Fransız oryantalist Louis Massignon, burada defalarca işaret ettiğimiz gibi, İslam'a hayran olan önemli Batılı isimlerden biriydi. Bazıları onun gerçekten Müslüman olduğunu ve bu dine bağlılığını bu kadar açıkça duyurduktan sonra artık Katolik olarak kalmasının mümkün olmadığını düşünüyorlar.
Massignon'un pozisyonları (ve faaliyetleri) yalnızca manevi öneme sahip değildi, aynı zamanda Fransız yetkililer ve Avrupalı liderler üzerindeki etkisi nedeniyle siyasi öneme de sahipti. Bunlar arasında en öne çıkanı Papa 13. Pius'tu. Araplar ile İsrail arasında ilk çatışmalar başladığında Massignon, Papa'ya giderek onu Kudüs'teki İslam ve Hıristiyan kutsalları ile ilgili bir bildiri yayınlamak konusunda ikna etmeye çalıştı. Ama Papa ona “Benim sözümü kim dinler? Ne Araplar ne de Yahudiler sözlerime önem verirler” demişti.
Oryantalist, arkadaşı olan Papa’ya Stalin'in bir zamanlar alayla söylediği "Vatikan'ın kaç zırhlı taburu var ?" sözünü tekrarladı ve hakkı savunmanın zırhlı taburlar değil, büyük vicdanlar gerektirdiğini söyledi.
Nitekim Netanyahu'nun 7 Ekim'den bu yana tepki gösterdiği tek olay, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kendisini insanlığa karşı suçlardan yargılama kararı almasıydı. Uluslararası Adalet Divanı Başkanı Dr. Nevaf Selam'ın da zırhlıları yok ama bu çaresiz ve utanç verici atmosferde, uluslararası toplum en azından failin ve mağdurun kim olduğunu gösterebilir.
Gücün barbarlığına karşı koymak zor olsa da, en azından insanlığın utanç defterlerine yazılabilir. İnsani bedeli korkunç ve dehşet verici olmasına rağmen, Araplar her yerde medya savaşını ilk kez kazanıyor.
Ancak bu uzun çatışmada Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinden Dünya Sağlık Örgütü ve dünya üniversitelerine kadar, tüm uluslararası kurumların tüm cesaretle Filistin davasını desteklediğini görmek basit bir durum değil. Elbette bundaki payın önemli bir kısmı Netanyahu'nun kardeşlerine, ortaklarına ve kuzenlerine ait.
Stalin nihayetinde “Katolikliğe” karşı bir zafer kazanamadı. Papa, Stalin’in imparatorluğunu ve ordularını uzun süre işgal ettiği komşusu Polonya'dan söküp attı. Polonya bugüne kadar Rusya’nın sırtındaki bir hançer gibi olmayı sürdürüyor.