Fuad Matar
Lübnanlı gazeteci, araştırmacı yazar.
TT

Sudan için sırada ne var?

Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), 28 Aralık 2023 Perşembe günü, Sudanlı generali en yüksek düzeyde misafirperverlikle ağırlayan Etiyopya Başbakanı ve ülkenin güçlü adamı Abiy Ahmed’in yemek davetine katıldı. Yemekte, ikisi de Sudan'ın geleceği konusunda belli bir uyum içinde ve aynı görüşte görünüyorlardı. Bu samimi davet ile 2023 yılının üç gün sonraki sonunu kutluyor gibiydiler.

Hamideti davet edildiği ve gittiği Etiyopya’da sıcak bir şekilde karşılandı. Afrika turunun başlangıcında, önceki gün (27 Aralık Çarşamba) Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni ile buluştuğunda olduğu gibi zarif bir sivil kıyafetle göründü. Uganda Devlet Başkanı, Hamideti’nin Afrika turuna çıkmadan önce kendisine karşı zafer kazanmak istediği dünkü müttefiki ve ortağı, düzenli ordu komutanı General el-Burhan’ın bu görüşmenin üçüncü tarafı olmasını istiyordu. Çünkü yöneticilerin, özellikle de Sudan'a en yakın olanların, Sudan'ın istikrarı ile meşgul olmalarının kaynağında, kimi zaman komşuluk kimi zaman da Müslümanın zor durumundaki kardeşi için duyduğu endişe yatıyor. Hamideti turuna başladığında arkasında bıraktığı Sudanı üçgen başkent Hartum’dan diğer eyaletlere, özellikle de Darfur’a kadar paramparça bir haldeydi. Bilhassa Darfur, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin cesur hücumları ve atakları nedeniyle “Hamideti devleti” niteliğini kazanmaya başladı. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin temsil ettiği askeri kısmı ile bazı bölgelerde toprak altından çıkarılan ve sonunda altın külçelerine dönüşecek zenginliklerden sorumlu madencilik kısmıyla Hamideti devleti, aynı zamanda kardeşi olan güvenilir yardımcısına emanet edilmiş bulunuyor.

İki generalin savaşında, Hızlı Destek Generali”nden önce Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, Arap Zirvesi'ne katılmak için Cezayir'de zarif bir sivil kıyafetle görülmüştü. Zirvenin nihai açıklamasında ne Burhan ordusunun ne de Hamideti ordusunun tam kontrol sağlayamadığı Sudan'ın içler acısı hale gelen koşullarının ciddiyeti dikkate alınmadı. Sudan daha önce sahne olmadığı görüntülere sahne oluyor; dükkanlar yağmalanıyor, tarla ve bahçelerde mahsullere el konuyor, her türlü çiftlik hayvanı çalınıyor. Evlerin, tırların, arabaların ve köprülerin yerle bir edilmesinden, sağlık kurumlarının ve hastanelerin gördüğü hasardan bahsetmiyoruz bile... Kaldı ki bu hastanelerin şu anda tanıdık olmayan virüslerin yol açtığı vakalarla karşılaştığı söyleniyor.

Netanyahu'nun İsrail’i evlere, hastanelere, camilere ve okullara yönelik yıkıcı bombardımanıyla Gazze'ye karşı bir soykırım savaşı başlattığında, Sudan'ın yasını tutanların hafızası, hem General Burhan’ın ordusu hem de General Hamideti'nin güçlerinin birbirlerine karşı yürüttükleri savaş turlarının sonuçlarını hatırladı. Karşılıklı hücumları mahalleleri, pazarları, havaalanlarını, benzin istasyonlarını, rafinerileri, silah ve tahıl depolarını kapsadı ve kapsamaya da devam ediyor. Haftalarca süren ve Sudanlıların onuruna yakışmayan günlük görüntülerden birini, sokaklarda yatan, gömülmek için birisinin onları tanımasını bekleyen insan cesetlerinin, karşılıklı bombardıman sonucu hayatlarını kaybeden her iki ordunun mensuplarına ait cesetlerin anısını da canlandırdı. Öyle ki çatışan taraflar birbirlerinin cesetlerine sanki bir zaman silah arkadaşı değiller, çatışmaların durdurulmasını ve aceleyle defnedilip ruhlarına bir Fatiha okunmasını hak etmiyorlarmış gibi davranıyorlar...

