Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Gazze’den dünyaya bakmak

Tarihin yanlış tarafındaki Almanya

Avrupa Birliği (AB), sadece bir bölgeselleşme örneği değil aynı zamanda kültürel olarak Avrupa’nın bir medeniyet kurduğunu iddia eden, insan haklarını önceleyen ve hukukun üstünlüğüne ciddi anlamda önem veren, kendi bünyesine kurumsallaşmış “kriterleri” olan bir yapı. AB ülkeleri arasındaki Almanya, birlik içindeki majör ülkelerden birisi. Dolayısıyla yakın geçmişinde soykırım utancı olan ve bu yükten kurtulmak için de her şeyi yapan bir ülke. Elbette konu İsrail olunca!

Almanya’da zenofobi/yabancı düşmanlığı, İslamofobi her gün yükselen bir ırkçılık biçimi. Almanya’da çok sayıda yabancının, özellikle Türklerin ve Arapların, kundaklama şeklindeki ırkçı saldırılara maruz kaldığı, neo-nazi grupların hedefinde oldukları, kamuoyunda NSU Davası olarak bilinen davalar sırasında Alman güvenlik güçlerinin içinde de bu ırkçı örgütlere bir şekilde destek veren devlet görevlileri olduğu biliniyor. Alman devletinin ırkçılıkla mücadele etmediğini söylemek haksızlık olur ancak Yahudiler söz konusu olduğunda gösterdiği hassasiyeti başka konularda göstermediği de ortada. Yoksa Almanya Hava Kuvvetleri Komutanı Ingo Gerhatz, Gazze’de hastane vurmaktan dahi çekinmeyen İsrail askerlerine hem destek hem de kan verebilir miydi?

Buradan çıkan sonuç, Almanya’nın dün olduğu gibi bugün de tarihin yanlış tarafında durduğu, dün soykırımın faili olduğu gibi bugün de Gazze için soykırım çağrısı yapanların güvenlik güçlerinin yanında olduğu, soykırım utancından kurtulmak istemediği, ırkçılıkla mücadele etmediği. Aksi olsaydı, kendi soykırımından kurtulanların soykırım çağrılarına destek vermezdi. İslamofobiyi de en az anti-semitizm kadar suç kabul ederdi ancak şimdilerde böyle bir insani hassasiyet söz konusu değil.

AB kriterlerine ne uyar tam olarak bilemiyoruz ancak Almanya’nın, insan hakları ihlallerine, savaş suçlarına karışmış İsrail’e verdiği destekten yola çıkarak, AB kriterlerini kendi elleriyle bir bir yıktığını ve tarihindeki soykırımdan sanıldığı kadar da rahatsız olmadığını söyleyebiliyoruz.

İngiltereli Hintlilerin İsrail aşkı

İngiltere tarihinde maalesef sömürgecilik utancı mevcut. Ancak İngiltere’nin, bu utançtan Almanya gibi rahatsızlık duyduğunu söylemek pek de mümkün değil zira buna dair bir emare yok. Hatta oryantalizmin doğru ve gerekli olduğunu savunan bir anlayışa bile rastlamak mümkün. Buna rağmen, ki dünya genelinde ırkçı ideolojiler ivme kazanırken, İngiltere’nin Hintli bir başbakanı ve içişleri bakanı olması olumlu bir gelişme olarak tarihe geçti. Yani İngiltere, kendisine ait dünün sömürgecisi sıfatıyla yüzleşmemesine rağmen bugün Hint kökenli bir başbakan tarafından yönetilebilecek hale geldi ve bunun olumlu bir gelişme olduğu söylenebilir. Ancak!

