Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

Amerikan liderliğinin sonu öngörülerinin ilginçliği!

Charles de Gaulle yönetimindeki 1960'lardan beri Fransız strateji uzmanları, Amerika Birleşik Devletleri'ne meydan okumalarıyla tanınıyorlar. Başlangıçta, Atlantik İttifakı içinde bile güçlü bir bağımsızlık iradesi sergilediler, sonra on yıllar boyunca ABD'nin küresel liderliği yakında veya nihai olarak kaybedeceğini müjdelediler. Son on yılda, ünlü Fransız strateji araştırmacıları Dominique Vidal ve Bertrand Badie, konuları ve yazarlarıyla öne çıkan “dünya meseleleri” üzerine yıllık kitaplar yayınlamaya başladılar. Serinin iki kaynağına ek olarak, yazarlar arasında sol veya liberal eğilimlere sahip düzinelerce Fransız araştırmacı da yer alıyor. İlgi alanlarına gelince, iki ana kaygı öne çıkıyor; birincisi, Batı Avrupa ve ABD'de popülizmin yükselişi ve Hindistan gibi (demokratik) Asya ülkelerine yayılması ve bunun İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Batı'da ve ABD önderliğindeki dünya düzeninde hakim olan liberalizm üzerindeki olumsuz etkileri. Diğer konu ise, sadece ekonomik ölçüler ve nüfuzun yayılması açısından değil, aynı zamanda kültür ve medeniyet meselelerinde de Amerikan ve dolayısıyla tüm Batı liderliğinin dünyadaki çöküşüdür!

Bahsettiğimiz kitabın adı “Amerikan Liderliğinin Sonu” ve 2020'de, yani ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminin sonunda yayınlandı. Kitaptaki makalelerde, Fransız ve Amerikalı araştırmacılar, Nixon yıllarından Vietnam krizi, neo-muhafazakârların başarısızlığı, Obama'nın iddialı söylemi ve pratikteki başarılarının gerçekçi mütevazılığı ve Başkan Trump'ın güç dengesi politikalarını hedef almasına kadar her alanda Amerikan liderliğinin çöküşünü ele alıyorlar. İlginç olan; “Politik ve Diplomatik Çöküş” başlıklı makalenin yazarının, Obama ve Biden yönetimleri sırasında ABD yönetiminde İran dosyasından sorumlu olan ama İran yanlısı olduğu suçlaması ile uzaklaştırılan Robert Malley olmasıdır.

Bazı makale yazarları, temel konularda bile uzlaşamayan iki kampa bölünmüşlük nedeniyle, hegemonik anlatıdaki farklılığa odaklanıyor. Ancak, bazı yazarlar hegemonyanın aşınmasının dış politikadaki başarısızlıklardan ve ekonomide ortaya çıkan rekabetten kaynaklandığına inanıyor. Bu nedenle, giriş bölümünün ardından araştırmacılar, Trump'ın Avrupalı müttefikleriyle ilk (ve şimdiki) dönemindeki en önemli sorunların ne olduğunu sorguluyorlar. Birinci ve ikinci Trump yönetimleri için sorun, Atlantik İttifakı içindeki harcamalar meselesiydi. Şimdi Avrupalılar, gelirlerinin yüzde 5'ini savunmaya harcamayı kabul ettiler; ki bu, Trump'ın ilk döneminde uzun bir süre karşı çıktıkları bir adımdı. Ama bu sefer Trump onlara tek bir konuyla değil, iki konuyla gelmişti. İlki ittifaka harcamaların artırılması, diğeri ise ABD'ye yapılan ihracata getirilen çok yüksek gümrük tarifeleri. Aslında Avrupalıların harcamaları artırma konusundaki kararlılıkları, üç yıldan uzun süredir devam eden Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra oluştu. Çoğu üst düzey Avrupalı ve Avrupalı çevreler arasında giderek artan bir tehlike hissi var ve bu da onları savunma harcamalarının artırılması konusunda anlaşmaya itiyor. Ancak yüksek gümrük tarifelerini kabul edemezler. Çin'in ekonomik ve askeri olarak meydan okumasını tartışmadan önce, Kanada ve Meksika ile NAFTA Anlaşması’ndan çekilme, Afrika'ya yönelik politikaların başarısızlığı, İran’ı çevreleme politikalarının başarısızlığı ve son olarak, iklim meydan okuması tartışılıyor. Ancak en uzun tartışma, Çin’in oluşturduğu meydan okuma ve Rusya ile süregelen zayıf ilişkiler olmaya devam ediyor.

Gerçek şu ki, Amerikan gerilemesi veya çöküşü hakkındaki tartışmalar sadece Fransız araştırmacılarla sınırlı kalmadı; hatta son on yılda onlarca Amerikalı stratejist ve ekonomist de bu tartışmaya katıldı. Ancak Amerikalılar iki şeye odaklanıyorlar; Çin’in üstünlüğü ve Amerikan “yumuşak gücündeki” önemli gerileme. Birkaç ay önce aramızdan ayrılan yumuşak güç filozofu, düşünür ve siyasetçi Joseph Nye, kavramlarda bir ihtilaf olduğuna inanıyor. Nitekim Henry Luce'a göre uzun Amerikan yüzyılı, büyük Amerikan hegemonyası ile uluslararası sistem içindeki büyük sorumluluklar arasında bir dengeye dayanıyordu. Paradoks şu ki, Amerikalılar hegemonyanın tadını çıkarıyor ama sorumluluk almaktan sıkılmış durumdalar! Bu, her türlü zorluğa karşı sabırsızlıkla ve sert güce veya askeri müdahalelere başvurmak ile ifade buluyor.

Başkan Trump'ın ikinci döneminde sergilediği ezici üstünlük karşısında, liderliğin sonu veya çöküşü hakkında konuşmak gülünç görünüyor. Ancak Foreign Affairs dergisinin son sayısı da (Temmuz-Ağustos 2025), 21. yüzyılın başından beri literatürde yaygınlaşan “ABD dünyasından sonra kimin müttefiklere ihtiyacı var” başlığı altında bunu söylüyor.

Görünüş ve görünümler bu karamsar görüşleri desteklemiyor, ancak stratejik araştırmacılar uzun Amerikan yüzyılının sona erdiğinde ısrar ediyor!