Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Fazla üretim kapasitesi

‘Fazla üretim kapasitesi’ terimi, belirli bir mala, bu mallara alıcı bulamayacak kadar çok yatırım yapan ülkeleri ifade eder. Bu durum, işgücü, makine ve tesis alanı gibi kaynakların yetersiz kullanılmasına neden olarak verimsizliğe ve ekonomik dengesizliğe yol açar. Söz konusu durum, bazı ülkelerin fazla üretimlerini düşük fiyatlarla ihraç etmek istemesi halinde ülkeler arasında sorunlara yol açabilir ve bu da diğer ülkelerin rekabet gücünü etkileyebilir. Üretim kapasitesinin artırılmasına yönelik pek çok örnek var. Bunların birçoğu, ister daha önce kömür ve demir olsun, isterse yeşil ürünler olsun, şu an Çin ile bağlantılı.

Fazla üretim kapasitesi, ekonomik döngüler gibi döngüsel veya yapısal nitelikteki çeşitli temellerden kaynaklanabilir. Refah dönemlerinde talep artar ve şirketler bu talebi karşılama kapasitelerini artırabilir. Ekonomi yavaşlayıp durgunluğa girdikçe talep azalarak üretim kapasitesinin artmasına neden olur. Talepte orantılı bir artış olmadan üretkenliği önemli ölçüde artıran teknik ilerleme veya bazı ürünleri daha az çekici hale getiren tüketici tercihlerindeki değişiklikler gibi ekonomide daha temel değişiklikleri içeren yapısal faktörlerin rolü göz ardı edilemez. Ayrıca bazı şirketler, ürünlerine yönelik gelecekteki talebi fazla tahmin edebilir, bu da aşırı yatırıma yol açarak gereğinden fazla üretim tesisi inşa edilmesine yol açar. Bu aşırı yatırım, fazla iyimser tahminler, düşük maliyetli krediler veya tutarsız teşvikler tarafından körüklenebilir. Son olarak, küresel ekonominin birbirine bağlılığı, fazla üretim kapasitesinde temel bir rol oynamaktadır ve dünyanın bir yerindeki kaymalar, başka bir yerdeki kapasite kullanımını etkileyebilir. Örneğin, büyük ekonomideki bir yavaşlama, tedarikçi ülkelerdeki üretim kapasitesinin artmasına yol açabilir.

Üretim kapasitesinde rezerv bulundurmak, şirketlerin ani talep artışlarına hızlı tepki vermesini sağlamak açısından faydalı olsa da uzun vadede zararlıdır. Kaynak israfına ve artan maliyetlere sebep olur. Bu da kâr oranının azalmasına ve potansiyel ekonomik bozulmalara yol açar. Makroekonomik düzeyde, yaygın kapasite fazlası, sermayenin yanlış tahsisi veya ele alınmamış ekonomik değişimler gibi daha derin sorunlara işaret edebilir.

Fazla üretim kapasitesinin ele alınması, piyasa güçleri aracılığıyla uyum sağlama gibi çok yönlü bir yaklaşımı gerektirir. İdeal durumda, piyasa mekanizmaları, daha az verimli veya rekabetçi olmayan firmaların küçülmesi veya piyasadan çıkmasıyla aşırı kapasite sorununu çözmelidir. Dolayısıyla, arz ile talebin eşleştirildiği bu yaklaşım ABD'de yaygın olarak kullanılmaktadır ve bazı şirketler üretim kapasitelerine olan talebi artırmak için inovasyona veya üretim hatlarını çeşitlendirmeye ve yeni pazarlar keşfetmeye de başvurmaktadır. Bazı durumlarda hükümetler üretimi azaltmak yerine talebi teşvik edecek politikalar uygulayabilir ve müdahale edebilir. Bunun bir örneği, Japon hükümetinin, eğlenceden çok işe yönelen farklı yaşam tarzı davranışları nedeniyle alkol tüketimi azalan Japon gençleri arasında ulusal alkol ürünlerine yönelik talebi teşvik ederek yaptığı girişimdir.

Çin, hızlı endüstriyel genişleme ve altyapıya yapılan yoğun yatırımlar nedeniyle çelik ve kömür gibi sektörlerde bu sorunla en çok karşılaşan ülkelerden biri. Pekin yönetimi, verimsiz fabrikaları kapatmak ve katma değeri yüksek sektörleri teşvik etmek de dahil olmak üzere bu fazla kapasiteyi azaltmak için adımlar attı. Çin ayrıca Batı ülkelerinden, güneş panelleri ve elektrikli arabalar gibi yeşil ürünlerdeki üretim kapasitesini artırma yönündeki suçlamalarla da karşı karşıya. Bu suçlamaların nedeni ise tamamen ekonomik, yani Çin'in bu sektörleri destekleyen politikaları nedeniyle Avrupalı ​​firmaları piyasadan ihraç etmesi. İşin ironik yanı, güneş paneli sektöründe Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin de bu sorunu yaşaması, üretim maliyetinin yüksek olması nedeniyle güneş panellerinin üretilip satılmaması, çoğu Avrupalı ​​üreticinin piyasadan çekilmesine yol açtı. ABD de daha önce 2008 mali krizi sırasında küresel ekonomik durgunluk nedeniyle otomotiv endüstrisinde fazla kapasite sorunuyla karşı karşıya kalmıştı.

Fazla üretim kapasitesi sorunu yeni değil. Zira Sanayi Devrimi'nden bu yana sanayi ekonomilerinin bir özelliği olmuştur. Tarihsel olarak, 1930'lardaki Büyük Buhran gibi ekonomik durgunluklar, aşırı kapasitenin döngüsel doğasını vurgulamış ve ekonomik dalgalanmaları yönetmek için etkili mekanizmalara olan ihtiyacın altını çizmiştir. Fazla kapasite, özellikle ülkeler fazlalarını ihraç etmeye çalıştığında jeopolitik gerilimlere yol açarak küresel pazarları etkileyebilir ve ticari anlaşmazlıklara yol açabilir. Fazla üretim kapasitesi, talep tepkisi açısından kısa vadeli faydalar sunsa da ele alınmadığı takdirde uzun vadeli önemli zorluklara yol açar. Ekonomideki verimsizlikleri ve yanlış tahsisleri vurgulayarak ekonomik, çevresel ve sosyal sorunlara sebep olur. Fazla kapasiteyi ele almak, piyasa güçlerini inovasyonu, sürdürülebilirliği ve uzun vadeli ekonomik dayanıklılığı teşvik etmeyi amaçlayan stratejik müdahalelerle dengeleyen incelikli, çok yönlü bir yaklaşım gerektirir.