Mustafa Özcan
TT

Avrupa’yı Arabistan’a zimmetlemek!

İngiliz yazar Bat Ye’or, Bernard Lewis’den mülhem olarak zımmistan ya da  ‘Avrupa'yı zımmiliğe zimmetlemek’ bağlamında ve anlamında bir kitap kaleme almıştır .  Kışkırtma mahsulü bir kitap.   Eurabia: The Euro-Arab Axis  (  https://www.commentary.org/articles/david-warren/eurabia-by-bat-yeor/ ) adını taşıyor.

Bazıları ilim adamlığı kisvesinde provokatör ajanlık vasfını gizlemektedir.  Bunlardan birisi de Türk dostu olarak ünlenen gerçekte İngiliz ajanı ve Amerikan işbirlikçisi olan Bernard Lewis’ten başkası değildir. İslam dünyasına karşı Moğolların hizmetine girmiş olan İsmaili daisi Nasirüddin Tusi’nin günümüzdeki akislerinden, izdüşümlerinden, yansımalarından birisi olmuştur. Bu simetrik şahsiyet öncüleri İsmaili ve Alamut kalesi daileri hakkında  ‘Batıniler ve Suikastçılar’ başlığında bir kitap kaleme almıştır. Bernard Lewis hem kitap yazmış hem de bu kitaplar üzerinden günümüze tezler ve teoriler üretmiştir. Moğolların tarih mektebinde meşk etmiş ve günümüze dersler çıkarmıştır. 

Sözde Türk dostu olan Bernard Lewis gözlerini bu dünyaya kapamadan geride iki zehirli miras bırakmıştır. Şimdi kimileri bu zehirli miras üzerinde eşeleniyor.    Bunlardan birisi olarak medeniyetler çatışması tezine alt yapı, malzeme ve temel teşkil eden Müslüman Öfkenin Kökenleri adlı makalesini kaleme almıştır. Daha sonra durumdan vazife çıkartan Samuel Huntington bu tezi alabildiğince genişletmiş ve medeniyetler çatışması tezine dayanak yapmıştır. Böylece Doğu Batı arasında düşmanlığı körüklemek istemiştir. Kısaca kışkırtıcılık ve ajan provokatörlük yapmıştır.  Bernard Lewis,  Doğu-Batı kavgasına dair tezler ve makaleler yazıyor. Ardından gelenler de yazdıklarına şerh ve haşiye düşüyorlar. Elbette Bağdat'ın yeniden bir kez daha işgalinde George Walker Bush'un danışmanı sıfatıyla büyük bir rol oynamıştır. Bağdat işgali üzerinden tarihi güncellemişlerdir.

İkinci zehirli mirası ise 28 Temmuz 2004’te Alman Die Welt gazetesine verdiği demeç ve mülâkattır. Bu mülakatta şöyle demektedir: “Yüzyılın sonuna kadar Avrupa’ya İslâm hakim olacaktır. Avrupa Arap batısının, Magreb’in bir parçası haline gelecektir.” Bunu okuyan ve dinleyen Avrupalıların nasıl olmaz da saçları diken diken olmaz! Bu konuşmayı genişleten ve bu anlamda Samuel P. Huntington’ın izinden giden Mısır asıllı İngiliz Yahudi yazarlardan Bat Ye'or bu konuşmayı bir kitap hacmine taşımış ve genişletmiştir. Müslümanların Avrupa'yı yüzyılın sonunda ele geçirecekleri kehanetinde bulunmuştur. Müslümanların artan nüfuslarıyla birlikte Avrupa kıtasını zımmistan haline getireceklerini varsaymıştır. Bu tez katıksız bir komplo teorisidir. Daniel Pipes gibi Müslümanları komploculukla suçlayan kimi Yahudi çevreler, Bernard Lewis üzerinden Müslümanlara hatta  çatıştırmayı amaçladıkları Avrupa’ya komplo kurmaktadırlar. Buna çifte komplo denebilir. Onlar bu komplo teorisiyle Avrupa ile Yahudi dünyasını aynı hendekte veya cephede buluşturmayı amaçlamaktadır. En azından bu tasavvurlarını hayata geçirmek istemektedirler. Yahudiler genellikle komplo teorilerini düşmanlarının ürettiklerini varsayarlar. Milletleri adına bundan yakınırlar. Hatta Siyon Liderlerinin Protokolleri kitabını da bu tarzın örnekleri arasında gösterir ve sayarlar. Burada ise hala yekpare bir İslam dünyası olmadığı halde Bernard Lewis Batı'yı ele geçirecek Müslüman kitlelerden ve nesillerden bahsetmektedir. Bat Ye’or takma isimli Bernard Lewis’in halefi ise bu tezi kitap hacmine taşımıştır. Bilge kisvesinde provokatif  bir ajan alan Bernard Lewis bu teorisiyle birlikte Batılıların kulaklarına kar suyu kaçırmıştır. İslam alemi ile Batı arasında güvensizlik tohumları ekmiştir. Bu teoriyi kendisine göre müdellel ya da kapsamlı hale getiren Bat Ye'or The Dhimmi: Jews and Christians Under Islam/ Hıristiyan ve Yahudiler zimmet statüsünde İslam'ın tahakkümü altında diyerek, Avrupalıları yardıma hatta Yahudilerle İslam’a ortak mukabeleye davet ediyor. Zımmi statüsüne geçmemek için dayanışmaya çağırıyor. Macron gibi müflis siyasetçiler bu tezin peşine düşebilirler. Bunlar durumdan vazife çıkartarak Müslümanları Avrupa'dan atmanın peşine düşmüş bulunuyorlar. Endülüs Müslümanlarına yapıldığı gibi iki seçenek sunuyorlar. Ya  Avrupa'dan atılmak ya da içlerinde eritmek. Entegresyon deyip asimilasyona niyetleniyorlar.

SIMON KUPER gibi analizciler ise günümüzün karmaşık dünyasında böyle net teorilerin geçersiz olduğuna parmak basıyorlar.  

 Avrupacı fanatikler kıtada Müslümanları ve değer olarak da İslamiyeti istemiyorlar. Müslümanların, Avrupa’nın kültürünü melezleştirdiğini ve ruhunu yok ettiğine ve çökerttiğine inanıyorlar. Bunlardan birisi Arafat, Kaddafi ve Humeyni ile kışkırtıcı röportajlar yapan İtalyan asıllı Oriana Fallaci idi. Brigitte Bardot gibi isimlerin son versiyonu olan Oriana Fallaci İslam düşmanlığında Papa 16’ıncı Benediktus ile buluşmuş ve bir araya gelmişti. Kısaca bu fanatik isimler Avrupa kültürünün melezleştiğini ve tehlikede olduğunu ileri sürüyor ve tedbir olarak da önleyici savaş taktiklerine başvuruyorlar. Kaybettiklerini düşündükleri ve geride ve geçmişte kalan Avrupa’nın altın günlerini ve asr-ı saadetini arıyorlar. Bu gibi isimler Avrupa’yı Müslümanlara karşı kapalı bir iç kale haline getirmenin derdindeler. Halbuki gerilimden uzak ve rahat olsalar belki de daha geniş zemine oturan yeni güzellikler keşfedebilirler. Kendilerini dar alana hapsediyorlar.