Çağlar ve zamanlar geçiyor ve hiçbir şey değişmiyor. Çağlar ve onlarca yıl geçiyor. Savaşlar çıkıyor. Felaketler ve talihsizlikler yayılıyor.
Halklar yok ediliyor, ekonomiler yerle bir ediliyor, zenginlikler kayboluyor ve hiçbir şey değişmiyor. Ve hiçbir şey de değişmeyecek.
Arap halklarının, tekerrür eden tarihi trajedilerinin tek çözümünün hesap sorulabilir bir devletin tesisi olduğuna inandıklarını ve ikna olduklarını görmedikçe de hiçbir şey değişmeyecek. Bir yetkili, görevinden ayrılırken sorumluluklarını tamamen yerine getirdiğini kanıtlayana kadar evine dönmemeli, aksi halde kendisinden hesap sorulmalı. Devlete karşı bir suç işleyen fail için ‘zaman aşımı’ uygulanamaz. Devletten çalanlar için af olmamalı. Genel bir felakete yol açacak bir hata veya kusur işleyen kimse affedilemez.
Bu dünyada sağlam ülkeler, hesap soran ülkelerdir. Dalgalanan ülkeler, daha suç işlemeden önce faillere bağışlanacaklarının teminatını veren ülkelerdir. Bizim bildiğimiz tek mahkeme Fazıl el-Mahdavi'nin yönettiği ‘halk mahkemesi’ tipi bir mahkemedir.
Hesap sorma fikrini kim reddeder? Öncelikle insanlar. Onlarca yıl önce bir okuyucum ‘iğneyi kendine batırmaya’ yani öz eleştiriye itiraz ettiğini yazdığında buna ben de inanamamıştım. İnsanlar yetkilinin bir insan değil, yanılmaz olmasını istiyorlar. Onlara göre hesap sormak, hesap sorulana değil ülkeye hakarettir. Bu nedenle yenilgiler, kayıplar ve felaketler hesabı sorulmadan geçip gidiyor. Bu nedenle çevremizde devletler çöküyor, kurumlar yıpranıyor, kanunlar çekmecelerde tozlanıyor.
Milyonlar değerinde yıllar ve milyarlar değerinde servetler boşa harcandı. Binlerce ekonomik suçtan bahsedilmedi. Var olan tek mahkeme komedi gibi olan darbe mahkemeleri, olağanüstü hal yasaları ve yukarıda bahsettiğimiz gibi Mahdavi bir yargıydı.
Onlarca önemli suikast, trafik ihlalleri için düzenlenen tutanak gibi hakkında bir tutanak dahi düzenlenmeden geçip gitti. Bu şekilde bir devlet nasıl ayağa kalkabilir veya ayakta kalabilir? Ülkeler, bir yargıcın soruşturma emri çıkarmaya cesaret edememesi nedeniyle parçalanıyor ve dağılıyor. Lübnan belki de Kongo'dan önce veya sonra buna en kötü örnek. Ancak topraklarında işlenen suçların büyük çoğunluğunun ‘Lübnanlı’ olmadığı da unutulmamalı. Ne var ki Lübnan, ulusal bedeninin tamamını kemiren deliklere dönüşene kadar bunları görmezden gelmeyi ve umursamamayı sürdürdü.
Şimdi ulus-devlet kendisinden geriye kalanları kitlelere, onların kanunlarına ve adaletine teslim ediyor. Eğer bir fark varsa, insanlar artık bu farkın ne olduğunu bilmiyorlar. Hesap sormayı nasıl tanımlayabiliriz? Hesap sorma, insanın değerini, haklarını, mülkiyetini ve onurunu tanımaktır. Bunlar kaybolunca her şey kaybolur, ölümle yaşam eşit olur.