Yirmi yıl veya daha fazla zaman geçti ve başarısız olmalarından bu yana Arap sokaklarında artık devrimler görmüyoruz. Şimdi onları sosyal medyada fısıltılar ve söylentiler olarak duyuyoruz. Medya aracılığı ile kafaları karıştırma ya da bölgesel gerilimin artması ile siyasi baskı kapsamında kullanılan korkuluklar olarak görüyoruz.
Prensip olarak kurumları, yani sivil ve askeri devlet sistemi zayıf olan ülkelerde huzursuzluk çıkması, hatta hükümetlerin çökmesi uzak bir ihtimal değil. Ama huzursuzluk fırtınalarının aniden kopması pek olası değil ve bu aşamada beklenmedik sürprizler yaşansa bile fırtınaların bir daha tekrarlanmasına izin verilmeyecek.
2011 yılında Arap bölgesinde yaşananlar ve sonrasında sokak devrimlerini kullanan çeşitli ayaklanma hadiseleri sonucunda, Tunus'ta başkanlık kurumu devrildi, Libya'da tüm devlet çöktü, Suriye'de ülkenin yarısında devlet çöktü, Mısır'da saray, Yemen'de kabile devrildi. Diğer dört Arap ülkesinde, Kuveyt, Bahreyn, Ürdün ve Moritanya’da bunu ateşleme çabaları ise başarısız oldu.
Hükümetleri deviren beş sokak devriminin tümü de sürekli olmakta başarısız oldu. Mısırlı Müslüman Kardeşler ile Tunus'taki Nahda gibi devrimlere asılarak iktidara yükselen hareketler devrilirken, Libya ve Yemen'deki devrimler evlatlarını yuttu.
Mısır'da o yıldan önce Müslüman Kardeşler, Mübarek yönetiminin "azınlık ortağıydı". En büyük meşru muhalefet olarak parlamentoda 88 sandalyeye sahipti ve meslek sendikalarına, hayır kurumlarına ve üniversitelere hakim olmuştu. Sokakta yaşanan patlamayı fırsat bilerek, köklü bir muhalefet, iktidar projesi sahibi ve geniş bir yandaş safına sahip olmaktan yararlanarak Mübarek'i devirme sürecini hızlandırdı. Bir yıl Mısır'ı yönetti ve sonrasında siyasi oyundan tamamen uzaklaştırıldı.
Tunus'taki kardeşi en-Nahda da aynı yolu ve aynı kaderi takip ederek sahneden çıktı. Libya farklı bir durum çünkü Kaddafi kendi üzerine bir rejim kurmuştu ve başkan devrilse de askeri kurumun sarsılmadığı Mısır’ın aksine, kendisi devrildiğinde devlet de devrildi ve suda eriyen tuz gibi eridi. Sonuç olarak 2011'in tüm devrimleri istisnasız başarısız oldu. Bugün bunların tekrarlanma ihtimalinin neden düşük olduğuna gelince; çünkü kaosu kolaylaştıran unsurlar, gizlenen iç güçler ve destekleyici dış güçler nedeniyle zayıfladı. Başlarına gelenler yüzünden yıkıcı bahardan önceki zamana özlem duyan Arap kitlelerin hayal kırıklıklarındansa bahsetmiyoruz bile.
Bugün Ürdün'de değişimden bahsetmek saçmalıktan, propagandadaki parmak izleri takip edilebilir programlanmış yabancı kampanyaların bir yankısından ibarettir. Hamas hareketinin yok edilmesinden ve Hizbullah'ın kuşatılmasından kaynaklanan baskıyı hafifletmek için bu kampanyalar teşvik ediliyor. Zira iki hareketi destekleyen eksen doğrudan eyleme geçemiyor ve bu nedenle Batı Şeria'da, Ürdün'de, Mısır'da veya başka yerlerde kaos yaratarak kartları karıştırmaya ve caydırıcılık dengesi yaratmaya çalışıyor.
Önemli değişiklikler işgal altındaki Filistin toprakları çerçevesinde kalacak ve Hamas'ın tamamen ortadan kaldırılması durumunda İsrail ile Filistin Otoritesi arasında Gazze'nin yönetimi konusunda siyasi bir çatışma yaşanacak. İkinci çatışma ise Hizbullah'ın güney Lübnan’dan çıkarılıp Litani Nehri’nin gerisine çekilmesi için yaşanacak. Dikkat çekmek ve Arap kamuoyunu meşgul etmek için Filistin’e komşu diğer ülkelere yönelik tehdit olduğuna dair söylentiler de yayılıyor. Suriye ve Irak'tan yürütülen ve Ürdün'ü istikrarsızlaştırmayı amaçlayan saldırılar başarılı olmadı ve Ürdün sokağını harekete geçirme eylemleri de başarısızlıkla sonuçlandı. Gazze ve Lübnan'da olacaklara dikkat çekmek için ses bombaları patlatılabilir, ama Gazze ve Lübnan'da bölgesel olayların gidişatını etkileyebilecek bir rüzgar görmüyoruz.