Nasif Hitti
TT

Rusya-Afrika zirvesi: Gelecekteki zorluklar

2019 yılında Soçi'de düzenlenen ilk Rusya-Afrika zirvesinin ardından 27-28 Temmuz tarihlerinde Moskova'da ikinci Rusya-Afrika zirvesi düzenlendi. Zirve diplomasisi, benzer uluslararası durumlarda olduğu gibi, iki taraf arasında stratejik boyutlu birçok iş birliği yolunu başlatmayı ve geliştirmeyi amaçlıyor. Bu durum, uluslararası sistemin yapısı ve büyük güçler ile çeşitli bölgesel gruplaşmalar arasındaki ilişkiler üzerinde de etkisi olduğu varsayılan sonuçlarla birlikte ilişkilerde niteliksel bir değişim oluşturuyor.

Hangi taraftan olursa olsun çeşitli uluslararası zirvelerin açıklamalarında olduğu gibi ilişkilerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi çağrısının yanı sıra alınan ders, elbette kararları ve çağrıları fiili politikalara dönüştürmektir. Bu bağlamda zirve, bir yanda Afrika Birliği (AfB) ile diğer yanda Rusya'nın (özellikle ekonomik iş birliği alanında) üye olduğu iki aktif örgüt, yani BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) arasındaki iş birliği diplomasisinin güçlendiğini teyit etti. Bu, AfB için büyük önem taşıyan bir hedeftir.

Rusya-Afrika zirvesinin çalışmalarını değerlendirmek için bir dizi gözlemin doğrulanması gerekiyor. Her şeyden önce, devlet başkanlığı düzeyindeki katılımcı sayısının ilk zirvede (2019) 45 iken ikinci zirvede 17'ye düştüğünü belirtmek gerekir. Bunun nedenlerinden biri, ikinci zirvenin Ukrayna'daki savaş nedeniyle bir yanda Rusya ile diğer yanda Batılı güçler arasında büyük bir çatışmanın yaşandığı dönemde yapılmış olmasıdır. Pek çok Afrika ülkesi, tarafsız ve dengeli konumlarına rağmen, devam eden savaşta Moskova'nın yanında yer alıyormuş gibi sınıflandırılmak istemiyor olabilir. Katılımdaki düşüşün nedenleri arasında, Afrika'nın iki taraf arasındaki iş birliği ve ekonomik alışverişe ilişkin beklentilerinin azalması da yer alıyor. Soçi Zirvesi’nde iki taraf arasındaki ticaret hacminin 40 milyar doları bulacağı yönünde beklentiler vardı ama 18 milyar doları geçmedi. Ayrıca Rusya'nın Afrika'daki yatırımı, yabancı yatırımların yüzde birini geçmiyor. Bu noktada Hindistan'ın Afrika'da Rusya'dan çok daha fazla yatırım yaptığını belirtelim.

Aktif Çin diplomasisinin, özellikle Afrika'daki ekonomi ve kalkınma portalı aracılığıyla, bu alanda Afrika kıtasında bir öncelik olmasa da büyük bir konuma sahip olduğunu belirtmekte fayda var. Bazı Afrika ülkeleri, tehlikeli bir şekilde azalan tahıl ithalatına büyük ölçüde bel bağladığı için önemli bir gıda kriziyle karşı karşıya. Çünkü Moskova, tahıl ihracat anlaşması veya Karadeniz tahıl girişimi olarak bilinen ve Türkiye'nin ana rol oynadığı girişim üzerinde çalışmayı bıraktı. Bazı Afrika ülkeleri, Moskova'nın bu anlaşmanın işleyişini geri getirmesini veya stratejik tahıl ihtiyaçlarını güvence altına almak için başka bir yol sağlamasını bekledikten sonra hayal kırıklığına uğradı. Söz konusu ülkeler, Rusya'nın Moskova Zirvesi'nde ulaşılması beklenen bir Rus pozisyonunun yokluğunda, gıda güvenlikleri için temel ve hayati bir konuyu ele almak için eli boş çıktıklarını düşündüklerinden Rusya’nın farklı bir şekilde yardım sağlama vaatlerinden memnun değiller.

Öte yandan Rusya stratejik, siyasi, güvenlik ve silahlanma düzeylerinde oynadığı ve oynamaya devam ettiği temel bir role sahip. Rus paralı asker grubu Wagner’in sahada yaptıklarıyla bu rolün hizmetinde. Özellikle Moskova, Afrika'da herhangi bir kolonyal geçmişi olmadığından, büyük Batılı güçler ile çeşitli Afrika devletleri arasında artan uçurumlardan yararlanıyor.  Mevcut Nijer krizi ve örneğin Batılı güçler için büyük stratejik öneme sahip olan Sahel bölgesindeki tarihsel Fransız rolünün gerilemesi, Rusya’nın bu koşullardan yararlanmasının en belirgin örneğini sunuyor. ‘Enerji’, Rus gazının ihraç edilmesi ve bu stratejik alanda Rusya-Afrika ortaklıkları kurulması için sahip olduğu fırsatlar nedeniyle, Rusya-Afrika ilişkilerinde ayrı bir önem taşıyor.

Afrika'nın stratejik konumu, kucakladığı geniş doğal kaynakları, özellikle genç nüfusunun oluşturduğu devasa demografisi ve birçok ülkesindeki ulusal yapının kırılganlığı, çeşitli şekillerde ve farklı nedenlerle dış müdahale çağrısına katkıda bulunuyor. Tüm bunlar, Afrika Kıtası’nda nüfuz inşa etme sürecinde, bu sürecin taşıdığı isim veya unvanlardan bağımsız olarak, büyük güçler arasındaki rekabetin yoğunluğunu artırmak için birlikte çalışan unsurlardır.