Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Bâbülebvâb’ın zili çalıyor!

Rusya'nın Derbent kentinde Ortodoks kiliselerine ve sinagoga saldıran silahlı kişiler, 66 yaşındaki bir rahibin yanı sıra aralarında çok sayıda polis memurunun da bulunduğu 15 kişiyi katletti.

Derbent şehri, bulunduğu bölge olan Dağıstan'ın ruhunu somutlaştıran, geçmişten ve günümüzden hikayeler ve masallar barındıran tarihi bir mirastır. Söz konusu saldırı, Moskova yakınlarındaki bir konser salonunu hedef alan ve DEAŞ-Horasan tarafından üstlenilen saldırıda 145 kişinin öldürülmesinden sadece üç ay sonra meydana geldi.

Şehir, Hazar Denizi ya da Arapça adıyla Kazvin Denizi ile Kafkas Dağları'nı birbirinden ayıran koridorda yer alır. Birçok imparatorluk bu şehri kontrol etmeye çalışmıştır. Yunanlılar buraya ‘Arnavutluk Koridoru’, Romalılar ise ‘Hazar Kapısı’ derken, Araplar da tarih kitaplarında yankı uyandıran bir isim vermişlerdir: ‘Bâbülebvâb’ (Kapıların Kapısı). Şehri ziyaret eden ve ‘Derbent… Bâbülebvâb… Bağdat'tan gelen ilk kapı’ başlıklı bir araştırma yazısı kaleme alan Iraklı yazar Dr. Muhammed Edhemi, araştırmaları sonucu bu bilgileri elde etmiştir. Edhemi, şehrin Farsça adının Derbent olduğunu da belirtmiştir. Derbent’in ilk kısmı olan ‘der’, kapı anlamına gelmektedir. Kelimenin ikinci kısmındaki ‘bent’ ise kilit ya da düğüm anlamlarına gelir.

Tarih ve eski kapılar hakkında konuşmayı bırakıyoruz. Çarlık, Sovyet ya da Putin Rusya'sı bu bölgedeki devrimlerden büyük zarar görmüştür. Ruslara karşı direnişin en ünlü ismi Şeyh Şamil, Dağıstanlıdır. Bu, bizim buradaki amacımızdan uzak bir konudur.

Derbent, Bâbülebvâb… Bu tanımlama verilmek istenen mesajı anlamak için halen uygundur. Çünkü DEAŞ-Horasan yapısı bugün Asya'nın kalbinde veya geçmişte eski Sovyet cumhuriyetlerinde faaliyet gösteren yapıların en ateşli ve en tehlikeli olanıdır. Bu yapı, evlerimize ulaşmaktan uzak olduğunu düşünenler için hayal ürünü bir faaliyettir. Çünkü DEAŞ ve onun halifeliğine biat edenler ‘tek bir vücut’ gibidir. Birbirlerini yönlendiren atardamar ve damarlardaki kalp atışları ve kan akışları gibi hareket ederler.

Yeni DEAŞ üyelerinin Asya'nın kalbinden çölün kumları üzerindeki kuzey omzundan Afrika'nın kalbine, daha sonra Bereketli Hilal'e, Arap Yarımadası’na, Avrupa'daki göçmenlere ve Batı'nın geri kalanına kadar uzanan faaliyetleri dikkat çekici ve endişe vericidir.

DEAŞ'ın bu yeni faaliyetinin tezahürlerini ve sancılarını takip edebiliyor muyuz?

Ölen DEAŞ ya da El Kaide üyelerinin isimlerinin Tik Tok ya da diğer platformlarda yeniden yüceltildiğini, gençler ve ergenler için ilgi çekici videolar hazırlandığını fark eden oldu mu?

Bırakın onu, bir süredir Tik Tok ve diğer platformlarda, Arap Rusların, Arap Afganlar ölçeğindeki liderinin, yani gerçek adı Samir el-Süveylim olan Hattab eş-Şişani'nin hayatını yüceltmek ve mitleştirmek için amansız bir arayış olduğunu fark ettiniz mi?

Farkında olmadığımız bu yeni içerik dalgasının hedefinde kimler var?

Ben söyleyeyim: Gençleri, genç fikirli olanları, problemlileri ve şu anda kimlik savaşları alevleriyle kaynayan bir dünyada kendini gerçekleştirme ve kimlik oluşturma arayışında olanları hedef alıyor.

Sözün özü; dikkatli olun… Belki de gelmekte olan şey daha tehlikelidir ve Bâbülebvâb’ın zili çalmıştır!