Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Üçüncüsü imkansız değil

Baba George Bush'un kibirli bir adam olduğuna dair bir izlenim edinmiştim. Bu nedenle, ABD başkanı olarak üstlendiği son pozisyon dahil olmak üzere üstlendiği görevler sırasında onun hakkındaki haberleri duymaktan ve bilmekten kaçtım. Sovyetler Birliği çöktüğünde kibirli ve alaycı bir şekilde davranacağını hissettim. Mihail Gorbaçov, ülkesinin içinde bulunduğu zor durum için ABD'den yardım istemek amacıyla Washington'a gittiğinde, Bush'un davranışlarını gözlemledim ve bunlara kibir ve intikam duygularının karışmış olduğunu gördüm.

Modern Avrupa tarihinin otoritelerinden ünlü İngiliz yazar Timothy Garton Ash'in “Homelands” kitabını okuyorum. Berlin Duvarı'nın yıkılması ile ilgili bölümde pek çok politikacının George Bush'tan Batı'nın zaferini kutlamasını istediği ancak onun reddettiği anlatılıyor. Kitaba göre onun tek bir endişesi vardı; Gorbaçov'u özellikle halkının önünde küçük düşürmemek. İkinci endişesi ise Rus halkını küçük düşürmemekti! İki liderin buluştuğu Malta zirvesi ile ilgili Gorbaçov şunu söylemişti: "George bana 'Mişa, Berlin Duvarı üzerinde dans etmeye hiç niyetim yok' dedi."

Elbette tüm Avrupa o zamanlar duvarın taşlarını parçalayarak dans ediyordu ama ben ilk dans edenin bir zamanlar Sovyetler Birliği'ni yok etmeye çalışan CIA direktörü Bush olacağına inanan milyonlarca kişi arasındaydım.

Hepimiz hatalıydık. Devlet adamları basit hareketlerde bulunmazlar. Bush zafer sevincini saklaması gerektiğini fark etti, çünkü sevincini göstermesi bir soruna dönüşecekti. Bu çok önemli bir tarihi an olduğu için buna kendisini küçük düşürerek giremezdi. Ama o tarihi an durmadı. Duvarın yıkılmasının ardından Alman birliği yeniden sağlandı. Avrupa birliği büyüdü ve düğünler yapıldı ama tarihin düz bir çizgi olduğunu kim garanti edebilir? Bu sevinçler yerini İngiltere’nin birlik çerçevesinden çıkmasına, Macaristan'da totaliter bir rejim kuruluşuna, Ukrayna'da İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en şiddetli savaşa bıraktı.

Avrupa'nın en fakir ülkesi olan Ukrayna'nın yeniden inşası en az 500 milyar dolara mal olacak. Geçmişte yorumcular üçüncü dünya savaşı uyarısında bulunurken, bugün Vladimir Putin sanki gelen bir trenin saatinden bahseder gibi üçüncü dünya savaşına karşı uyarıyor. Politikacılar bundan sanki sadece vakit geçirmek için yapılmış bir konuşmaymış gibi bahsediyorlar.

Dünya liderleri basın toplantılarında ve sahnelenen seçimlerde dünya savaşına karşı uyarmakla yetinebilirler ancak aslı felaket kurdun gerçekten gelmesi, yani Rusya’nın Ukrayna savaşını kaybetmesi veya kazanmasıdır. Çünkü o zaman geriye yalnızca üçüncü dünya savaşı kalıyor.