Ancak, sömürgeciliği görmüş, en azından dedelerinden dinlemiş, kendi ülkesindeki sömürgeci yönetim altında kendi denizinin tuzunu bile İngilizlerden izin almadan elde edememiş ülkenin çocuklarının, kendilerinden farklı olmayan Filistin’in çocuklarının yaşadıkları karşısında soykırım çağrısı yapan İsrail’in yanında olmasını, İngiltere’de İsrail aleyhine ve Filistin lehine yapılan eylemlere karşı olmasını, polisin göstericilere sert müdahale etmemesinden rahatsız olmasını anlamak mümkün değil.

Bilindiği üzere Modi yönetimindeki Hindistan’da Müslümanlar, günden güne artan Müslüman karşıtı ırkçılığın muhatabı olmakta. İngiltere Başbakanı Sunak ve İçişleri Bakanı Braverman, İngiltere’nin dünden farklı olarak, kendilerini “köle, teba” görmek yerine yönetici kadroya gelebilecek hale getirmesine bakıp, bugünkü ilkel ve ırkçı tavırlarına dair bir rahatsızlık hissediyorlar mı acaba? Yoksa “anayurtlarındaki” Müslüman karşıtlığı, kilometrelerce uzaktan kendilerini yönlendiriyor mu?

Sanırım ikincisi!

Bir BOP efsanesi

Ortadoğu’da herhangi bir kıpırdanma olunca komploculardan direk yükselen bir retorik var; Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ya da Büyük İsrail Projesi (BİP). Temelde dünyadaki her şeyin sebebinin İsrail, ABD ve üç beş aile olduğuna inanan, her taşın altında bunların olduğunu düşünen, her şart ve durumda konuyu bu üç cümle ile açıklayan bir anlayış var. Aslında tam olarak ne söyledikleri belli olmasa da az sayılmayacak oranda taraftar kitleleri de var. Kendilerini üzmek istemem ama…

Bahsettikleri gibi bir şey yok.

BİP diye bir şey yok.

Evet, bir BOP vardı ama uygulanamadı.

Körfez Savaşları, Afganistan ve Irak’ın işgali, yani Bush dönemlerinde ABD’nin, Ortadoğu’daki imajı gerçekten çok kötü bir hal aldı. Bölge halkları nezdinde Amerikan karşıtlığı haklı olarak oldukça arttı. ABD, Ortadoğu’da, İsrail’den daha büyük bir tehlike, bir işgalci olarak görülmeye başladı. Ve henüz o yıllarda ABD, Ortadoğu için izolasyon politikalarına soyunmamıştı, bölgeye bir şekilde müdahil olmak istiyordu. Ve bunu, işgalci olarak görüldüğü için kendi eliyle yapamıyordu.

Dönem olarak ortalama 2000’lerin başı ve sonuna denk gelen bu dönemde, ABD için AK Parti iktidarı iyi bir “partner” olarak görüldü, bundan olumsuz manalar çıkarmaya lüzum yok, zira o dönem AK Parti’nin Ortadoğu ile ilişkileri iyiydi. Dolayısıyla ABD, Türkiye üzerinden Ortadoğu ile ilişkilerini yürütmek, bu sürede de kötü imajını olumlu yönde çevirmek istedi. Ancak takip eden süreçte “Arap Baharı” olarak isimlendirilen süreç ortaya çıkınca, başka nedenler de ortaya çıkınca, bu proje hiç uygulanmadan rafa kalktı.

Sonuçta, zor olacak biliyorum ama, Ortadoğu’daki her kıpırdanmada ya da yürek yakan gerilimlerde BOP ve BİP açıklamasını yapıştırmaktan bir zahmet artık vazgeçelim. ABD de, İsrail de, üç beş aile de dünyanın “tanrısı” değil, öyle olsalar İsrail aleyhine sokağa çıkan sivil insanlardan, ABD ve İsrail ürünlerine yönelik kısıtlı boykotlardan dahi ürkmezlerdi. Lütfen biraz izan.

İslam ülkeleri uyuyor mu?

Filistin söz konusu olunca en az BOP efsanesi kadar dolaşıma giren bir başka söylenti var; İslam ülkeleri uyuyor, Filistin’e sahip çıkmıyor, İsrail ile savaşmıyor!

