Birkaç gün önce Rossiya-1 kanalında yayınlanan ‘Büyük Oyun’ isimli programın sunucusu, Gazze’nin sivillere ağır kayıplar verdiren vahşi ve korkunç bir şekilde bombalanmasının, ABD'nin desteğiyle de olsa İsrail'in bugün bir araya gelen Filistin halkını mağlup etmesine hiçbir şekilde yardım etmeyeceği, aksine, İsrail rejiminin suçlarına yönelik -benimki de dahil olmak üzere- kamuoyunun kınamalarını artıracağı görüşümü duyduğunda, bana uzlaşmayı sağlamak için ne yapılması gerektiğini sordu. Programın sunucusu, 50 yıl önce Sovyetler Birliği'nden ABD’ye göç eden ve ABD Başkanı Richard Nixon'un danışmanlığını yapan, son yıllarda ise ABD’deki NationalInterest Merkezi'nin başkanlığını yapan ve gizemli bir şekilde oradan ayrıldıktan sonra aniden Rusya'ya dönüp Amerikan politikasını sert bir şekilde eleştirmeye başlayan Dimitri Simes idi. Ancak yayında onun sorusunu cevaplayacak kadar yeterli zamanım yoktu.
Aslında sorusunun cevabını uzun zamandır biliyorum. Öncelikle İsrail'in tüm savaş operasyonlarını derhal durdurması gerekiyor ve aynı şey Hamas için de geçerli. Moskova'nın, BM Güvenlik Konseyi tarafından tek bir nedenden (ABD'nin yapıcı olmayan tutumu) dolayı desteklenmeyen ateşkes karar taslağında talep ettiği şey de buydu. Ardından İsrail, Arap ve Filistin topraklarının işgaline son vermeli ve apartheid, toprak ilhakı ve yerleşim yerlerini genişletme politikasından vazgeçmek için hızlı adımlar atmalı. Filistin sorunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak çözülmeli. İşgal altındaki topraklardaki yasa dışı Yahudi yerleşim yerleri de kaldırılmalı. En önemlisi 4 Haziran 1967 sınırları içerisinde başkenti Doğu Kudüs olan, İsrail ile yan yana yaşayan tam bağımsız bir Filistin devleti kurulmalı. Askeri gücün korkunç ve acımasız kullanımı değil, yalnızca bu, çoğunluğu ne yazık ki hükümetlerinin Ortadoğu bölgesinde barışa karşı çılgın ve tehlikeli politikasını destekleyen İsrail vatandaşlarının güvenliğini garanti edebilir. Bu politikanın silahlı çatışmanın sınırlarının ötesine yayılmasına yol açması ihtimalinden ise bahsetmiyoruz bile.
Dünya İsrail'in kendini savunma hakkını anlıyor. Ama insan hakları hukukunun temellerini ihlal eden bu korkunç yöntem ve yollarla değil! Kaldı ki başkalarının da işgale direnme hakkı yok mu? İşgalci devletin işgal ettiği topraklara karşı yükümlülükleri ve sorumlulukları yok mu?
Rusya'nın İsrail ordusunun barbarca eylemlerine karşı meşru hoşnutsuzluğunun arka planında, bazı vatandaşların radikal tepkileri öne çıktı. 29 Ekim'de, Kuzey Kafkasya'da nüfusu çoğunlukla Müslüman olan Dağıstan Cumhuriyeti'nin başkenti Mahaçkale şehri, bir skandalla sarsıldı. Skandal yaklaşık bin saldırgandan oluşan öfkeli bir grubun Filistinlilerle dayanışma duygusu ile havaalanına baskın yapması sonucu yaşandı. Söz konusu kişiler Tel Aviv'den gelen uçağın yolcuları arasında ‘Yahudi mültecileri’ arıyorlardı. Gerçekten de bu yolcular arasında çocuklarını tedavi için İsrail'e götüren çok sayıda Tat Yahudisi’nin yanı sıra Dağ Yahudileri de vardı. Görünüşe göre bu hadise - tesadüf değil, zira organizatörlerin planladığı gibi – Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ülkenin önde gelen dini topluluklarının liderleriyle önemli bir toplantı yaptığı günün ertesinde gerçekleşti. Putin, bu görüşmede Ortadoğu'daki çatışmayı ele alırken, ‘İsrailli ailelere ve akrabaları öldürülen veya yaralanan diğer ülke vatandaşlarına’ içten taziyelerini iletmişti. Devlet Başkanı, başkalarının işlediği suçlardan masum insanların sorumlu tutulmaması gerektiğini söylemiş ve “Terörle mücadele, kötü şöhretli ‘toplu sorumluluk’ ilkesine göre yürütülemez. Şimdi bu ilke yaşlılara, kadınlara, çocuklara, tüm ailelere ve barınma, yiyecek, su, elektrik ve tıbbi yardımdan mahrum kalan yüz binlerce kişiye uygulanıyor" demişti. Birisinin bu saldırganlar grubunu idare ettiği ve yönlendirdiği açıktı, zira insanlar şüphe edici bir şekilde hızla havaalanına akın ettiler. Vatandaşlar daha sonra bu olaylar sırasında çekilen ve aptal bir sakallı adamın uçağın motorunun içinde saklandığı iddia edilen bir Yahudi'yi aradığını gösteren videolarla alay ettiler. Burada şu atasözü ne kadar uygun: " Felaketlerin en kötüsü bizi güldürendir.”
