İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının başladığı 7 Ekim operasyonundan bu yana tüm Arap ülkelerinden ve yetkililerinden ‘çifte standart’ ifadesini duyuyoruz. Bu savaş boyunca bu ifadeden daha fazla kullanılan bir ifade olduğunu düşünmüyorum.
Söz konusu ifade sıklıkla Batı'yı ve özellikle de ABD'yi eleştirmek için kullanılır. Peki bu eleştiri sadece onlar için mi geçerlidir? Bence hayır. Gerçek şu ki, ister İsrail'le ister Hamas'la ilişkilerde olsun, bölgemiz de çifte standarttan mustariptir.
Nasıl mı?
İşte cevabı:
Savaşın patlak vermesinden bu yana Hamas'a seslenen bir Arap sesi duymadık. Bu kadar macera yeter. Gazze halkının akan kanını durduracak çözümler bulunmalı. Gazze'nin güvenliği için ortada gerçek bir tehlike var. Coğrafi olarak da Ürdün ve Mısır'ın güvenliği tehlike altında.
Hiçbir Arap yetkili, ateşkes ve iki devletli çözümün başlatılması talebinden sonra İsmail Heniyye'ye herhangi bir imada veya açıklamada bulunmadı. Eğer buna gerçekten inanıyorsanız, o zaman neden eşit olmayan ya da haksız savaşlar yaratıyorsunuz. Bu da çifte standart değil mi?
Hamas'a, “Masumları korumak için hazırlık yapmadan, ihtiyaç duydukları asgari temelleri sağlamadan ve en azından genç İsrailli kadın Maya'ya ya da köpeğiyle birlikte esaretten çıkan diğer kadına yaptığınız gibi Gazze halkının durumuna bakmadan nasıl savaşa girebilirsiniz?” denilmedi.
Araplardan, İsrail'le ilişkileri olan bazı bölge ülkelerinin açık artırmadan çekilmeleri ve elektronik ordularının sosyal medya aracılığıyla bazı Arap ülkelerini şeytanlaştırma kampanyalarını durdurmaları gerektiğini söyleyen ya da medyaya sızdıran birini duymadık!
Bölgemizde Müslüman Kardeşler örgütünün yandaşlarıyla ilgili herhangi bir eleştiri duymadık. İster canlı ister yanıltıcı web sitelerinde olsun hiçbir şey görmedik. Ulusal çıkarlarına hizmet eden Arap ülkelerine karşı kışkırtma ve ajitasyon yapılırken bazılarının İsrail ve liderleriyle iletişim kurma hakkı olduğuna dair bir eleştiri duymadık.
Gazze hikayesi bir yana, bu zaman dilimi içerisinde Araplardan Suriye'deki rejime sivilleri hedef alarak öldürmeyi bırakmasını ve kan dökülmesini önleyecek siyasi bir çözüme gitmesini söyleyen bir ima ya da açıklama da duymadık.
Kimse Lübnan hükümetine, “Hizbullah'ın hayatlarını riske attığı gazetecilerin öldürülmesini kınadığınız gibi, Hizbullah’ın kendisiyle aynı fikirde olmayan gazetecileri ya da bölgedeki tüm milisleri hedef almayı da durdurun” demedi. Çünkü bu da çifte standarttır.
Sudan'daki savaşçılara eleştiri oklarını yönelten, akan kanı durdurmak ve Sudan'dan geriye ne kaldıysa onu korumak için olaylara isimleriyle hitap eden kimseyi duymadık.
Evet, Washington yönetimindeki Batı'nın çifte standardı var. Gerçekten de Washington yönetimi, uluslararası alanda çifte standardın bariz ve kışkırtıcı bir şekilde resmi lideri. Ancak bizim de sorunlarımız var.
Gazze'deki bu acımasız savaşın Hamas'ın sorumluluğu olmaksızın devam etmesi düşünülemez. İhanet ve ahlaki suikast kampanyaları, bölgemizde açıkça çifte standart uygulayan tarafların desteğiyle devam edemez.
İsrail suçludur, suçludur ama biz de kaçarak kendimizi ve masumları suçlu hale getirmemeliyiz.
Kimse Gazze adına savaşmayacak.
Ne İran ne de Hizbullah bu savaşa girmeyecek.
Bu yüzden “öldürmeye ve yıkmaya artık yeter” denmeli.
Bu fitil, söylenmesi gerekenler söylenerek ateşlenmeli.