Gazze Savaşı'nın ardından neler olacağıyla ilgili çok fazla konuşma var. Bazıları Washington, Tel Aviv, Brüksel, Londra ve bir dizi Arap başkentlerinde kapalı odalarda, bazıları ciddi düşünce kuruluşlarında, bazıları ise medyada yapılıyor. Bunların çoğu, uzun süre incelenemeyecek ancak yine de ele alınması gereken varsayımlardan yola çıkıyor. Çünkü savaş sonrası senaryoların yerel değil, bölgesel ve uluslararası boyutları var.
İsrail için savaş sonrası, Gazze'nin ertesi gününden daha önemli olabilir. İsrail için savaş sonrası, ilk olarak Ariel Şaron'dan bu yana benimsediği Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme teorisinin defalarca tekrarlanması ve başarısızlığının kanıtlanması anlamına geliyor. İsrail için savaş sonrası, yenilmez ordunun ve asla uyumayan istihbaratın Hamas saldırısını bilgi toplama, analiz etme ve zamanında tepki verme düzeyinde öngörememiş olduğu gerçeğini de silemez. Bu nedenle İsrail'in gücü, imajı hem içte hem de küresel Amerikan ve Avrupalı destekçileri nezdinde onarılamayacak bir hasarlar gördü. İsrail, bölgesel bir caydırıcı güç ve Amerikan yatırımı olarak başarısız oldu. İsrail'in bölgesel bir caydırıcı güç olduğu ve onunla dostluğunu sürdürdüğü fikrini benimseyen ülkeler, en iyi ihtimalle onun yetenekleri konusunda büyük şüphelere sahip olacak.
Gazze için savaş sonrası, 7 Ekim 2023'ten önceki gün gibi olacaktır. Hamas, Arafat'ın Beyrut'tan ayrılması gibi dışarıda bırakabilecek siyasi kanadının yokluğuyla belki de sahada en uç haliyle var olacak ama Gazze'yi kim yönetecek?
İsrail açıkça Gazze'yi yönetmek istemediğini söyledi. Gazze ise kendini yönetemiyor. Mısır ise Gazze'nin sorumluluğunu üstlenmeyi reddediyor, çünkü ‘transferden’ korkuyor. Transfer, Gazze halkının Sina'ya taşınması ve sorunun Sina'ya atılması anlamına geliyor.
Öyleyse, Gazze'nin savaş ertesi günü, askeri kanadı ile siyasi kanadı olmadan Hamas'ın kontrolüne geçeceği gün olacaktır. Bunun bedelini kim ödeyecek? Bu, Tel Aviv ve bazı başkentlerin hayal ettiği gibi Gazze'yi zorla değiştirmenin ve Hamas'ı ortadan kaldırmanın sonucudur. Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler'de sunduğu harita, Şaron'un 1982'deki haritasının aynısıdır. Şaron öldü ve Ortadoğu aynı değil, daha kötü durumda kaldı.
Hassas bir bölgesel sistemdeki yönetişim, idare ve güç dengesi konularında öğrendiklerimizi yansıtan soğukkanlı ve ihtiyatlı zihinlerle düşünmeyi mantıksal düzeyine taşımalıyız.
Gazze'nin savaştan sonraki günü, ABD'nin Vietnam'daki savaşından, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'daki savaşına, ABD'nin Taliban’ı ortadan kaldırma fikriyle başlatılan ancak 20 yıl sonra Taliban'a uluslararası arabuluculuk yoluyla teslim etmekle sonuçlanan Afganistan'daki uzun savaşına kadar, siyasi bir ufku ve belirli bir zafer tanımı olmayan çoğu başarısız savaşın ertesi gününe benziyor.
Başarısız savaşlar bir sorundur ve bu savaşlardan çekilmenin bedeli daha da tehlikelidir. İsrail'in Lübnan'dan çekilmesi, kapalı odalarda eğitim almamış olan insanların ne tür halüsinasyonlara kapıldığının yalnızca bir kanıtıdır.
Gazze savaşı Taliban savaşından pek farklı olmayacak. Büyük yıkım ve büyük maliyetler sonrasında İsrailliler Gazze'yi tekrar Hamas'a teslim edecek.
Peki, ne yapmalı? Çözüm, bölgesel tarafların, kısa vadeli vizyonların başarısızlığının faturasını ödeyeceklerini açıkça teyit etmelerinde yatmaktadır. Bu çarktan ilk etkilenenler Filistin'e doğrudan komşu olan ülkeler oluyor, burada Mısır ve Ürdün'ü, belki de daha az ölçüde Suriye'yi kastediyorum. Bölge halkının bu insani felaketin sonuçlarının daha fazla farkına varması nedeniyle Batı dünyasındaki karar vericilerin, Filistin'e komşu olan bu ülkelerde kapalı odalarda yazılan algılara kulak vermesi gerekiyor. Bölgedeki bu kapalı odalardaki profesyoneller, Bakan Blinken'in ortaya koyduğu ya da Tel Aviv'deki ‘halüsinojenik’ kapalı odaların insanlarının çizdiği algılardan daha iyi algılar sunabiliyor.