Muhammed Rumeyhi
Araştırmacı yazar, Kuveyt Üniversitesi'nde Sosyoloji profesörü...
TT

Gazze konusunda anlaşma yakın mı?

Bu dosya hakkında yazmak, çıplak ayak ile dikenler üzerinde yürümek gibi, zira tıpkı zafer anlatısının arkasında siperlenmiş gruplar gibi yenilgi anlatısının arkasında siperlenmiş başka gruplar da bulunuyor. Ancak, Filistin meselesine yönelik ufukta beliren küresel yaklaşım ve arzularımız ya da temennilerimiz ne olursa olsun paylaşılan tarihi çözümün genel hatları, önemli küresel ve bölgesel ülkelerin, krizi “kronik bir krizden çözülebilir bir krize”, bitmeyen savaşlardan, savaşları bitiren bir savaşa dönüştürme konusunda fikir birliğine varmış olduklarını gösteriyor. Yani Gazze'deki çatışmalar çözümlenmeye başladı.

Çözümün genel hatları Filistin tarafındaki değişiklikleri ve İsrail tarafındaki değişiklikleri içeriyor. Ayrıntıları bir yanıyla, aktif uluslararası ve bölgesel yardım ile yeni Filistin hükümeti ve erken seçimlerden sonra kurulacak yeni bir İsrail hükümetinin yükünü üstleneceği müzakereler yoluyla hem Gazze Şeridi hem de Batı Şeria’yı kapsayacak bir Filistin devletini içeriyor. Bu adımlar biraz zaman alabilir, yani ateşkesin sağlanması, İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve İsrail hapishanelerindeki bazı Filistinli mahkumların serbest bırakılmasının ardından gerçekleşebilir.

Bunlar konuyla ilgilenen, bölgede güvenliği ve kalkınmayı sağlamak, bölgeyi uzun çatışmalardan ve kaynaklarının tüketilmesinden korumak için çalışan birçok ülkenin üzerinde uzlaştığı ana hatlar.

Filistinliler bu çatışmada çok büyük bedeller ödediler ve 7 Ekim 2023 eylemi, yapılan fedakarlıklara rağmen tüm bölgede, küresel çevrelerde ve İsrail'de muazzam bir dinamizm yarattı.

İsrail de can kayıpları açısından az sayılamayacak bir bedel ödedi. Açıklanan rakamlara göre 600’den fazla ölü ve çok sayıda yaralı var ve bunun İsrail toplumundaki etkisi derinden ve olumsuz olarak hissediliyor. Ayrıca, İsrail şu ana kadar savaş için 6 milyar dolar olarak tahmin edilen çok büyük meblağlar harcadı. İsrail toplumunda meydana gelen çatırdamalardan ve bazı İsrailli kesimlerin yurt dışına göç etmesinden ise bahsetmiyoruz bile.

Bazılarının detayları bir son olarak görmeleri analiz hatasıdır, onlar sadece detaydır. ABD'nin son Güvenlik Konseyi kararında veto hakkını kullanmayı reddetmesini delil göstererek, İsraillilerle Amerikalılar arasında uçurum olduğunu söylemek bu hataya bir örnektir. Zira gerçekte bu yalnızca taktiksel bir tutum iken, bazıları hayal edilen bu anlaşmazlığı gerçekmiş gibi büyütüyorlar. Kararda sadece Ramazan ayında ateşkes öngörülüyor ve işte Ramazan neredeyse ateşkes sağlanamadan sona eriyor. Böyle düşünenler, bahsi geçen oylamanın hemen ardından imzalanan ve İsrail askeri makinesine açık bir destek anlamına gelen büyük savaş anlaşmasını görmezden geliyorlar. Oysa kapalı kapılar ardında söylenenler kamuoyuna açıklananlar ile aynı değildir.

Öte yandan Ukrayna'daki savaş nedeniyle Rusya ve Belarus'un uluslararası spor müsabakalarına katılımları engellenirken, İsrail'in başına böyle bir şey gelmedi. İsrail, önümüzdeki temmuz ayında Fransa'da düzenlenecek olimpiyatlara davet edildi ki, bu da küresel tutumun resmi göstergesi. Dünya tarih boyunca defalarca yaşanan katliamları unutmuştur, zira siyasi hafıza duygusal değil pratiktir, dolayısıyla başka katliamları da unutabilir!!

