Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Arap izleyicilerin krizi

Birçok siyasetçi, savaş araçlarının köklü bir değişime uğradığı konusunda hemfikir. Savaşlar eskiden kılıçla yapılırdı, sonra silahlar, sonra da uçaklar ile yapılır oldu. Günümüzde ise savaşlar sosyal medya aracılığıyla yapılıyor. Bu fikir 21. yüzyılda çatışma kavramındaki köklü değişimin doğasını özetliyor. Savaşlar artık toprak veya silahlar etrafında değil, zihin, fikir ve farkındalık etrafında dönüyor.

Bu değişimi Arap siyasi alanında daha tehlikeli kılan şey, Arap alıcının kültürel bağışıklığının zayıflığı. Bu durum olgunlaşmamış, gerçek dışı, uydurma veya heveslere bağlı olabilecek fikir ve ifadelerin gelecekte fikri bir direniş veya eleştirel analiz olmaksızın zihninde kök salmasına izin verilmesinin önünü açıyor.

Modern savaş artık yalnızca askeri değil; bir algı savaşına dönüştü. Amaç orduları yok etmek değil, siyasi, ekonomik ve ideolojik hedeflere hizmet edecek şekilde zihinleri yönlendirmek ve kamuoyunu şekillendirmek. Bu savaşın en büyük alanı olan sosyal medyadaki devrimle birlikte söylentiler ve söylemler yayılıyor, sahneler uyduruluyor, tavırlar şekillendiriliyor, öfke veya kolektif hayranlık uyandırılıyor. Belki de hiç yaşanmamış olaylar etrafında bütüncül anlatılar yaratılıyor.

Bu alandaki yarış hızla ilerliyor. Bazı araştırmalar, kısa bir süre içinde internetin uzaydan sağlanacağını gösteriyor. Yani hükümetlerin, hiçbir şekilde küresel ve sınır ötesi hale gelecek olan bu sosyal iletişimi engelleme gücü kalmayacak.

Günümüz dünyasında, kimi bilinçli kimi bilinçsiz olarak, dijital alanı yöneten veya bunun için kendilerine para ödeyen güçlerin çıkarları doğrultusunda kitlelerin bilincini yeniden şekillendirmeye çalışan influencer adı verilen kişiler var.

Karşı karşıya olduğumuz problem, medya eğitimi ve eleştirel düşünme eksikliğidir. Bu, Arap alıcıları ve kitleleri hızla inanmaya ve anında tepki vermeye yatkın hale getiriyor. Birçoğu haberi anlamak amacıyla değil, irdelemeden veya doğrulamadan etkileşimde bulunmak veya etkileşime katılmak amacıyla okuyor. Bu nedenle, toplumlarımızda gündeme getirilen konularla ilgili keskin yatay ve dikey ayrımların yaşandığını görüyoruz.

Buna bir örnek vereyim. Nobel Barış Ödülü'nün Venezuela'da Sayın Maria Machado'ya verilmesine karar verildiğinde, Arap sosyal medyası bu kadını İsrail sempatisi nedeniyle kınamaya başladı. Takipçiler meşhur “Düşmanımın düşmanı dostumdur, düşmanımın dostu düşmanımdır” sözünü uyguladığı gerçeği üzerinde durmadı. Zira Venezuela hükümeti Filistin davasını destekliyor ve 2009'da Filistin Devleti'ni tanıdı, ofisini 2023'te büyükelçiliğe dönüştürdü ve Birleşmiş Milletler'de Filistin hakları lehine oy kullandı. Machado, bu yönetime muhalif olduğu için ondan farklı bir tavır takınıyor. Bu bir gerekçe değil, çevremizde olup bitenlere dair eleştirel bir anlayış kazanmamız için bir açıklamadır.

Sosyal medya, eleştirel okumanın yerini hızlı gezinme ve kısa içeriklerin almasını yaygınlaştırdı. Bu ise kamu kültürünü yüzeysel hale getirdi ve çoğunlukla içerikle değil, manşetlerle şekillenir oldu. Dolayısıyla artık yeni bir kavramımız var; “manşet entelektüeli”! Ve bunlar etrafımızda hızla çoğalıyorlar!

İstikrarlı entelektüel referansların yokluğu durumu daha da kötüleştiriyor. Geçmişte, haberleri doğrulayan ve onaylayan kişilerden oluşan “kapı bekçisi” olarak bilinen medya kuruluşları olan gazeteler, kamuoyunu yönlendiriyordu. Günümüzde sosyal medya bu referansları ortadan kaldırdı ve her birey hem bilgi hem de fikir kaynağı haline geldi. Bu durum entelektüel kaos yaratmakta ve kamuoyunun iç veya dış kaynaklardan kolayca manipüle edilmesini sağlamaktadır. Bir diğer etken de insanların duygularına hitap eden uydurma haberler aracılığıyla kolektif bilincin siyasallaştırılmasıdır ve popülist, yüzeysel kültürlerin nüfuz etmesi sebebiyle artık bu haberlere hemen inanılıyor. Bu noktada toplumun kültürel kimliği parçalanıyor ve farklı kesimleri gerçeğin kaybolduğu bir çatışmaya giriyor.

Geleneksel medya kuruluşlarına gelince bu yarışı kazanamazlar. Bürokrasi tarafından engelleniyorlar ve hatta bazıları sosyal medyayı kaynak olarak kullanıyor, onu geçmeye çalışmak yerine takip ediyor.

Çözümler ne zor ne de uçuk. Defalarca söylendi ve tekrarlandı. Eğitim müfredatlarını kökten geliştirmeyi, ezberden, eleştiri, araştırma ve bilgi karşılaştırmasına dönüştürmeyi içeriyorlar. Ayrıca öğrencilere görüş ve bilgi, doğru ve yanlış fikirler arasında ayrım yapabilecekleri araçlar kazandırılmalı. Bu, öğretilmesi gereken bir metodoloji.

Bu da ancak eleştirel okuma kültürünün teşvik edilmesiyle başarılabilir. Ama eleştiriye meyilli kitaplar ister bürokratik ister siyasi olsun, okuyuculara ulaşmada sıklıkla engellerle karşılaştığı için bu kültürün önünde de setler olduğu görünüyor.

Buna bir de entelektüel elitler erozyonu ekleniyor. Sözü dinlenen entelektüellerden yoksun toplumlar, kitlesel tepkiler tarafından yönetilirler. Bu noktada, entelektüeller ve toplum arasındaki güveni yeniden inşa etmenin ve entelektüellere kamusal alanda halka doğru bir şekilde hitap etmeleri için alan ve özgürlük tanımanın önemi öne çıkıyor.

Rahatsız edici olan, sosyal medyadaki tartışmaları takip ettiğinizde, Arap dünyamızda diyalog ve çoğulculuk kültürünün neredeyse yok denecek kadar az olduğunu, fikirlere kapalı olunduğunu ve özgürce karşılaştırma ve analiz yapmanın imkânsız olduğunu görmenizdir.

Son söz; günümüz savaşları bedenleri öldürmüyor, zihinleri istila ediyor; şehirleri işgal etmiyor, bilinçleri işgal ediyor.