Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Tüketme ve küçümseme

Üç ABD askerinin öldürülmesine misilleme olarak ABD’nin Irak ve Suriye’deki İran hedeflerine yönelik hava saldırıları hakkında söylenebilecek en az şey şu ki, ister İran ve milislerinden gelsin, ister ABD tarafından gelsin, bölgemizde olup bitenler tüketme ve küçümsemeden başka bir şey değildir.

İran’ın milisleri aracılığıyla ABD askerlerini hedef alıp öldürmesi ve onlarcasını yaralaması, sonra ABD’nin saldırısının bilinen hedeflere beklenen bir zamanlamayla gerçekleşmesi ve tüm bunlardan önce Tahran’ı Washington’un kendisiyle bir savaş istemediği konusunda tatmin eden açıklamaların gelmesi mantıklı mı?

İran’ın önceden ve Aksa Tufanı’ndan beri yaptıklarını yapması, Hizbullah’ın boş sallamaları, Husilerin deniz seyrüseferini hedef alması, ardından Tahran’ın çıkıp tüm bunlarla alakasının olmadığını ve milislerin kendisiyle istişare yapmadığını söylemesi ve üstüne üstlük bunun diplomatik ve medyatik boyutta geçerlilik kazanması mantıklı mı?

İran’a bağlı milislerin bölgenin istikrarını hedef alıp sonra ABD’nin bölgedeki çıkarlarını hedef almayı bırakacağını ve bazı liderlerinin sanki akademik izne çıkmışlar gibi gittiklerini duyurması ve ABD’nin bu örgütlerle uğraşmak için bir stratejisinin olmaması mantıklı mı?

Irak halkını zarara uğratan milislerin kontrolsüzlüğü ile başa çıkmak üzere gerçek bir strateji ya da mevcut duruma sürükleyen mezhepçi kotalardan kurtulmak için Irak’ı ve bileşenlerini destekleyen uluslararası bir hareketlilik yok!

Suriye’nin, İran’ın eylemlerini yaptığı ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) liderlerini bir bir avlayan İsrail’in daimi saldırılarının yanı sıra ABD saldırılarının görüldüğü bir ‘sinek kapanı’ sahasına dönüşmesi; bu sırada bir stratejiye dayanarak Suriye’de gerçek bir siyasi çözüme girişilmemesi mantıklı mı?

Strateji derken, yapılması ve başarılması gereken ilk şey, İran’ın Irak’tan Suriye’ye uzanan ikmal hatlarının kesilmesidir. Zira hepimiz biliyoruz ki, İran’ın bölgedeki yayılmacı stratejisinin çekirdeğini Suriye oluşturuyor.

Bu ikmal hatlarının kesilmesi, Irak’tan Akdeniz’e kadar Hizbullah gibi İran milislerinin can damarlarına ket vurulması ve silah akışı ile Suriye’deki Afgan-İranlı Şii milislerin durdurulması demek. Bu adım, Washington’un geçtiğimiz cuma akşamı gerçekleştirdiği 85 saldırıdan çok daha önem arz ediyor.

Olup bitenlerin tüketme ve küçümseme olduğunu söylüyorum; çünkü Biden yönetiminin Yemen’den tutun Suriye’ye, Irak’tan tutun Lübnan’a kadar bölgede bir ciddiyeti yok. Burada birisi şöyle sorabilir; Washington’un tüm bunları yapması gerekiyor mu? Bunun yanıtını ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns’ten alalım:

Burns, yakın zamanda Foreign Affairs dergisinde yayınlanan bir yazısında, Washington’un ‘Ortadoğu’daki rahatsız edici sorunların hiçbirinin çözümünden tek başına sorumlu olmadığını, ancak aktif ABD liderliği olmadan bunların herhangi birinin çözülmesi şöyle dursun, idare edilemeyeceğini’ söylüyor. Peki ABD’nin liderliği ve stratejisi nerede?

Burns’un istihbarat çalışmaları ve geleceği hakkında yazdığı makale 4 bin 100 kelime uzunluğundaydı; Rusya hakkında 720 ve Çin hakkında 631 kelime yazarken, bölge, İran ve İsrail’in Gazze’deki savaşı hakkında sadece 311 kelime yazdı!

Dolayısıyla şu ana kadar ister İran, ister İsrail, isterse ABD tarafından olsun bölgede yaşadıklarımız tüketme ve küçümsemeden başka bir şey değildir.