Satranç tahtasında birçok piyon var; Filistin bunlardan biri, ancak yetenekli oyuncuların yokluğundan dolayı çok yavaş hareket ediyor.
Filistin meselesinin uluslararası arenada en karmaşık ve kompleks mesele olduğu ve Filistinlilerin sömürgecilik altında en uzun süre acı çeken halk olduğu iyi biliniyor. Zira işgalci gücün temsil ettiği diğer taraf, nehirden denize kadar tarihi Filistin'i işgal etme hırsına sahipken, aynı zamanda Büyük İsrail adını verdiği şey aracılığıyla coğrafi topraklarını genişletme arzusunu da dile getiriyor.
Elbette, işgalci güç 80 yıldır topraklarında bir Filistin halkı olmadığını iddia ederek bu fikri dünyaya yaydı ve buna dayanarak Filistin halkına karşı yürüttüğü peş peşe savaşlarda işlediği suçları haklı çıkarmaya çalıştı. Bu savaşları, Filistin halkını sürgün etmek ve Filistin davasını kökünden yok etmek amacıyla yürüttü.
Ancak Filistinliler büyük ölçüde topraklarına tutundular ve 1948’deki Nekbe’yi takip eden mülteci dalgalarına direndiler. Geride kalanlar, her şeyi değiştiren 7 Ekim 2023 anına kadar barış ve savaş, müzakereler ve anlaşmalar dönemleri boyunca onlarca yıl direnişlerini sürdürdüler. 7 Ekim anı, yüz binlerce ölü ve yaralıyla başlı başına bir trajedi olsa da aynı zamanda dünyanın bu kanlı çatışmaya karşı benimsediği yeni bir görüşü ve farklı bir duruşu da açığa çıkardı.
İsrail cephesinde, İsrail uluslararası hukuka ve meşruiyete meydan okuyarak, daha büyük savaşlarda işlenen diğer tüm soykırımları aşan apaçık bir soykırım işledi. Bu suçlar Amerikan vetosuyla susturulamayacağı için Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya devam ediyor.
Bu noktada, Yisrael Beiteinu (İsrail Evimiz) Partisi lideri Avigdor Lieberman'ın şu sözlerini aktarabiliriz: “ABD veto yetkisini İsrail lehine kullanmasaydı, durumumuz çok daha kötü olurdu. Fakat ABD artık kökten değişiyor; MAGA hareketi ve İsrail destekçilerinin çoğu, İsrail'in dev Amerikan makinesine liderlik etmesinden duydukları rahatsızlığı dile getiriyorlar.”
Filistin tarafına gelince, zaman çok önemli. Filistinliler artık birden fazla cephede savaşacak araçlara sahip değil. Küresel kamuoyu Filistin davası lehine dönmüş olsa da bu dönüşüm, Filistin halkının modern tarihin en uzun işgaline maruz kalarak tam bir yüzyıl boyunca sunduğu ve katlandığı muazzam fedakarlıklarla orantılı, bilge bir Filistin liderliğinin varlığına bağlı.
Buna ilave olarak, Filistin birliği artık bir lüks veya çeşitlilikle övünme değil. Uzun zamandır bir gereklilikti, ancak şimdi bir ikilem haline geldi: Savaş ve barış kararlarını hangi taraf verecek? Filistin halkını güvenli bir liman ulaştırma görevi kime ait?
Birden fazla baş ve birbirleriyle çelişen sadakatler var. Dahası fraksiyonlardan bazıları, Ortadoğu'da “uluslar oyunu” olarak adlandırılan şeye dahil olma bahanesi olarak Filistin davasını kullanan, stratejik çıkarları olan bölgesel güçler için keskin nişancı tüfeği görevi bile gördüler. Şu veya bu fraksiyon kasıtlı olarak bu görevi üstlenmemiş olabilir, Filistin için savaşıp direndiğini sanıyor olabilir, ancak bu direnişinin suyu başka bir kaynağa akıyor. Bu nedenle zaman çok önemli ve fırsat da kaçıp gidebilir.
Satranç tahtasında piyonlar hareket ediyor, bunların başında da hareketleri hızlı, kararlı ve kritik olan devasa ve güçlü bir piyon olan Amerikan piyonu geliyor. Onlarca yıllık çatışmanın ardından Ortadoğu'da barış konusunda nihai ve kesin kararı veren, son sözü söyleyen olarak anılmak için can atıyor. Nitekim Amerikan Başkanı Donald Trump, üç bin yıllık çatışmanın ardından barışı mümkün kıldığını açıkladı; bu ne Araplar ne de Filistinliler tarafından kesinlikle kabul edilemeyecek tarihsel bir paradoks.
Ancak her halükarda ABD, önerileri ve vizyonu için uluslararası meşruiyet kazanmak adına BM'ye kapsamlı bir vizyon sunuyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki çatışmaların durdurulması girişimini takdir etmekle birlikte, iki devletli çözümle uyuşmayan herhangi bir öneri, çatışmanın alevlerini yeniden yükseltebilir.
Arap ve İslam girişimleri ve kalıcı ve gerçek bir barış lehine dengeleri biraz olsun sağlamaya çalışan başka girişimler de mevcut. Bu bağlamda, Filistinliler mevcut durumun geçmiş çatışma dönemlerine benzediğini sanmamalılar. Oyunun kuralları değişti. Filistinliler savaş veya barış konusunda karar verebilecek birleşik bir liderlik ortaya koyamazlarsa, Netanyahu ve aşırılık yanlılarının arzuladığı gibi Filistin davası sona erecektir. Zira mevcut küresel ivme, Filistinliler ulusal gemiyi yönlendirmede öncü olmadıkça bu haliyle devam edemez. Buna ek olarak Filistinliler, Filistin’in kendilerinin gerçek kullanımına uygun olmayan siyasi bir ekmek için yararlı bir “maya” olarak kalmasını amaçlayan bölgesel müdahaleleri de engellemeliler.
Dolayısıyla, piyonların satranç tahtasında yarıştığı bu kritik zamanda, Filistinlilerin fırsatlara sahip olduğu inkâr edilemez. Ama aynı zamanda, bu fırsatlar, tarafların dar ve bencil hesapları veya dolaylı etkileri olan hesaplar nedeniyle de kaybedilebilir. Bu nedenle, Filistinli satranç oyuncusu, taşını bu büyük oyuna uygun bir kareye kaydırmalıdır.