Mustafa Fahs
TT

Zengezur Koridoru... Gelecek Kafkas çatışması

Tarihsel müttefiklerinin (Moskova ve Tahran) gözü önünde Erivan, en güçlü jeopolitik ve jeoekonomik kartlarından birini, tarihi düşmanı Ankara’nın müttefiki ve ortağı olan ezeli hasımı Bakü’ye kaptırdı. Güney Kafkasya’nın ihtilaflı bölgelerinin sakinleri, Birinci Dünya Savaşı öncesi üç emperyal proje (Çarlık Rusyası, Kaçar İranı ve Osmanlı Türkiyesi) arasındaki güç mücadelesinin ve ardından Stalin döneminde etnik ve dinsel coğrafyanın boşaltılmasına yönelik planların yansımalarının bedelini bir kez daha ödüyor. Söz konusu dönemde Moskova bu halklar üzerinde demografik ve coğrafi bir baskı uygulamış ve bu durum, Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı ilk andan bugüne kadar dışarıdan etnik ve dinsel görünen ancak özü siyasi ve ekonomik olan çatışmaların sebebini oluşturmuştur.

Sovyetlerin, bir yüzyıllık kin ve ihtirasa zemin hazırlayarak Transkafkasya ülkelerinin (Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan) haritalarını yeniden çizmesinden kelimenin tam anlamıyla bir yüzyıl sonra Azerbaycan’ın 20 Eylül’de Dağlık Karabağ bölgesinde kalan son Ermeni noktasına yaptığı belirleyici saldırı, Güney Kafkasya’nın jeopolitiğini yüzyıllar öncesine götürdü. Ayrıca Çin’den Karadeniz havzasının limanlarına malların taşındığı ve Orta Asya, İran ve Azerbaycan’dan dünyaya akan doğal gaz ve petrol boru hatlarının geçtiği Avrupa ile Asya arasındaki hayati bir bölgede bulunan ekonomik koridorların kontrolünü Ankara’ya yeniden verdi.

Öyleyse, Bakü lehine askeri jeopolitik bir değişim, Ankara lehine ekonomik jeostratejik bir değişim demektir. Özellikle Bakü’nün İran ile Ermenistan arasındaki ve oradan Avrupa’ya giden yolu kesen güney sınır şeridinin kontrolünü ele geçirmesinden sonra, Ankara ile Türk dünyası (Orta Asya) arasındaki kapı ardına kadar açıldı. Ankara’yı Avrasya’nın en önemli ulaşım bağlantısının koruyucusu yapan Zengezur Koridoru üzerinden Türkiye ve Azerbaycan arasında ve oradan da Çin’e kadar Orta Asya ülkeleri ile bir bağlantı sağlanacak.

Dağlık Karabağ bölgesi üzerindeki 30 yıllık Ermeni kontrolünü sona erdiren nihai Azerbaycan saldırısında Rus barış güçlerinin sesi duyulmadı. Kremlin, aylardır devam eden Ukrayna hücumunu püskürtmekle daha çok meşguldü ve olası bir sonbahar saldırısına karşı koymak için savunmasını kuvvetlendirmeye çalışıyordu. Bu yüzden Kremlin’deki karar vericiler Washington’a daha yakın olan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ı yola getirme eğilimindeydi. Rusya’nın Bakü’yü caydırmak konusundaki isteksizliği ile Erivan’ı yola getirme arzusu arasındaki belirsizlik anında, Ermeni karar vericilerin bir kısmı, geleneksel bahislerinin büyük çıkarlar pahasına yattığını fark etti. Zira Moskova’nın bu aşamada mutlak önceliği güney sınırları değil, batı sınırları ve en önemlisi, Batı’nın yaptırımları karşısında koridor görevi gören bir müttefik olarak Türkiye ile çıkarlarıydı. Ayrıca bu bölgede kim kazanırsa kazansın Rusya çıkarlarının bir kısmını koruyabilir. Bu yüzden sadece şimdilik güney sınırlarındaki tehlikeli jeopolitik dönüşümlere göz yummak zorunda kaldı.

Tahran, kuzey sınırındaki çatışmaları yakından izliyordu ve karar mercilerinin koridorlarında top sesleri duyuluyordu. Ancak denklemin değişmesini engellemek için elinde bir şey gelmiyordu. Dış boyuta bakılacak olursa, Tahran Moskova’nın yerini tutamaz ve böyle de bir gücü yoktur. Zira şu anda tüm dış çatışmalarının seviyesini düşürmeye çalışıyor. Bu yüzden Tahran etnik, ideolojik ve coğrafi olarak karmaşık bir bölgede doğrudan çatışmaya giremez. İç boyuta bakıldığında ise, etnik yapının dağılımı açısından İran Azerilerinin ülkede ikinci sırada geldiği ve tarihsel olarak beş yüzyıldan fazla bir süredir İran’ı yöneten herhangi bir otoritenin temellerinden biri olarak kabul edilip devlet kademelerinde ciddi bir nüfuzları olduğu göz önüne alınırsa, İran’daki yönetimin açık açık Azerbaycan karşısında Ermenistan’ı desteklemesi doğrudan iç istikrarını etkiler. Her an patlayabilecek sosyal, kültürel ve geçimsel gerilimin olduğu bir geçiş döneminde, özellikle Türk-Azeri Şii kimliği yükselirken Azerileri tarafsız kılmak İran rejiminin önceliğidir. Dolayısıyla İran, dışarıda ulusal güvenliğini, içeride ise toprak bütünlüğünü tehdit eden bir ikilemle, bir dönüm noktasıyla karşı karşıyadır.

Bu çerçevede Ankara, Bakü üzerinden Kafkasya’nın koridorlarına hâkim olmayı başarmış, Türk dünyası ile arasındaki düğümü çözmüş, Tahran’ı uzaklaştırıp Moskova’yı geçici olarak etkisiz hale getirmiş, eski savaşları sona erdirmiş; ancak yeni çatışmaların kapısını aralamıştır.