Yaser Arafat'ın barış projesindeki ortağı İzak Rabin suikasta uğradığında, aralarında Binyamin Netanyahu'nun da bulunduğu İsrailli politikacılar taziyelerini sunmaya geldi. Ancak Leah Rabin, Netanyahu’nun ziyaretine izin vermeyerek, "Bu adam bizim evimize giremez" demişti. Dul kadın, katillerin Netanyahu, Likud ve aşırılık yanlıları olduğunu söylemek istedi. Haftalar sonra İsrailliler Rabin'in halefini seçmeye gittiler ve Netanyahu'nun zaferini destekleyen oylar tutuklu ve hükümlülerin oylarıydı.
Netanyahu barışa doğru atılan her adımı engelledi. Arafat'a doğru tek bir adım bile atmadı. Filistin liderinin girişimlerini reddederken ABD’nin en kötü başkanlarından biri olan George W. Bush'un desteğine güvendi. Böylece ‘İsrail Kralı’, ‘Ortadoğu'nun tek demokratik devletinde’ seçimle iktidara geldi.
Oslo taahhütlerinin ardından Filistinliler Yaser Arafat'ın politikalarını tamamladı ve Netanyahu, İzak Rabin'in yerine Yoav Gallant, Avigdor Lieberman, Ben-Gvir ve diğer savaş ve radikalizm sembollerini getirdi.
Washington, Oslo'ya kadar nispeten iyi Arap faaliyetleriyle doluydu. Arap Birliği hareketliliğinin zirvesindeydi. En etkili İsrail lobisinin karşısında Edward Said ve Clovis Maksoud gibi etkili ve aktif Arap hareketleri ve figürleri ortaya çıktı. Edward Said, ölene kadar karşısında kendi büyüklüğünde bir İsrailli bulamadı.
Araplar başardıklarından memnundu ve İsrailliler onları atalete teşvik etti. Herkes, diğerlerini sorumluluklarından muaf tutan ‘bağımsız Filistin kararı’ kuralını uyguladı. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)daha önce her başkentte düşman ya da dost olarak var olduktan sonra ‘sessiz’ bir devlet gibi davranarak ülkeye geri döndü.
FKÖ dışında örgütle veya içinde birçok anlaşmazlık vardı. Ebu Ammar, gruplar arasındaki anlaşmazlığın Filistin demokrasisinin kanıtı olmasından gurur duyuyordu. Ama demokrasinin ne kadar ileri gittiğini en iyi o ve Demokratlar biliyordu. ‘Bağımsız kararında’ yalnız kalmışken, kendisini Şaron’un tankı karşısında yapayalnız buldu. Ölümcül bir zehir tedavisi için Paris'e giden Fransız Savunma Bakanlığı uçağına binerken tüm gücü ve kudreti ile gülümsemesini korudu.
Filistinliler seçimle meselenin parıltısını söndürdüler. Yeni devlet Beyrut barış girişimi zirvesine davet edilmedi. (Kalıcı) Teknik bir kusur Ebu Ammar'ın konuşmasının yayınlanmasını bile engelledi. Mahmud Abbas gibi sakin bir kişiliğe ve devlet adamına sahip olan Filistinliler, çatışmalardan uzak durup inşaata yönelme kararı aldı. Ancak çatışma onlardan uzak kalmadı. Arapların Hamas'la bölünmesi büyüdü ve İran'la olan çatışma da arttı. Sonunda kendilerini çocukları, eşleri ve bebekleriyle birlikte gulyabani ve onun açık cehenneminin karşısında buldular.
7 Ekim'den sonra İsrail'de Netanyahu'nun derhal istifasını isteyen birçok ses yükseldi. Gazzeli çocuklar için değil, rehineler içindi. Barış, savaşın ortasında bir pozisyondan daha fazlasını gerektirir. Netanyahu'nun Savunma Bakanlığı'ndaki adamının söylediği gibi; kurbanlar ‘insan olmasalar’ bile, genel bir ‘insani’ tutuma ihtiyaç var. Değişim Netanyahu'nun görevden alınmasıyla değil, daha ziyade onun mirasını ortadan kaldırarak yapılmalı.