Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Bölgedeki yangından kim kurtulacak?

12 günlük savaşta İran ve İsrail'in kaybettiği stratejik ilkeler ve taktik kazanımlar neler?

Bu, üzerine tekrar tekrar dönülmesi gereken bir mesele. Zira yaşananlar hafife alınacak cinsten değil. Etkileri halen sürmekte ve sürecek. İşte bu nedenle konuya yeniden dönüyoruz.

İsrail’den başlayalım. İsrail’in tarihî lideri Ben Gurion, İsrail halkına ve siyasetçilerine şu öğüdü vermişti: “Savaş, İsrail topraklarında değil, düşman topraklarında verilmelidir.” Ancak 12 günlük savaşta İsrail şehirleri İran’a ait yüzlerce füze ve insansız hava aracıyla (İHA) hedef alındı. Bugün İsrail iç cephesi –Şarku’l Avsat’taki kapsamlı bir haberde belirtildiği üzere– kurulduğundan bu yana alışık olmadığı bir şekilde sarsılmış durumda.

Bu durum, İsrail’in bölgesel güvenlik stratejisi açısından en belirgin kayıplardan biri. Bu imajın yeniden inşası ise karmaşık ve maliyetli olacak.

İran cephesine gelince –ki burada söz konusu olan, devrim sonrası İran ve onun ihraç ettiği devrim anlayışıdır– İran Dini Lideri Ali Hamaney, ileri savunma stratejisini benimsemişti. Buna göre savaş, İran topraklarından uzakta, Şii –ve hatta bazen Sünni– müttefikler aracılığıyla yürütülecekti.

Ancak bu savaşta İran'ın merkezi de saldırılardan nasibini aldı. Örneğin Fordo Nükleer Tesisi vuruldu, ayrıca İran’ın üst düzey askerî ve nükleer bilim insanları suikasta uğradı. Yani İran topraklarının derinliklerinde ciddi kayıplar yaşandı.

Bahsi geçen haberde dikkatimi çeken bir nakil yer aldı: İran Genelkurmay Başkanlığı operasyonlar komutanı ve 12 günlük savaş sırasında İsrail tarafından öldürülen General Gulam Ali Reşid’in aktardığına göre, eski Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, İran Genelkurmay Başkanı’na şunları söylemişti: “Ben sizin için İran dışında altı ordu kurdum. Bin 500 kilometre uzunluğunda ve bin kilometre genişliğinde bir koridor inşa ettim ki bu koridor doğrudan Akdeniz’e ulaşır. Herhangi bir düşman, İran İslam Cumhuriyeti ile savaşmak isterse, bu altı orduyu geçmek zorunda kalır. Bu ise kesinlikle mümkün değildir.”

Ancak İran’ın modern Rüstem’i olan Kasım Süleymani’nin bu düzeni, İran ile İsrail’in doğrudan ve çıplak bedenle savaştığı bu çatışmada çöktü. Bu kez vekil güçler kullanılmadı, hatta vekil güçler savaş meydanından daha önce çekildi.

Peki, Ortadoğu bu 12 günlük savaşın ardından ortaya çıkan sonuçlarla nasıl baş edecek? Bu gelişmeler, bölgesel güç dengesi açısından Humeynici İran ile Netanyahu’nun İsrail’i arasında nasıl yansımalar doğuracak? Araplar ve Türkiye açısından, bu iki büyük düşmanın çatışmasından doğabilecek fırsatlar neler?

Kanaatimce, cesaretten önce gelen basiret ve feraset sahibi kimseler –yani hikmet ehli yöneticiler– bu günlerde ve önümüzdeki dönemde bu meseleleri derinlemesine düşünüp değerlendirecek.