İsrail, şu an dünyadaki en kontrolsüz ülke!

Diyalogdan anlamıyor, gerginlikten anlamıyor, zordan anlamıyor! Konuşulamayacak kadar kontrolden çıkmış, kendisi soykırım nedeniyle ağlarken dünyanın gözüne bakarak soykırım çağrısı yapabilecek kadar kantarın topuzunu kaçırmış durumda.

Şimdi İslam ülkeleri, bu delilik ile nasıl mücadele edebilir?

İlk şık savaş açmak, peki bu çözüm mü? Çok daha fazla sayıda insanı öldürecek, üstelik İsrail’in Batı ülkelerinin sonsuz desteğini alacağı da düşünülürse, -ABD ve İngiltere Akdeniz’de konuşlandı bile- çözüm olmayacak ve hatta üçüncü dünya savaşı çıkarabilecek bu işe girişmenin risklerini düşünebiliyor musunuz? Dünya buna hazır mı, hiç sanmam! Maksat şiddeti durdurmak, daha fazla şiddete yol açmak değil ki.

İslam ülkeleri, İsrail ile zaten mesafeli ve kendisini de desteklemiyor hatta bazıları Hamas ile çok ayrı kutuplar olmalarına rağmen İsrail’e şiddeti durdurması çağrısı yapıyor, artık dayanamadığı için Batı ülkeleri, uluslararası kurumlar dahi İsrail’e şiddeti durdurma çağrısı yapıyor. Ama İsrail bu, laftan, durdan, kınamadan anlamıyor.

Yani İsrail saldırganlığı karşısında, parça parça bir şekilde işleyecek diyalog da diplomasi de işlevsiz.

Yani İsrail karşısında, kullanılacak silahlı bir mücadelenin sonuçları vahim.

İsrail aslında çok güçlü olduğu için değil kötülükte sınırsız, acımasızlıkta rakipsiz olduğu için karşısına kimse çıkmak istemiyor. Dahası yalnız değil, neredeyse tüm Batı ülkeleri görüldüğü üzere yanında… bunların karşısına çıkıp daha fazla insanın ölümüne neden olmak Gazze’yi, Filistin’i kurtarır mı, yoksa bu coğrafyada daha fazla çocuğu mu babasız bırakır?

İsrail ile bölge bölge, parça parça mücadele edilmez. Ve Filistinlilerin vebali, Müslüman oldukları için sadece Müslümanların boynuna değil, insan oldukları için tüm insanlığın boynuna vebal. Dolayısıyla iki de bir “İslam ülkeleri uyuyor mu?” şeklinde bir çıkışın alemi yok.

Filistin konusunda tüm insanlığın sorumluluğu var ve evet maalesef insanlık uyuduğu için Filistin sorunu çözülmüyor, hastaneler bombalanıyor, çocuklar öldürülüyor.

Bu nedenle İsrail’in karşısına, birkaç fire de verilse, tüm dünyanın çıkması, şiddetsiz çıkması, İsrail’i yaptıkları nedeniyle yalnız bırakması gerekiyor. Bu yapılmadığı müddetçe yakın zamanda ne Filistin, ne Gazze, ne de insanlık tam anlamıyla huzura kavuşamayacak.

Gazze’den dünyaya bakmak

Dünyadan Gazze’ye bakarken ne görünüyor, kandan dumandan bir şey görünüyor mu ya da dünyadan Gazze’ye bakan gören var mı bilmiyorum ama sanırım Gazze’den dünyaya bakarken görünen, soykırımdan kurtulan o Yahudi kız kardeşimizin dediği gibi; “Biz soykırıma uğrarken tüm dünya seyrediyordu. Ve bizi neden kurtarmıyorlar diye düşünüyorduk. Şimdi aynısını Gazze yaşıyor.”