Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

İran, İsrail ve doğrudan çatışma ipi

İsrail'in son saldırısı doğrudan çatışma ipini koparacak mı? Zira bu saldırı İran'ın canını yaktı ve yaralarını derinleştirdi. İsrail’in art arda gelen saldırılarının İran’ı sürüklemeye çalıştığı gerginlik ve çatışma politikası çarkını hızlandırdı. İsrail, İran'ın nükleer projesinin Amerikan yaptırımlarından kaçmasına yol açacak herhangi bir İran-Amerikan yakınlaşmasını istemiyor, bu yüzden İsrail zaman zaman İran’a yönelik askeri ve istihbarat saldırıları düzenlemeyi adet haline getirdi. Şam'daki İran büyükelçiliğini hedef alan ve onlarca Devrim Muhafızı liderinin öldürüldüğü son saldırı da bu saldırıların sonu olmayacak. İsrail'in hain saldırısı gerçekten acı verici olduğu ve İran açısından bir süre sonra bile olsa bir karşılık vermeyi gerektirdiği için İran'ı bölgedeki destekçileri karşısında son derece zor bir durumda bıraktı. Bilhassa İran Dini Lideri Ali Hamaney'in "İsrail, Allah'ın izniyle saldırganlığı nedeniyle pişman olacaktır” tweeti ile dillendirdiği tehditlerden ve “İsrail tokadı yiyecek” ifadesini tekrarlamasından sonra İran bir karşılık vermek zorunda. Bu arada İran Genelkurmay Başkanı da tehditte bulunarak, yaşananları "İsrail'in intiharı" olarak nitelendirdi ve İran'ın bunu "karşılıksız bırakmayacağını" söyledi.

İran'ın ateşli açıklamalarına karşılık İsrail, İran'ın İsrail'e vereceği olası bir karşılığa hazırlık olarak füzeleri ve insansız hava araçlarını engellemek için İsrail’in bazı bölgelerinde GPS sisteminin bloke edildiğini duyurdu. Ne var ki analistlerin çoğu, karşılığın İsrail dışında ve büyük olasılıkla İsrail’in dışarıda kullandığı güvenlik noktalarından birinde gerçekleşeceği için İsrail içinin hedef alınmasını uzak bir ihtimal olarak görüyor.

İran’ın müttefikleri ve prestiji açısından verilecek karşılığın ikna edici olması için doğrudan ve daha önce İran ile bağlantılı, ona sempati duyan veya onunla bağdaştırılan örgütler tarafından formalite olarak gerçekleştirilen "teatral" karşılıklardan uzak olması gerekiyor. İran'ın karşılık verme krizi çetrefilli, çünkü İranlı politikacılar saldırılar çemberinin genişleyerek açık olasılıklı bir savaşa dönüşmesini istemiyorlar ve bu aynı zamanda ABD'nin de arzusu. Fakat İran hem içeride hem de dışarıda kendisinden karşılık vermesini, hem de acı verici bir karşılık vermesini talep eden destekçileri karşısında zor bir durumda kaldı ki asıl sorun burada yatıyor. İran, Devrim Muhafızları komutanlarından Kasım Süleymani'nin öldürülmesine, boş bir Amerikan üssüne füze saldırıları düzenlemek dışında bir misillemede bulunamazken, Süleymani'den daha alt rütbede bir generalin öldürülmesine vereceği karşılığın boyutu nasıl olacak?!

İran'ın siyasi hatalarından biri, dünyaya Kasım Süleymani'nin projesini kendi çevresinde ve dünyada sürdürdüğü mesajını veriyormuş gibi, Kasım Süleymani'yi aşırı yüceltmesi ve İran şehirlerine heykellerini dikmesi olabilir. Zira bu, İran'ın dünyaya "sıfır sorun" olarak sunduğu yeni yüzünü olumsuz etkiledi.

İran'ın bugün sınırlı, zor ve dar seçenekleri var, aksi takdirde yapılacak herhangi bir hata, şu anda arzu edilmeyen bir savaşa yol açacak. Kendisine yöneltilen petrol tankerlerine yapılan saldırıların küresel seyrüseferi tehdit etme, silahlı grupları para ve silahla destekleme, hatta onlara İHA’lar ve uzun menzilli füzeler gibi ileri askeri teknoloji sağlamanın arkasında durma suçlamaları gölgesinde, dünyayla ve onun siyasi güçleri, normları ve kurumlarıyla daha önceki çatışma girişimleri ile böyle bir savaşı İran deklare ediyordu.

İsrail'in gücünün, özellikle de hava gücünün ve hava savunmasının gelişiminin yanı sıra, filolarını sırf Gazze'deki savaş için harekete geçiren İsrail'in stratejik müttefiki ABD'nin desteği göz önüne alındığında, İran'ın askeri gücü, onu İsrail ile büyük bir askeri çatışmaya girmeye uygun kılmıyor. İran'ın ekonomik ve siyasi koşullarından bahsetmiyoruz bile. Bunların hepsi acı verici karşılık açıklamaları ne kadar güçlü ve sert olursa olsun, İran'ın vereceği karşılığın boyutunu sınırlayan faktörler. Büyük olasılıkla da bu karşılığı onun adına Hizbullah verecek. Hem de siyasi geleceği savaşın devamına bağlı olan Netanyahu'nun savaş hükümetinin varlığının gölgesinde, İran’ın Gazze'deki savaştan bağımsız olarak mühimmat sağladığı Hizbullah'ı İsrail'e bir kurban olarak sunması, bir macera olsa bile.

Gerilimli ortam ve duygusal açıklamalar ışığında Dimona santrali İran'ın karşılık için belirlediği hedefler arasında yer alacak mı? Yoksa Tahran, İsrail dışındaki saldırılarla mı yetinecek? Şu soru da varlığını koruyor; İran, İsrail ile çatışmasında hassas dengeleri kaç kez kullandı? Yoksa İran, müzakerelerde pozisyonunu güçlendirmek adına daha fazla uranyum zenginleştirmek için zaman kazanmasını sağlayacak daha büyük stratejik çıkarlar karşılığında cevap vermekten kaçınacak mı? Yoksa içindeki radikal akım, Netanyahu akımının iktidarda kalmak ve yargılanmaktan kurtulmak için İsrail'e yaptığı gibi, İran'ı savaşa mı sürükleyecek?

Siyasi gerçekçilik, İran'ın rasyonel davranmasını ve karşılık vermeyi ağırdan almasını, hedef listesini ve seçenekleri incelemesini gerektiriyor. Çünkü İsrail'de bölgeyi savaşa sürükleyenler var ve Netanyahu bunların sonuncusu değil, aksine her iki tarafta da yaklaşan savaşın arkasında duran radikaller var.