Generallerin yıkıcı savaşı daha ilk yılını tamamlamazken ve bu sürede halkın askeri kuruma emanet ettiği devletin silahları vatan için değil vatana karşı savaşta harcanırken, her ne kadar iki general buluşabileceklerini söyleseler de zorluklar olduğu gibi devam ediyor. Peki, iki general neden buluşacaklar, her birinin yaptıklarını dikkatli bir şekilde düşünecekleri ve Arapların kurtarılabilecekleri kurtarmak için harcadıkları çabalara karşılık vermedikleri için birbirlerini suçlayacakları tedbirli bir kısa uykuya dalmak için mi?

Kısaca ve bir varsayım olarak şunu söyleyebiliriz; uzlaşı çabasının göz ardı edilmesi, Sudan'ın savaş sonrası gerçekliğinde her iki generalin de yerinin olmamasından kaynaklanıyor. Aynı şey, Netanyahu İsrail’i içinde Gazze'ye karşı savaşı yürüten grup için de geçerli. Netanyahu'nun hükümetin başı olarak kalması, Gazze'de gerçekleştirmeye devam ettiği vahşi eylemin devamına bağlı. Aynı şekilde her iki generalin de kendi savaş devletinin gölgesinde kalması, fiilen Sudan devletine ve iki generalin anayasal ve ahlaki olarak yapmaya hakları olmayan şeyleri yapmasına izin veren halka karşı olan savaşlarının devam etmesine bağlı. Sudan halkı iki generale bunu yapmaya izin verdiği için Sudan, ülkenin potansiyelini boşa harcayan ve can kayıplarına yol açan hareketli bir arenaya dönüştü.

Pek çok taraf, iki generalin, vatan ve halk olarak Sudan'ı karıştıran savaşlarının kapsamını sınırlayabilecek iyi niyetli çabalar gösterdi. Bu savaş sebebiyle Arap ve Afrika yıldızları arasında bir yıldız olan Sudan ordusunun itibarı küçümsenir bir hale geldi.

Sahneyi okumak açısından söylenebilecek şey, iki generalin gereksiz bir savaşa girdikleridir. Zira ikisi de lider olma ya da tek lider olma takıntısından uzak tutulabilecek bir ittifakın sembolleriydiler. Her biri, Sudan vatandaşını olmak istedikleri şeye alıştırmak amacıyla, madalyalarla süslenmiş general üniforması ve asa yerine ‘sivil başkanlık üniformasını’ giydi. Sudan vatandaşının alışmasını istedikleri şey ise, ikisinden birinin henüz nerede olduğu bilinmeyen karargahları yerine öfkeli Nil Nehri’ne bakan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın sakini olması. Ama Nil Nehri de politikasını yönlendirecek ve alçakgönüllü olacak akil insanlara ihtiyaç duyan anavatanı karıştıran generallerin anlamsız savaşından dolayı kızgın. O da askerleri ve generalleri ile ordunun iktidarı ele geçirmek için anavatana karşı savaşmak yerine onu koruma görevlerine devam etmelerini istiyor.

Belki ve umarız ileriki günlerde niyetler iyileşecek ve niyetlerin iyileşmesiyle de tarafların ve Sudan halkının içi de huzura erecek. Yakınların daha da acıtan zulmünden, iki generalin aylarca süren ama onlarca yıldır devam ediyormuş gibi görünen savaşının zulmünden bıkan Sudan halkı huzura kavuşacak. Geçmişte Sudan için girişimlerde bulunan ve onun için şefkat duyanlar, özellikle de Suudi Arabistan, BAE ve Mısır rahatlayacak. Böyle bir mutluluk, kayıplar içinde boğulmanın Sudan'ın bir gerçeğine dönüşmesi korkusuyla, savaş çılgınlığının yerini ulusu ayağa kaldırma rasyonelliğinin alması durumunda gerçekleşecektir.