Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Felaket zamanlarında batıl inançlar artar

Savaş anlarında din, tarih ve hatta gelecek yüklü her türlü silah, mücadeleyi kazanmak için mübah hale gelir.

İsrailliler arasında İsrailoğullarının Mesih’inin yakın zamanda ineceğinden bahseden insanlar var.

Daha gelişmiş bir dille bize bunun iki medeniyet arasında bir kültür savaşı olduğunu söyleyenler de mevcut. Bunun gibi romantik daha başka şeyler de dillendiriliyor.

Yemenli Hristiyanların ve Yahudilerin batıl inançlarında bu konuya dair ilginç hikâyeler vardır. Bunlar üzerinde durulmayı hak ediyor, zira bazı zihinleri ve kitleleri genel Hristiyan-Yahudi kitlesel şuurunun ve şuuraltının derinliklerine indiriyor.

Bizim cenahta da hikâye malum. Gazze savaşını Şiilerde gördüğümüz gibi Sahibu’z-Zaman Mehdî’nin zuhurunun başlangıcını olarak görenler ile Sünni literatürde mevcut anlatılara göre Yahudi katliamı, belki İsa Mesih’in inişi ve Mehdi’nin çıkışı şeklinde bir kıyamet savaşı olarak görenler var. Gerçi Necdli-Katarlı alim merhum İbn Mahmud’un “İnsanların En Hayırlısı Olan Resulullah’tan Sonra Beklenen Bir Mehdi Yoktur” adlı meşhur eserinde de yazdığı gibi bu anlatıları dinin aslından kabul etmeyenler de mevcut.

Mevcut Gazze savaşı, duyguları harekete geçiriyor. Duygular harekete geçti mi işte o zaman kuruntular ve hayal dünyası da uyanır.

Birkaç gün önce deprem alimi olarak nitelenen Hollandalı Frank Hoogerbeets, dünya İsrail’in suçlarına sessiz kalsa da İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanının büyük bir depreme sebep olacağı konusunda uyardı. Hollandalı, Gazze trajedisine kayıtsız kalmıyor ve bu yüzden ona teşekkür ediyoruz.

Mansura Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Bölümü Uygulamalı Jeofizik Profesörü Dr. Ahmed el-Mahmudi bu uyarıya, İsrail’in attığı bombaların etkisinin sadece toprak ve binalarla sınırlı kalacağını söyleyerek karşılık verdi (ki, Gazze halkına karşı Hollandalıdan daha az duyarlı olduğunu sanmıyorum). Ona göre deprem, binlerce yıldır yeraltında depolanan korkunç enerjinin açığa çıkmasına yol açan tektonik levha hareketliliğinin sonucunda meydana gelir. Bombaların ve diğer tahrip edici silahların ise yeraltı ya da tektonik levha hareketliliği üzerinde bir etkisi yoktur.

Kuruntuların pazarlanmasının ve saçmalıkların revaç bulmasının sosyal medyanın çıkışı ve insanların etkileşim ihtiyacıyla alakalı olduğunu düşünenler varsa, biraz geçmişe müracaat etseler iyi olur.

Mısırlı araştırmacı merhum Saad Abdurrahman ‘Tarihten Hikâyeler’ adlı güzel kitabında Hicri 24 Zilhicce 1147/Miladi 20 Nisan 1733 Çarşamba günü Mısır’da kıyametin yaklaştığı ve kaçınılmaz bir şekilde gelecek cuma günü kopacağı söylentisinin yayıldığını aktarıyor. Bu söylenti, köylerde ve kırsal bölgelerde orman yangını gibi yayılmış ve insanlar birbirlerine veda etmeye başlamış. Her biri, akrabasına, arkadaşına ve komşusuna iki günlük ömürleri kaldığını söylüyormuş.

Söylenti bu ya, bu haber Kıptiler ve Yahudiler de dahil olmak üzere yalan söylemeyen(!) kahinlere ve cifr (harflere rakamsal değer verip dini metinlerden kehanet çıkartma) ilminde(!) uzman kişilere bildirilmiş. İçlerinden biri falanca emirin yanına giderek, gelecek cuma kıyametin kopacağına dair ona yemin etmiş. Sonra da eğer ona inanmıyorsa onu yanında alıkoymasını, söyledikleri gerçekleşmezse de öldürmesini söylemiş.

Cuma günü her cuma günü gibi gelmiş ve geçmiş. Kuruntuya kapılan kitleleri ikna edecek bir açıklama yapılması gerekmiş. Bunun üzerine şeyhlerden biri onlara, kıyametin İmam Şafii, Seyyid el-Bedevi ve Seyyid ed-Desûki gibi evliya imam efendilerimizin şefaatiyle kopmadığını(!) söylemiş. 

Büyük Mısırlı tarihçi el-Ceberti buna el-Mütenebbi’den alıntı yaparak yorum getiriyor:

Mısır’da güldüren ne çok şey var!

Ama güleriz ağlanacak halimize…

Tarihçimiz el-Ceberti’ye diyorum ki: Dünyada gülünecek ne çok şey var…