Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Suudi Arabistan - Afrika Zirvesi neden önemli?

Riyad'da, birkaç hafta önceki ASEAN Zirvesi’yle başlayıp, Olağanüstü İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) - Arap Birliği Zirvesi ve tarihte bir ilk olan Suudi Arabistan - Afrika Zirvesi’yle devam eden onlarca ülkenin yer aldığı zirvelerle yoğun bir ay geçti.

Bu tarihi zirveler, halkların refahını sağlamak için tüm ülkelerle iletişim ve iş birliğinin köklerini genişletmeye yönelik Suudi politikasının bir uzantısı.

Söz konusu zirvelerin temellerine bakan herkes, bunların, ülkeler arasında karşılıklı saygıya dayanan ve tüm tarafların çıkarına çalışan, geleceğe bakan kapsamlı stratejik ortaklıklar etrafında döndüğünü görecektir. Bunlar, Suudi Arabistan hükümetinin dünya ülkeleriyle ilişkilerine yönelik gönderdiği mesajlardır ve bunu yaparken bu ilkelerle çalışmak isteyen her ülkeye iş birliği elini uzatmaktadır. Belki de tarihte bir ilk olan Suudi Arabistan - Afrika Zirvesi bunun en iyi kanıtıdır.

Bu zirve, Suudi Arabistan ile Afrika ülkeleri arasındaki iş birliğine yönelik, Suudi Arabistan ile Afrika kıtasında bulunan ülkeler arasındaki derin tarihi ilişkilere dayanan stratejik ortaklığı çerçeveleyen bir yol haritasının başlatılmasıyla sonuçlandı. Afrika Birliği (AfB) Komisyonu Başkanı'na göre bu ilişki manevi, tarihi, kültürel, ekonomik ve ticari bir ilişkidir. Suudi Arabistan’ın yarım yüzyıl boyunca 46 Afrika ülkesi için 45 milyar dolardan fazla değere sahip kalkınma projelerini destekleyerek bu ilişkiye her zaman istekli olduğunu bilmek şaşırtıcı değil.

Zirvede, iki taraf arasındaki tarihi derinlik hissedilerek, özellikle petrol dışı ticarette son beş yılda önemli ölçüde büyüyen ve son bir yılda 45 milyar dolara ulaşan ticari alışveriş kutlandı. Zirve, aynı zamanda iki taraf arasındaki yatırım açısından geleceğin neler getireceğini de ortaya koydu. Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Afrika kıtasındaki çeşitli sektörlere yatırım yapmak için 25 milyar dolarlık fon, 10 milyar dolar değerinde ihracat finansmanı ve önümüzdeki altı yıl içinde kalkınma finansmanı olarak 5 milyar dolar sağlama vaadi de dahil olmak üzere çok sayıda yatırım paketini duyurdu. Zirvede ayrıca değeri 500 milyon doları aşan 50'den fazla anlaşma ve mutabakat zaptı imzalandı. Bu ortaklığın stratejik ve entegre olması hedeflendiğinden, zirve bunu başarmak ve ortaklığın temelini oluşturmak için dört çalışma grubu oluşturdu. (Bunlar: ‘Siyasi, güvenlik ve askeri işler ile radikalizm ve terörizmle mücadele çalışma grubu’, ‘Ekonomi, kalkınma, ticaret ve yatırım işleri çalışma grubu’, ‘Kültür, eğitim ve medeniyet iletişimi çalışma grubu’ ve son olarak ‘İnsani ve sağlık işleri çalışma grubu’.) Sonuç olarak Suudi Arabistan, Afrika kıtasındaki diplomatik temsilciliğini 40 büyükelçiliğe çıkardığını ve 10 yıllık bir süre boyunca kalkınma programları ve projeleri için 1 milyar dolarlık kalkınma girişimi hazırladığını duyurdu.

Son birkaç yılda pek çok ülke, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini derinleştirmenin ya da eski ilişkilerini yeniden kurmanın yollarını aradı. Ancak bu çabaların farklı gündemleri de vardı. Bu çabalara bakarak Suudi Arabistan - Afrika ortaklığıyla aralarındaki farkları tespit etmek mümkün.

Örneğin, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri son iki yıldır Afrika kıtası ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Ancak bu girişimler bir dizi faktörle çarpıştı.

Bunlardan ilki, Afrika ülkelerinin Avrupa sömürge tarihidir. Zira söz konusu ülkelerden bazıları hâlâ bundan mustarip ve bu, Afrikalıları sürekli olarak Avrupa'nın niyetleri konusunda şüpheci kılıyor.

İkincisi, Avrupa, Rusya-Ukrayna savaşıyla kaybettiklerine alternatif olarak Afrika'ya döndü.

Üçüncüsü ise Avrupa'nın Çin yatırımlarını gördükten sonra Afrika'ya dönmesi ve bazı çabalarının Afrika ülkelerini Çin'den uzaklaştırma girişimlerinden başka bir şey olmamasıdır.

Rusya, dört aydan kısa bir süre önce Rusya-Afrika Zirvesi sırasında Afrika'ya yaklaşmaya çalıştı. Ancak Rusya'nın girişimleri açıktı. Zira Rusya'nın Afrika'daki güvenlik ve askeri varlığı inkâr edilemez. Hatta bu noktada ifade etmeliyiz ki, Rus paralı asker grubu Wagner’in başkanı da o zirveye katılanlar arasındaydı. Rusya, Avrupa'nın ne yapmaya çalıştığını fark etti ve doğal kaynakları ve özellikle madencilik sektörünü kontrol altına almak veya en azından Avrupalıların bu sektörü kontrol etmesini engellemek için Afrika'ya yatırım yapmaya öncelik verdi.

Suudi Arabistan – Afrika Zirvesi’nin hedeflerini geçtiğimiz iki yıldaki benzer zirve ve konferanslarla karşılaştırarak anlamak yeterli. Her iki taraf da birbirleri için ne kadar önemli olduğunun farkına varıyor ve yüzlerce yıldır temel rol oynayan coğrafi yakınlığın önemi zamanla daha da artıyor. Bu zirvenin, Suudi Arabistan ile Afrika kıtası arasında stratejik ortaklığa, eşitliğe, saygıya ve karşılıklı çıkarlara dayalı iş birliğinin başlangıcı olduğu söylenebilir ki bunu son yıllardaki diğer Afrika zirveleri için söylemek zor.