Filistin'de Dr. Muhammed Iştiyye'nin istifa edip, yerine Yatırım Fonu başkanı Dr. Muhammed Mustafa'ya görev verilmesi ile yaşanan bir hükümet değişikliğinden bahsediliyor.
Filistin Ulusal Otoritesi’nin kuruluşundan bu yana ardı ardına göreve gelen tüm hükümet başkanlarına bakıldığında, başbakanın, Otorite’nin başkanı tarafından ve söylendiğine göre onun kararı ile atandığı görülür. Bu da başbakanın kendisini atayan kişinin bir çalışanı olması ve ondan talimat alması gibi içinden çıkılması zor bir durum yarattı.
Filistin hükümetindeki bu değişiklik- fiilen- yalnızca ABD ve uluslararası toplumun genel başlığı "Otorite’de reform" olan talebine verilmiş bir karşılıktan ibaret kalacak. Bu talebin reformun yanı sıra ondan daha az tempolu bir başka başlığı daha var, o da sembolik olması için “devlet başkanının yetkilerinin tanımlanması” ve fiili yetkilerinin başbakana devredilmesi.
Böyle bir şey başarılı olamayacak çünkü ne Başkan Abbas yetkilerinden vazgeçmeye niyetli, ne de onun tarafından atanan başbakan özellikle de siyaset ve kompleksleri ile hiçbir bağlantısı olmayan bir teknokrat ise onunla farklı fikirde olmaya istekli.
Emsal olabilecek hükümete, Fetih hareketinin büyük bir kısmı onu kendi hükümeti olarak görmese de başkanının Fetih Merkez Komitesi’nin bir üyesi olması nedeniyle "Fetih" hükümeti adı verildi. Fetih hareketinin tamamının desteğini alamaması, hükümetin zayıflığının, kendisi ve kararları için makul bir destekleyici kitle oluşturamamasının en önemli faktörlerinden birini oluşturuyor.
Kendisinden önce gelen ve liderleri Fetih ailesinden olmayan hükümetler ise dar marjlar içinde görev yaptılar ve hiçbiri kamuoyu yoklamalarında yüzde 4’ü geçemedi. Bunun nedeni başkanının Fetih hareketinden olması ya da olmaması değil, aksine kendisinden beklenen başarıların son derece sınırlı ve yüzeysel kalmasıydı.
Filistinlilerin hükümetin başına kimin geçip geçmeyeceği konusunda hiçbir söz hakları yok ve başbakanın atanması yalnızca uluslararası talebe karşılık yapılan bürokratik bir atama olduğu sürece, hükümet tarafından yönetildiği varsayılan halk da ona karşı kayıtsız tutumunu sürdürecektir. Bunun tek istisnası, hükümetin başarının gücüyle varlığını dayatmasıdır ki bu da başbakan ve bakanları seçilmiş olmaktan gelen meşruiyete sahip olmadıkları, İsrail çıtaları kendi ihtiyaç ve gereksinimlerine göre yükseltip alçalttığı sürece imkânsız olmasa da zor görünüyor.
Filistin Ulusal Otoritesi’nin başlangıcından bu yana pek çok hükümet kuruldu, bunların bir kısmının başkanlığını Yaser Arafat, bir kısmını da başkaları üstlendi. Yaser Arafat'ın liderlik etmediği bir hükümetin kapısını aralayan ilk kişi, zorlu bir mücadelenin ardından hükümeti kuran Ebu Mazen oldu. Yaser Arafat, örgütün liderliğinde olduğu gibi, iktidarın zirvesinde de hiç kimsenin kendisine ortak olmasını yutamazdı. Ancak neredeyse Otoriteye sağlanan fonların durdurulmasına yönelik doğrudan tehdit noktasına varan yoğun uluslararası baskı, Arafat'ın duruma uyum sağlamasına ama boyun eğmemesine neden oldu.
Arafat’ın fiili otoritesi, hükümetin otoritesinin işlevsel olarak ondan ayrı olması, Ariel Şaron'un siyasi süreci nihai olarak bitirmeye hazırlık olarak o dönemde tasarladığı tökezleme nedeniyle, Abbas hükümetinin ömrü dört aydan kısa sürdü. Böylece başkan ile iktidarı paylaşan hükümet fikri son buldu.
Arafat bu dünyadan ayrılarak sahneden çekildiğinde ve Abbas, “Fetih”, “örgüt” ve “Oslo” ailesi hiyerarşisine göre onun yerini aldığında, tıpkı Arafat'ın Abbas hükümetini kısıtlaması ve hareket özgürlüğünü engelleyerek istifa ettirmesi gibi, Abbas da hükümetlerle ilişkilerinde Arafat ile aynı yöntemi kullandı. Başkanlık döneminde, hükümetlere makamına bağlı bir kurum gibi davrandı. Başbakan, onun onayı olmadan iğneye bir iplik bile geçiremezdi. Bu durum, Abbas'ın göreve seçtiği tüm başbakanlar için geçerliydi ve onların bağımsızlıklarını göstermek için yapabilecekleri en fazla şey istifa etmekti. Abbas, reformcu ve ilerlemeci olarak tanımlanan en ünlü başbakan Dr. Selam Feyyad’a da bunu yaptı.
Başkan Abbas, hayatta olduğu sürece tek karar alıcıdır ve atadığı herhangi bir başbakanın tek meşru kılıfıdır. Böylece Abbas, yöntemini değiştirmeden sadece isimleri değiştirerek Otorite’nin reforme edilmesine yönelik uluslararası talepleri karşılamış oldu.