Bugün dünyanın en büyük çatışması, Filistin meselesinin ötesine geçen bir çatışmadır. Dünyanın yaraları olabilir ama bunlar küresel sistem için ölümcül değiller. Etkili küresel güçler arasında ölümcül olan, genel olarak Batı ve Rus olmak üzere iki kamp arasındaki çatışmadır ve bunun en büyük tezahürü Ukrayna iken, ek çatışmaları Arap sahası gibi diğer sahalarda dönüyor. Rusya, İran gibi bölgesel güçlerle müttefik olduğundan ve Batı, İran’ın Lübnan'daki "Hizbullah", Yemen'deki "Husiler" ve Filistin'deki "Hamas" gibi Arap ülkelerindeki kollarını, İran'ın emellerinin vurucu kolları olarak gördüğünden, büyük anlaşma öncesinde yapılmak istenen bu kolları sahne dışına itmektir.

Hamas liderleri ve diğerleri, büyük anlaşmanın ilerleyişini yavaşlatmak, ertelemek, hatta engellemek için Tahran'a gittiler. Bunlardan birinin gerçekleşmesi, aynı zamanda Filistin devleti biçiminde bir bedel ödemeyeceği “kesin bir zafer” arzulayan İsrail sağı için de uygun.

Dolayısıyla paradoks da budur; düşmanlar, bu hedeflere ulaşmaya yönelik yaklaşımları birbiriyle çelişse bile ortak hedefler üzerinde anlaşabilirler. İsrail sağı, Amerikan yönetiminin değişmesini ve kendisini güçlü bir şekilde destekleyeceğine inandığı bir yönetimin gelmesini bekliyor fakat bu hesap İsrail'in hoşuna gitmeyecek şekilde sonuçlanabilir. Çünkü Amerikan yönetimindeki değişikliği, başta Ukrayna savaşı olmak üzere diğer konulardaki pozisyonların değişmesi ve dolayısıyla ABD'nin Rusya ve belki de İran ile bir tür uzlaşma olasılığı takip edecek. Bu nedenle ve özellikle ABD ve Batı'da İsrail'in gerçekleştirdiği soykırıma karşı bir kamuoyu olabileceği için İsrail sağının umduğu her şey gerçekleşmeyebilir.

Diğer tarafta Hamas, taraftar bulduğu yakın bölgelerde kaos yaratarak büyük anlaşmanın sonuçlarını sınırlamaya veya anlaşmaya varılmasını engellemeye çalışıyor. Bunun için elimizdeki örnek, Ürdün sahasını karıştırmak, orada kargaşayı yaymak ve ülkeyi bir “iç savaşa” ya da Amman'ı Orta Çağ'a döndürebilecek, kaldıramayacağı bir devletler arası savaşa itmeye yönelik çabadır. O, yani Hamas, Ürdün'deki karışıklığın, yakınlardaki diğer alanlara da yayılması ve tarihi çözümün engellenmesi için bir başlangıç ​​olabileceğine inanıyor.

Çatışmanın doğrudan tarafları, ödenen insani bedeller ne olursa olsun, krizin "kronik durumdan çözülebilir duruma" geçişini engellemek istiyor. Katılımcı uluslararası ve bölgesel güçler ise tam aksine uzlaşmacı çözümlere ulaşma, tüm bölgeyi yıkımdan kurtarma ve sorunu bölgesel ve küresel dolaşımdan çekme çabası içinde.

Sahnede eksik olan, bölgedeki istikrarı kurtarmak için dosyaları arka odalardan gün yüzüne çıkaracak devlet adamlarıdır. Aksi halde bölge, başlangıcını bildiğimiz ama sonu tahmin edilemez ve bize Birinci Dünya Savaşı sonrasında bölgemizde yaşananları hatırlatan bir kaosa doğru ilerlemektedir.

Son söz; demiryolu icat edildiğinde uluslararası stratejiler değişmişti, bugün de yapay zekâ dünyanın kendisinden önce tanıdığı tüm stratejileri yerle bir ediyor, yeni, eşi benzeri görülmemiş stratejiler tesis ediyor.