İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

İnsanlık ve yeni bir toplumsal sözleşme çıkarımları     

17. ve 18. yüzyıllarda birçok toplumsal sözleşme ve doğal haklar teorisyeni görüldü; bunların belki de en ünlüleri Thomas Hobbes, John Locke ve Jean-Jacques Rousseau ile Immanuel Kant'tı. Her biri siyasi otorite sorununu bireysel olarak çözmeye çalıştı.

“Toplumsal sözleşme” teorisinin temel dayanağı, hukuk ve siyasi sistemin doğal değil, insan icadı olduğudur. Bu nedenle, toplumsal sözleşme ve ondan doğan siyasi sistem, bir amaca ulaşmak için araç işlevi görür. O amaç da toplumsal sözleşmeye dahil olan bireylerin yararıdır. Toplumsal sözleşme, ancak yükümlülüklerini yerine getirdikleri sürece meşrudur.

Günümüzün, ünlü İtalyan solcu düşünür Antonio Gramsci'nin (1891-1937) bahsettiği canavarlar çağına eşlik edecek yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı mı var?

Çağdaş dünyamıza bir hayal kırıklığı hali hakim. Ulusal toplumsal sözleşmelerin ardı ardına çöküşü ve uluslararası sistemin kırılganlığı, çağdaş küresel düzenin korkutucu bir çöküşüne işaret ediyor. Bu durum, amacı insani ve duygusal ilerleme, temelleri güvenlik ve emniyet, çerçevesi ulusların ilerlemesi ve halkların gelişmesi olan ve açık yolu ortak bir kader duygusuna doğru ilerleyen yeni bir küresel toplumsal sözleşme için acil bir çağrıda bulunmayı gerektiriyor.

Ancak gerçeklik, İskoç ahlak filozofu ve ekonomist Adam Smith'in (1723-1790) “insani sempati çemberleri” olarak adlandırdığı ve çatışmacı değil, iş birlikçi bir toplum yaratan bu tasavvurdan çok uzak.

Son beş yılda yaşanan felaketler, insani bir toplumsal sözleşmeye acil ihtiyaç olduğunu gösterdi. Karışıklık ve huzursuzluk, dünyamızın kırılganlığını gün yüzüne çıkaran ve on yıllardır yetersiz sağlık sistemlerini, sosyal korumadaki boşlukları ve toplumsal yapılardaki yapısal eşitsizlikleri ihmal etmemizin tehlikelerini ortaya koyan Kovid-19 pandemisiyle başladı.

Çağdaş dünyamız, eşitsizliğin darbeleri altında inliyor, tarihsel adaletsizliklerin ve siyasi sömürgeci eğilimlerin tehditlerine boyun eğiyor. Bunlardan bazılarını ataerkillik doğururken, bazıları da dijital uçurumun bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Yeni bir sözleşmeye duyulan ihtiyaç, özellikle Gramsci'nin canavarları çağında, dünyanın bilinmeyen veya alışılmadık, kadim kitaplarda bile anlatılmayan sonuçlarla karşı karşıya kaldığı bir dönemde yoğunlaşıyor.

Mavi gezegenin, küresel ısınmanın sınırlarını aşıp kaynama çağına ulaşmasıyla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ekolojik faktörü ele alalım. Bu durum, Dünya'nın tüm geleceğini, bir yüz yıl daha devam edip etmeyeceği belirsizliğine sürüklüyor.

ABD başta olmak üzere büyük kutup güçlerin, iklim değişikliğinden bahsetmeyi korkutma amaçlı, belki de büyük bir aldatmaca olarak görmeleri, Çin’in ise insanlığı hiçe sayarak karbon bazlı enerji yolunda ilerlemesi, belki de kaderin paradokslarından biri.

Yeni bir alternatif bulma konusunda görünür hiçbir güç olmadan, eski dünya düzenini tehdit eden Gramsci canavarları arasında ekonomik tehdit öne çıkıyor. Herkes küresel finansal çöküşler ve 1930'lardaki bunalımdan daha büyük bir uluslararası bunalım bekliyor. Okur, Amerikan borcu başta olmak üzere küresel borç sahnesini dikkatle incelediğinde bunu görecektir.

Yeni bir sözleşme gerektiren Gramsci canavarlarının merkezinde ise milliyetçiliklerin uyanışı ve popülizmin artan büyüme hızı yer alıyor. Bunların hepsi, ötekini izole etme ve dışlama, dünyanın kaynaklarının hepimizi bir arada besleyemeyeceği fikriyle eş anlamlı.

Belki de kalkınma ve refah oranları ile göçü ve uluslararası kültürleşmeyi reddeden sağcı köktendinci hareket arasında yakın bir ilişki vardır. Çünkü insanlar anavatanlarında güvenlik ve fırsattan yoksun olduklarında, rekabetten korkarak kendi içlerine kapanırlar. O zaman bölünmüş ve kaygılı toplumlar, bencillik ve bireyselcilik akımlarıyla birlikte popülizm ve milliyetçilik için verimli bir zemin haline gelir.

Buna karşılık ülke refaha kavuşup üretimi çoğaldığında, tüm ulusların, halkların ve kabilelerin hem içeride hem de dışarıda yoksullara cömert davranması kolaylaşır.

Yeni ve modern bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç duyulmasını gerektiren başka nedenler var mı?

Başkan Trump'ın Virginia'da generaller ile yaptığı son toplantıdaki konuşmasını ve ABD silahlı kuvvetleri için yeni yılda trilyon dolarlık bir bütçe tahsisinden bahsetmesini dinleyenler, Soğuk Savaş dönemini aşan mantıksız bir silahlanma yarışı dünyasında yaşadığımız sonucuna vardılar.

Bu sefer tehlikeli ve heyecan verici olan husus, Çin gibi yeni tarafların Dünya'da nükleer cephaneliğe sahip olma yarışına dahil olmasıdır. Çin’in uzayı militarize etme konusunda Rusya ve ABD’ye ortak olma özlemlerinden bahsetmeye ise gerek yok.

Ayrı bir tartışmayı gerektiren odak noktası ise yapay zekâ dünyasıyla, OpenAI'nin kurucusu ve CEO'su Sam Altman'ın, insanlığın koşulları değişmeden ve insanlığın durumu iyileşmeden önce yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç duyulduğuna dair yazdıklarıyla bağlantılı olabilir.