İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olgusunun objektif bir değerlendirmesinde onun kişisel yeteneklerini küçümsemek doğru değil. Yeteneklerinden en önemlisi, tüm dünya ona karşı birleşse bile, iktidar veya muhalefet konumunda kalabilme yeteneğidir.
Bir hatırlatma olarak, özellikle mevcut başbakanlık döneminde başına gelenler ve yaşananlar, yerinde bir başkası olsaydı devrilmesi için yeterdi.
Gazze savaşından önce İsraillilerin çoğunluğu ona karşı birleşerek tüm şehirleri kapatan gösteriler düzenliyorlardı. Öyle ki, mesafe sadece birkaç kilometre olmasına rağmen göstericiler onu evinden havaalanına askeri helikopterle gitmek zorunda bırakmışlardı. Her İsrail başbakanının vaftiz olmak için gitmesi gereken Beyaz Saray'ın kapıları onun önünde kapanmıştı. Knesset'te sahip olduğu çoğunluğun iki veya üç üyesinin koalisyondan çekilme ihtimali nedeniyle tahtı sarsıldığında, İsrail kralı olarak yerleşik konumu da çatırdamıştı.
Her ne kadar Aksa Tufanı, İbrani devleti için gerçek bir felaket olsa da Netanyahu, kendisinde aradığını buldu, çünkü kendisi onlara gitmek yerine Beyaz Saray'ın efendisini ve yetkililerini kendisine getirdi. Gazze'ye karşı başlattığı savaşı yönetmek adına değil, aksine, liderliğinin dayanaklarını pekiştirmek, liderliğini sürdürmeyi, siyasi ve savaş kararlarındaki merkeziliğini meşrulaştırmak için çeşitli isimler altında hükümet dizileri kurdu.
Ancak 7 Ekim 2023'te yaşanan şok sonucunda yaşananlar, eski durumuna dönmesine yetmedi. Bunun yerine siyasi hayatında yeni bir aşamaya, emrivaki liderlik aşamasına girdi. Aynı zamanda ister partisi ister koalisyonu, muhalifleri veya derin İbrani devletinin ittifakları içindeki konumunda istikrarlı bir düşüş aşamasına da girdi.
Şu anda hâlâ oyunun merkezinde ama gerek koalisyonunun dışında Gantz, Lapid ve hatta Lieberman, Saar ve diğerleri, gerekse koalisyonu içinde Gallant ve yanındaki generaller olsun etrafındaki oyuncular ona bir veraset projesi gibi davranıyorlar. Gallant ve generaller onun liderliğine asgari düzeyde uyuyorlar ama onun yerine kimin geçeceğini gösterecek sinyaller oradan geleceği için sabırsızlıkla Washington'daki büyük öğretmene bakıyorlar.
Ne var ki şu anda denizaltı skandalı ve bu skandalın işlemlerindeki doğrudan ve mahkûm edilmiş rolü ile kuşatılmış olan Netanyahu, bu kez özel bir resmi komite tarafından, uluslararası ve hatta ABD tarafından reddedilen Batı Şeria'yı ilhak etme politikasını, kendi konumunu bir destek ve kılıf olarak kullanarak uygulayan yıkıcı Ben-Gvir ve Smotrich ikilisi tarafından da kuşatılmış durumda. Ayrıca bazı belirsizlikler içeren kritik bir dönemle de kuşatılmış durumda... Yaklaşan başkanlık seçimlerinde Biden yeniden başkan mı olacak, yoksa kurtarıcı Donald Trump gelip ona nefes almaya ve yaşamaya devam etmesi için gerekli oksijeni mi sağlayacak?
Netanyahu, Beyaz Saray'ın bacasından beyaz ya da siyah duman çıkmasını beklemekle vakit kaybetmedi. Cumhuriyetçilerin onu Biden'ın arkasından Kongre’de bir konuşma yapmaya davet etme girişimi ve kendisinin de daha önce Barack Obama'ya yaptığı gibi onun gözünün önünde böyle bir konuşma yapacak olması, artık onun için yeterli olmadığından, ABD içinde kaderini belirleyecek savaşını tırmandırdı. Dahası, ABD içindeki savaşında yeni bir aşamaya girdi. Bunun için iki aday arasındaki göreceli dengenin her gün Trump lehine meylettiğinin görüldüğü son derece hassas ve dakik bir zamanda, kendi başkanlarının statüsünden endişe duyan Demokratlar tarafından, rakibinin lehine Başkan’a karşı doğrudan bir savaş olarak anlaşılan provokatif videoları kullanmaya başladı.
Netanyahu, hayatta kalmak için son savaşını veriyor ve iktidara bağımlı olan, iktidar dışında yaşayamayacağını düşünen bir adam son savaşını veriyorsa, geri kalan ayları en tehlikeli aylar olacak demektir. Bu savaşı kazanmak için Gazze'deki savaşı mümkün olduğu kadar uzatmak ki bu temel bir husus, savaşı kuzey cephesine yayarak alevlerini büyütmek, aşırı sağa Batı Şeria'da istediğini yapması için alan tanımak, çocuklarının askere alınmasını engelleyerek Haredilerin sadakatini satın almak ve bunun gibi birçok şey yapmakta tereddüt etmeyecektir.
Netanyahu'nun son savaşının maliyeti, İsrail'in ilk savaşlarından bu yana en büyük maliyet oldu. Maliyetler, kaderleri fırtınanın göbeğinde olmak olan Filistinlilerle sınırlı değil, her şeyde artan kayıplarıyla birlikte ilk olarak İsrail'i, ardından onun kalışının ve gidişinin faturalarını tarihte benzeri görülmemiş bir bedel ile ödeyen ABD’yi de kapsayacak.