafındaki herkes, tüm Filistinlileri tek bir siyasi oluşum içinde birleştiren bir Filistinli oluşumu destekleyen mevcut küresel durumdan nasıl faydalanabileceğimiz konusunda derinlemesine ve bilimsel bir değerlendirme yapmalıdır.

Arzulanan Filistin-Arap stratejisi budur ve çabalar, kimin kazandığı ve kimin kaybettiği gibi yan meselelerle oyalanmadan, bunu başarmaya yönlendirilmelidir.

Son olarak; Arap müzakerecilerin krizleri fırsata dönüştürmek için temel becerilere ihtiyaçları vardır. Bu beceriler de duygu değil, bilgidir.