Mahaçkale Havaalanı’nda meydana gelen hadisenin arkasındaki etkenin antisemitizm olduğunu düşünmek yanlış, çünkü bu çok uluslu cumhuriyette, Dağ Yahudileri de dahil olmak üzere birçok etnik grubun temsilcileri birkaç yüzyıldır barış ve uyum içinde yaşıyor. Yahudiliği kabul eden, etnik ve dilsel olarak Tatlara yakın bir halk olan (hem Tatlar hem de Dağ Yahudileri aynı Fars dili grubunu konuşurlar) Dağ Yahudileri ile komşuları arasında hiçbir zaman herhangi bir çatışma veya düşmanlık olmadı. Dağ Yahudileri, aralarında birçok zengin iş adamının yanı sıra sanat alanında önde gelen temsilcilerinin de bulunduğu çok girişimci bir halk.
Kuzey Kafkasya halklarından biri olan İnguşların temsilcilerinden ve en zengin Rus iş adamları arasında yer alan Mikhail Gutseriev, eski çağlardan beri Kafkasya halkları arasında herhangi bir çatışma yaşanmadığını hatırlattı. 19. yüzyılda Rus İmparatorluğu'na isyan eden İmam Şamil, İslam şeraitine dayanan devletini kurduğunda, hizmetinde biri doktor ve biri hazinedar (sayman) olmak üzere iki Dağ Yahudisi vardı ve sevgili eşi Anna, Ermeni bir tüccarın kızıydı. Ordusunda Dağ Yahudilerinden oluşan bir atlı birlik bile vardı. Ancak bugün birçok yetkilinin aksine Gutseriev, Mahaçkale'deki tahrikçilerin eylemlerini antisemitizmin tezahürleri olarak sınıflandırmaktan kaçınmanın değil, daha ziyade sert tedbirler alınmasının gerekli olduğunu düşünüyor ve şu çağrıda bulunuyor: “Antisemitizm çıbanı büyümeye başladıysa, bunun hiçbir şekilde demagoji makyajıyla örtbas edilmemesi gerekir. Aksine ameliyatla içini açıp boşaltmak gerekir ki yaşama yönelik bir tehdit haline gelmesin. Bunu düşüncelerimizde ve ruhlarımızda antisemitizmi bir kerede ve kalıcı olarak yok etmek amacıyla yapmalıyız.”
Pek çok benzer kitlesel karışıklık hadiselerinde kolluk kuvvetlerinin uygun şekilde karşılık vermeden önce bürokratik engelleri aşmasının uzun zaman aldığı ABD ve diğer Batı ülkelerinden farklı olarak, Rus güvenlik yapıları derhal ve kesin bir şekilde önlem aldılar ve büyük ölçüde kan dökülmesini önlemeyi başardılar. Yerel yetkililer de hemen olaylara müdahale etti ve en önemlisi Rusya Devlet Başkanı hızla bu konuda tedbir aldı. Bu huzursuzluk ve kargaşayı organize edenlerin bel bağladıkları Rusların birliğini baltalama girişimi başarısız oldu. Durum, saldırganlar ile yaşanan çatışmanın ardından bazıları yaralanan kolluk kuvvetleri unsurları tarafından kontrol altına alındı. Daha sonra, toplanma çağrısı yapanın Telgram’daki muhalif ‘Dağıstan Sabahı’ kanalı olduğu ortaya çıktı. Ukrayna'nın başkenti Kiev'den bu çağrıyı yapan kanalın ipleri ‘kuklaların asıl oynatıcılarının’ bulunduğu Batı’ya doğru uzanıyor.
Rusya, Sergey Lavrov'un Cuma günü önerdiği gibi Filistinlileri ve İsraillileri yeniden müzakere masasına döndürmeyi başarabilir mi?