Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Demokrasi sömürüsünün sonu

Pek çok Arap krizinden biri de bazı elitlerinin, kendi ülkelerine zarar veren özel ve hizipsel kazanımlar elde etmek için demokrasiyi kullanması ve sömürmesi olabilir. Bunlar ayrıca bilhassa yargının pençelerini kendisinden uzak tutan bir dokunulmazlığa sahip olan ve böylece kendi ülkelerini yıkan bir buldozere dönüşen bazı Arap meclisleri içinde hizipçi ve partizan anlaşmazlıklar yoluyla siyasi hayatı da sekteye uğrattılar.

Ancak bu “demokratik” gerilemeler, cesur insanların gerçekleri dile getirmesine ve gidişatı düzeltmesine engel olmadı. Kuveyt Devleti Emiri'nin "Demokrasinin devleti yok etmek için istismar edilmesine asla izin vermeyeceğim" şeklindeki ses getiren sözleri de bu değişim iradesi kapsamındaydı. Bunlar demokrasi ifadesi kendisine zarar vermek için kullanıldığında vatanı koruma sorumluluğunu taşıyan cesur sözlerdir. Bilindiği gibi Arap Baharı ülkeleri demokrasi sloganı altında yerle bir oldular. Arap halklarının krizi her zaman organlarının, özellikle de kaynağı (seçilmiş meclisler) olan yasama organının kafa karışıklığının tartışmalara yol açması olagelmiştir. Tunus, Libya, Irak, Lübnan ve Kuveyt bunlara dahildir. Ancak bu kez çözüm Kuveyt'ten geldi; meclis feshedildi, çalışmaları birkaç yıllığına durduruldu ve bu adımlar "ülkeyi kurtarmak ve onun yüksek çıkarlarını güvence altına almak için zor bir karar" olarak tanımlandı.

"Demokratik sürecin tüm yönleriyle inceleneceği 4 yılı geçmeyecek bir süre boyunca Ulusal Meclisin feshedilmesi ve Anayasa'nın bazı maddelerinin askıya alınması direktifini verdik.” Bunlar Kuveyt Emiri Şeyh Meşal el-Ahmed el-Cabir el-Sabah'ın sözleriydi. Meclisin çalışmalarını askıya alma kararı, siyasi tıkanıklığın meclis içinde baskın özellik haline gelmesi ve bunun da meclisi siyasi yaşamın hizmetkarı değil, onun önünde bir engel haline getirmesinin ardından geldi.

Nitekim Lübnan'da meclis içindeki grupların aralarındaki anlaşmazlık, ülkede cumhurbaşkanı seçimini sekteye uğrattı. Lübnan'ı cumhurbaşkanı olmayan ve anayasal boşluk içinde kalmış bir ülkeye dönüştürdü. Yıllardır Arap demokrasi tecrübesinin sahibi olan Lübnan'ı çok trajik bir duruma soktu.

Lübnan'daki tablo, coğrafi bölgelere göre iki ya da üç devlete bölünme yoluyla ülkenin birliğini tehdit eden keskin bir siyasi bölünmenin yaşandığı Libya'dan pek de farklı değil. Libya’nın birliği bugün “zorlama” bir evlilik olarak nitelendiriyor ancak birliğin tarihi, demokrasiyi bilmeyen kişilerin bilgeliği sayesinde bunun tam aksini kanıtlıyor. Söz konusu kişiler Libya birliğinin tarihini ve o zamanın en iyi Libya anayasasını yazdılar, çünkü onları birleştiren şey modern parlamenter “demokrasi” değil, daha çok vatan sevgisi ve onun birliğini savunmaktı. Libya'da bugün meclis, Devlet Meclisi’nin bir salonuna dönüştü. Ulusal Kongre Parlamentosu'nun uzantısı haline geldi ve her ikisi de, ülke ve halkı için kayıp olan kötü 10 yılı aşkın bir süredir yasama yetkisini elinde tutmaya devam ediyor. Parlamento ile Meclis arasındaki parlamenter anlaşmazlık Libya krizinin ömrünü uzatmak, seçimleri sekteye uğratmak, iktidardan ve avantajlarından yararlananların, Libya halkının acıları pahasına bile olsa, daha uzun süre iktidarda kalmalarına olanak tanımak için kullanıldı. Ülke aynı zamanda iki hükümete ve iki merkez bankasına bölündü. Afrika'nın en büyük petrol ve gaz yatakları üzerinde yaşamasına rağmen, halk kaybolmuş bir halde yoksulluk ve hastalık nedeniyle acı çekmeye devam ediyor.

Tunus'ta da meclis bir engeldi. Feshedilen meclisin başkanı Gannuşi ve beraberindeki İslamcılar korosu, “İhvan” (Müslüman Kardeşler) kisvesi altında, cumhurbaşkanının Kartaca Sarayı'ndaki otoritesini devirmek için Gannuşi’nin başkanlığı sırasında meclisi kullanmaya çalıştı. Dahası cumhurbaşkanı, misafir devlet başkanlarını kabul etme ve onları uğurlama dışında hiçbir siyasi varlığı olmayan sembol haline getirildi.  Ancak Cumhurbaşkanı Kays Said'in yaptığı düzeltme, pusulayı düzeltmeyi ve ülkenin kaybettiği yönünü yeniden bulmasını sağlamayı başardı.

Irak'ta meclisin durumu Libya ve Lübnan’dakinden çok da uzak değil. Orada da siyasi hayatın aksamasına neden oldu. Demokrasinin mekanizmalarından biri olan meclis ve çalışmaları, dokunulmazlık ve siyasi makamdan kazanç sağlanması nedeniyle özel işler için kullanıldı. Öyle ki bazı milletvekilleri birkaç yıl içinde milyoner oldu ve bu da onları “demokrasi” adına yıkım, yağmalama ve yolsuzluğun yayılmasının aracı haline getirdi. Bu yolsuzluğun içinde, kamu otoritesinin rüşvet, zimmete para geçirme, şantaj ve mezhepçilik, partizanlık, hizipçilik ve kabilecilik ile temsil edilen adam kayırma yoluyla yasa dışı amaçlarla kötüye kullanılması anlamına gelen siyasi yolsuzluk da yer alıyor.

Demokrasi, gerçekte çoğu toplumda bazen dönüştürülemez ve sömürülmemesi, yolundan saptırılmaması için farklı mekanizmalara ihtiyaç duyar. Bu nedenle, bazen acı verici olan düzeltmelere ihtiyaç duyulur. Libya'da ilk demokratik deneyimde, bazı Libyalı-Afganlar, Arap Baharı’nın patlak vermesinin ardından kurulan ilk Libya meclisine milletvekili seçilmişlerdi. Bazı insanlar bunların en iyi seçenek olduğunu düşünüyorlardı. Ama tıpkı Mursi döneminde Mısır'da İhvan’ın yaptığı gibi, bunlar da "demokrasiyi" bir kez yanan kibrit gibi sömürdüler.

Bütün bunlar sebebiyle ülkeyi kaostan, siyasi tıkanıklıktan kurtarmak demokrasiden önce gelmektedir. İnsan demokrasiyle değil; istikrarla, emniyetle, gıda ve su güvenliğiyle ve toplumsal güvenlikle yaşar. Demokrasi, birçok Arap ülkesinde halkın refahını sağlamak için değil, yasadışı kazanç aracı olarak kullanıldı.

Kuveyt'te “demokrasi” sömürüsünün sona ermesi gibi, Libya, Irak ve Lübnan'daki sömürünün de bir an önce sona ermesini umuyoruz.