Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Propagandacı zaferler dili

Savaşın sona ermesi, kimin bunda övülecek payı olduğuna veya sebepler ve failler üzerine yapılan çekişmelere bakılmaksızın, başlı başına sevindirici bir andır. İki yıl boyunca masum sivillerin öldürülmediği tek bir gün bile geçmedi. Tablo iç karartıcı olduğu için de - can kayıplarının boyutu korkunç ve yıkım Filistin'in tüm savaşlarında eşi benzeri görülmemiş düzeyde - bu gruplar, silahlar sustuktan sonra övücü propagandaya başvuracaklardır.

Gerçeklik ve hakikatle hiçbir bağlantısı olmayan özel bir dil var. Kaybedilen her savaştan sonra, yaralı toplumla barışmak ve ilerlemek yerine, yenilgiler sözlüğüne başvuruluyor; tarihi galip olarak yeniden yazmak ve daha fazlasını vaat etmek için, olanlara gerekçeler ve ahlaki gerekçeler bulunuyor, savaşa girme kararı meşrulaştırılıyor.

Hamas ve Hizbullah’ın 2006 yılında İsrail'e karşı verdikleri savaştaki yenilgilerini “ilahi zafer” olarak nitelendirdiler. Oysa bu yenilgi 1.600 Lübnanlının ölümü ve Filistin’in Gazze Şeridi’nin yerle bir edilmesiyle sonuçlanmıştı. Aynı şey bugün Gazze'de de yaşanıyor; 60 binden fazla kişi öldürüldü, Gazze Şeridi'ndeki kentler yerle bir edildi ve Hamas silahlarını teslim edip iktidarı bırakmak zorunda kaldı. Ama tüm bunlar manevi zafer olarak adlandırılıyor.

Irak daha önce başarısız savaşını “tüm savaşların anası” olarak adlandırmıştı. Ancak Saddam, sınırdaki Safvan çadırında teslim olma belgesini imzalamadan önce en azından zehri yudumlamış ve zafer iddiasında bulunmaya çalışmamıştı.

Eski yenilgi literatüründe, “Nakba”, “Naksa” ve “Karama” terimleri, yeniden değerlendirme ve hesap verme fikrini reddetmek için kullanıldı. Aynı gerekçeler tekrarlanıyor; yaşananların bir “önleyici saldırı” olduğu ve yaklaşan bir İsrail saldırısı hakkında bilgi sahibi olunduğu söyleniyor. Kazanımlar da abartılıyor; davanın yeniden ön plana çıkması, dünya meydanlarının göstericilerle dolması, Batı medyasının İsrail'i eleştirmesi ve protestolara birkaç Yahudi'nin katılması... Bunların hepsi, savaşın insanlara verdiği zarar ve haritayı İsrail'in istekleri doğrultusunda değiştiren siyasi kayıplarla karşılaştırıldığında sönük kalan küçük, geçici kazanımlar. Manevi zafer iddiası, yenilginin insanlar üzerindeki etkisini en aza indirmek ve bağımlıların sıklıkla yaptığı gibi aynı hataları daha sonra da yapmaya devam etmek için sık sık tekrarlanan bir ifadedir.

Başkan Trump'ın bizzat nasıl müdahil olduğu, Netanyahu'yu nasıl tehdit ettiği ve onu nasıl kabul etmeye zorladığı hakkında konuşularak, dikkatler, iki ana sonuçtan, yani Hamas'ın silahlarını teslim etmeyi ve Gazze'den çekilmeyi kabul etmesinden uzaklaştırılıyor. Gerçek şu ki, Trump yalnızca sonuçlardan Netanyahu'nun tek başına faydalanmasını istemiyor, aksi bir durum söz konusu değil. Tamamlayıcı gerçekse şu, Trump, Netanyahu'nun Hamas'a desteği engelleyerek ve onu müttefiklerinden mahrum bırakarak elde edemeyeceği bir siyasi zaferi İsrail adına elde etti.

Kimseden bu yanlış kararlar yüzünden acı çeken milyonlarca kişiden özür dilemesi ve af dilemesi istenmiyor, ama en azından yenilgileri güzelleştirmeyi ve kutlamayı bırakmalıyız.