Cemal el-Keşki
TT

Netanyahu ayrılık şartlarını yerine getirdi

Netanyahu’nun işlediği suçlar, Ben Gurion'dan bugüne kadar meslektaşları tarafından işlenen tüm suçları aştı. Farklılıkları herkesle kesişti, kan dilinde ustalaştı ve diğerleriyle arasındaki tüm mesafeleri yaktı. Kendisine karşı rekor sayıda protesto gösterisi gerçekleştirildi.

İsrail hükümetinin başındaki isim Binyamin Netanyahu, başarısızlıklarla dolu bir kariyeri sürdürmek için büyük çaba sarf etti. O, güneşin altında bir yer hayal ederken şimdi karanlıkta yaşıyor. İzak Rabin suikastının kâbusları peşini bırakmadı ve kötülüğün çemberinden kurtulamadı. İsrail'in yükselişinin müfredatını yazacağını düşündü, ancak müttefiklerininki de dahil olmak üzere tüm testlerde başarısız oldu. Stratejik koma anlarında, yurtiçi ve yurtdışındaki müttefiklerinin desteği olmadan yanılsamalarıyla uçabileceğini zannetti.

7 Ekim 2023 tarihi, onun gergin kariyerinde bir dönüm noktasından başka bir şey değildi. Şok edici saldırı, taktik ve stratejik dengesini altüst etti. Siyah kıyafetlerini giydi, hayatta kalmak ve aşırılık yanlısı destekçilerinin önünde itibarını kurtarmak için askerlerinin arasına girdi. Varlığını mümkün olduğunca uzun süre pekiştirmesi, daha fazla kan dökmesine bağlıydı. Ancak hükümdarlığı altındaki Tel Aviv'in eşi benzeri görülmemiş siyasi, ekonomik ve sosyal kayıplara uğradığını fark etmedi.

Ne zaman imajını düzeltmeye çalışsa, İsrail'in yüzündeki trajik yaraların ve şekil bozukluklarının gerçekliği onu yakalıyor. Gerçekten de Netanyahu, Tel Aviv'in geleceği üzerinde ağır bir yük haline geldi ve görevde kalmayı hayal etse de ayrılma şartlarını yerine getirdiği konusunda genel bir mutabakat var.

İsrail içeride siyasi, ekonomik ve sosyal yapı duvarındaki çatlaklar, bölünmeler ve parçalanmalar başta olmak üzere pek çok nedenden ötürü tehlike altında. Tel Aviv bir hükümet krizinden ziyade bir yönetim krizinden muzdarip. Geçtiğimiz iki yıl boyunca İsrail'in, bu dönemdeki toplam beş seçimden bir tanesini bile sonuçlandıramayan siyasi elitler arasında gidip geldiğini gördük. Bu da İsrail toplumu içinde sağlam bir siyasi güç olmadığı anlamına geliyor ve bu durum, Savaş Kabinesi toplantılarındaki şiddetli bölünmelerde ve zorunlu askerlik konusunda dindarlar ile laikler arasındaki anlaşmazlıkta açıkça görülüyor. Dindarlar zorunlu askerliği reddederken, laikler herkesin orduya katılmasını istiyor. Ayrıca Hamas'ın elindeki esirler konusundaki anlaşmazlık giderek büyüyor. Bazıları onları zorla geri isterken, diğerleri -özellikle İsrail güvenlik servisleri- müzakereler yoluyla alınmalarını istiyor.

Diğer yandan Gazze Şeridi'nden ve İsrail'in kuzeyinden Güney Lübnan sınırlarına göç ettirilen, otellerde yaşayan ve İsrail bütçesi üzerinde büyük bir yük oluşturan yaklaşık 150 bin İsrailli ile ilgili olarak da büyük bir kriz yaşanıyor. Zira bu kişilerin evlerine dönmelerinin gerekliliği ile bu adımı savaş sonrasına erteleyen diğer görüşler arasında fikir ayrılıkları bulunuyor.

İsrail devleti içindeki tüm bu yansıma ve bölünmeler, savaş sırasında başbakanın değiştirilmesi sorununa yol açarak Netanyahu ve hükümetteki aşırı sağcı ortakları üzerindeki baskıyı iki katına çıkarırken, hükümetin diğer kanadı savaş sırasında başbakanın değiştirilmesi kararını almakta sakınca görmüyor.

İsrail'in içindeki siyasi bulutlar, dış etkileşimlerin görüntüsünü bulanıklaştırıyor. İsrail'in dünyadaki basmakalıp imajı; acımasız katliamlar, aç bırakma politikası ve Gazze Şeridi'ndeki savaş makinesinin faaliyetlerine devam etmesi nedeniyle güçlü bir şekilde sarsıldı.

Bu durum İsrail'in Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) sanık olarak yer alması ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda birden fazla kez kınanmasıyla daha da derinleşti. Bu uluslararası ve küresel kuşatma, başka hiçbir İsrail başbakanı döneminde bu yoğunlukta yaşanmadı.

Dolayısıyla Netanyahu’nun önündeki tüm yollar ister İsrail içişleri ister uluslararası toplum düzeyinde olsun belli bir sona çıkıyor. ABD'nin İsrail Savaş Kabinesi üyesi Benny Gantz'ı Washington'a davet etmesi ve Netanyahu ile koordinasyon olmaksızın ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’le görüşmesi benzeri görülmemiş bir diplomatik gelişmedir. Bu adımın verdiği açık mesaj şudur: ‘Washington Netanyahu'nun hayatta kalacağına dair güvenini ve umudunu kaybetmiştir ve savaşı sona erdirme aşaması için kendi vizyonuyla uyumlu bir alternatif aramaktadır.’ Ayrıca savaşın devamı aşamasında Netanyahu, İsrail'in en büyük müttefiki ile en önemli yabancı kartlarını kaybediyor. Buna ek olarak, özellikle iç kamuoyunda geleceğinin daha fazla karışıklığa ve İsrail ekonomisine musallat olan komplikasyonlara doğru gittiğine dair bir his oluşmuşken, İsrail içindeki iktidar adayları arasında önümüzdeki günlerde daha da genişleyebilecek bölünmeler var. Ayrıca aşırı sağcı hükümetin mahkumları iade edememesinin yol açtığı toplumsal çatlaklara ilave olarak, Netanyahu'nun iktidarda kalması öfke ve belirsizlik düzeyini arttırdı.

Son olarak şunu söylüyorum: Netanyahu hem içeride hem de dışarıda gitmesi için gereken koşulları yerine getirmiştir. Geriye yalnızca birkaç aşırılıkçı kaldı ve onlar da onu en yakın yol ayrımında terk etmeye hazır.