Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

Ateizm hareketleri zayıf ama radikaller onları istismar ediyorlar

Ateist eğilimler yeni değil ama sosyal medya platformları ile birlikte daha da ön plana çıktılar ve bazıları, özellikle de gençler, bunları isyankar bir hareket ile başkalarına karşı entelektüel üstünlük duygusunun bir birleşimi olarak görüyorlar.

Bu tür ateist hareketler dar kapsamlarla sınırlı, ancak gerek takipçilerinin sayısını katlamak isteyen ateistler gerekse bunları İslam'a ve Müslümanlara karşı bir savaşın var olduğunu göstermek için kullanan radikaller tarafından olsun boyutlarından daha büyük gösteriliyorlar. Ama her iki durumda da bu doğru değil.

Tarih boyunca ateist akımlar birçok sebepten ötürü çok fazla takipçi kazanmamış ve dar çevrelere hapsolmuşlardır. Bu sebepler arasında, dinlerin, insanları kendilerinden daha büyük bir şeye bağlayan güçlü mesajının ve gittikleri her yere yanlarında taşıdıkları bedenlerinin ağırlığını hafifleten maneviyata olan zaruri gereksinimlerinin üstesinden gelememesi de vardır.

Dinler insanlara umut ve ümit verir, Müslümanlar için bayramlar, Hıristiyanlar için Noel ve diğer dini kutlamalar gibi ritüellerle hayatlarını beslerler. Ayrıca yakın bir kişinin ölümü, bir insan için ciddi ve şok edici bir olaydır ve yalnızca onu maddi gerçeklikten uzaklaştıran ritüelistik bir dini bağlamda aşılabilir. Sovyetler Birliği insanları ateist olmaya ve dini ritüellerini uygulamamaya zorladığında yas sahneleri boş, nihilist ve acı verici olaylara dönüştüler. Bu nedenle Birliğin dağılmasından sonra bu olgu hızla çöktü ve Ortodoks Kilisesi eskisinden daha güçlü ve daha büyük olarak geri döndü.

Diğer bir husus da bu hareketlerin dini (yükümlülükler ve ritüeller olarak değil) temel bir sosyal, kültürel ve politik olgu olarak anlamakta başarısız olmalarıdır. Din, tarihin etkenlerinden biridir, çok eski çağlardan beri insan davranışlarıyla ilişkilendirilmiştir ve gelişme, değişme ve yenilenme yeteneğine sahiptir. Yapay zeka çağı olarak adlandırdığımız bu çağda bile bunu, yani maneviyatın geliştiğini ve geri döndüğünü görüyoruz, çünkü insan anlam arayışı genlerini içinde taşır ve varoluşa dair sonsuz soruları vardır.

Büyük dinlere, tarihlerine, önemli şahsiyetlerine ve hayat üzerindeki etkilerine, ülkelerin, krallıkların, imparatorlukların nasıl oluştuğuna bakalım. Ateist hareketler tüm bunları sanki hiç bir şeymiş gibi, hiçbir ön hazırlık yapmadan, tek bir kalem darbesiyle silmek, yok etmek istiyorlar.

Ateist hareketlerin misyonerlik faaliyetleri ilgili tüm söylenenler önemli değil çünkü izole kalmaya devam edecekler, ancak bu faaliyetlerin önemi kendilerinde değil, nasıl kullanıldıklarından kaynaklanıyor ki tehlikeleri de burada gizli. Her ne kadar ateizm hareketleri Avrupa ve ABD'de dinleri başka herhangi bir yerden daha fazla hedef alsalar da, radikaller onları Müslümanlara karşı acımasız bir savaş yürütüldüğünü söylemek için kullanıyorlar. Eğer dedikleri gibi bir savaş olsaydı, o zaman neden Avrupa'da camilerin ve Müslümanların sayısı artıyor, örneğin son on yıllarda sayıları katlandı. Bunu, bu ülkelere kaçan radikallerin kendileri herkesten önce biliyorlar.

Ancak baskı, mağduriyet ve hedef gösterilme duygusu yaratmak, ateistlerin ve Kuran yakanların açıklamalarından faydalanmak, radikallerin barış ve uyum ortamlarında yükselemeyecek olan popülerliklerini yükseltmek, din üzerindeki kontrollerini sıkılaştırmak için önemlidir. Keza dini modern bilim, felsefe, sanat, yaratıcılık ve insan aklının ürettiği tüm ilerleme ve medeniyet ile tamamen ve utanç verici bir şekilde tutarsız, karanlık, gerici bir versiyon haline getirmek için de. Dinlerin derin felsefi ve ahlaki anlamı, çağın ruhuyla uyumludur ve Fransa’nın en büyük filozoflarından olan Voltaire'in ölüm döşeğindeyken, akılcı ve manevi inancını ifade eden şu ünlü sözünü söylediğini biliyoruz: "Tanrıya inanıyorum, hurafelerden nefret ediyorum, dostlarımı seviyorum ve düşmanlarımdan nefret etmiyorum."