Sam Mensa
TT

Biden'ın adaylıktan vazgeçmesi kariyerini taçlandırır mı?

ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhuriyetçi aday Donald Trump arasındaki münazara ve Biden'ın kötü performansı sonrasında nihai sonuca varmak acelecilik olur. Bir münazaranın, hatalar yapmasına rağmen, kişinin geçmişini ve yeteneklerini yansıtmayabileceği dikkate alınmalı. ABD için geçerli olan bu şey, genel seçimlerin ikinci tur sonuçları açıklanana kadar Fransa için de geçerli olacak. Sonuçlar açıklandığında aşırı sağın zaferinin yüzde 30'dan fazla oy alarak, onu muhalefet saflarında tutabilecek ittifaklar yoluyla kontrol altına alınıp alınmadığını göreceğiz.

ABD açısından öyle görünüyor ki, halkta, seçkinlerde ve medyada hâkim olan görüş, Biden'ın adaylıktan vazgeçmesi, başkanlık yarışından çekilerek, Demokrat Parti'deki genç nesillerin Trump ile yüzleşmesinin önünü açması gerektiği yönünde eğilim gösteriyor. Elbette vazgeçme kararı zor çünkü Başkan, Trump'ı yenebilecek tek kişinin kendisi olduğuna inanıyor. Keza içeride ve dışarıda, özellikle de başkanlığı döneminde uzun ve başarılı bir siyasi kariyerin ardından böyle bir ayrılışın aşağılayıcı olacağını düşünüyor. Biden başkanlığı döneminde Ukrayna'da Rus saldırısına karşı çıktı ve beklenmedik bir şekilde Avrupa’nın desteğini arkasına aldı. Ortadoğu'da Gazze savaşında İsrail'e verilen aşırı desteğe rağmen bu desteğin özünde sadece İsrail'i desteklemek yok, aynı zamanda İran ve müttefiklerinin ABD'nin hedeflerini sabote etme, bölgedeki varlığı ve rolü ile aynı zamanda bölgedeki müttefiklerini hedef alma plan ve projelerine karşı mücadeleyi de içeriyor.

Biden'ın kararını vermek için fazla vakti yok, çünkü ağustos ayının ortasından sonra Demokrat Parti'nin yeni bir aday sunması zor olacak. Demokratlar nasıl bir beklenti halinde iseler Cumhuriyetçiler de aynı durumdalar. Çünkü Trump'ın aleyhine açılan davaların çokluğu ve New York mahkemesinin aleyhine olması beklenen kararı nedeniyle, birçok engel Trump'ın yarışı tamamlamasının önüne geçebilir. Biden 81 yaşında, Trump ise mahkûm edilmiş ve doğruyu söylemek gerekirse Cumhuriyetçilerin durumu Demokratların durumundan daha kötü. Bu tablo ister ABD içinde ister dışında, temmuz ortasından ekim ortasına veya sonuna kadar durumun ciddiyetini artıracak spekülasyonların ve senaryoların önünü açıyor.

Biden'ın vazgeçmemesi, eğer Trump yargı ile savaşını tamamlayabilirse onunla eşit olmayan bir yüzleşme anlamına geliyor. Biden ve Demokratlar, münazaranın neden olduğu hasarı silmek, destekçileri ve tereddütlü kesimleri geri kazanmak için zorlu ve ısrarlı girişimlerle meşgul olacaklar. Bu onları aynı zamanda, seçim denklemlerinin dayattığı kısıtlamalar nedeniyle birden fazla dosyadaki zorlukları tersine çevirecek kadar büyük başarılar elde etmekten de alıkoyacak. Ancak bu başarılar da zaferi ve Beyaz Saray'da kalmayı garanti etmiyor.

Biden adaylıktan çekilir ve Demokrat Parti'nin seçeceği adayı desteklerse bu destek adayın kazanma şansını yükseltebilir. Biden'a, görev süresinin geri kalan döneminde, seçim ve kazanma yükümlülükleriyle sınırlanmadan birden fazla çözülmemiş sorunu çözmesi için alan sağlayabilir. Bu onun siyasi kariyerini taçlandıracaktır.

Bazıları, ikinci bir dönem başkan seçilmesi zor olan bir başkan ile hiçbir ülkenin anlaşma ya da mutabakat yapmayacağını söyleyebilir. Hele ki halefinin politikalarını tahmin etmek imkânsız olduğunda. Zira halefi seçildikten sonra durumu tamamen tersine çevirebilir ki, Amerikan ve müttefik Avrupalı ​​çevrelerin ve hatta ABD'nin bazı düşmanlarının korktuğu şey de bu.

Arap dünyası ve Ortadoğu'da bizi ilgilendiren soru, bölgenin Amerikan politika ve pozisyonlarındaki boşluğa ve derin dalgalanmalara, İsrail'e destek konusunda daha aşırı ve destekleyici olmasına, İran ve müttefiklerinin bölgeyi istikrarsızlaştırma planlarını hayata geçirmesinin önünü açmasına dayanıp dayanamayacağıdır. Buna ek olarak bölgenin mobil savaşların devam etmesini ve 7 Ekim operasyonundan İran ve müttefiklerinin istediklerini elde etmelerini, ılımlı Arap ülkeleri grubu ve onlarla ABD arasındaki siyasi ve güvenlik iş birliğinin parçalanmasını kaldırıp kaldıramayacağı da bizim için soru işaretleri. Bir diğer soru da şu; iki devletli çözümden geri çekilme, Gazze'deki savaşın durdurulması ve yerleşim politikasına geri dönüş nelere yol açacak? Bunlar sorulması gereken sorular.

Arap ülkelerinden ve Arap Birliği’nden Biden adaylıktan ister vazgeçsin ister geçmesin uzun kariyerini üç cephede ihlallerle taçlandıracak cesur girişimler bekleyebilir miyiz?

Birinci cephe, içeride sallantılı olan Netanyahu hükümetine Gazze'de ateşkes sağlanması, savaşın sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün benimsenmesi, çatışmalar durduktan sonra, Gazze’nin yönetimi için bir formülün benimsenmesi yönünde ciddi baskı yapılmasıdır.

İkincisi, Biden’ın Arap ortakları ve müttefikleriyle ittifakını siyasi ve güvenlik açısından güçlendirmek ve pekiştirmek için başlattığı çalışmalarını sürdürmesi ve iki devletli çözüm sürecinin başlamasının ardından İsrail ile normalleşme yolunun taşlarını döşemesidir.

Üçüncüsü, uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurması ve bölgedeki kollarını dizginlemesi karşılığında mali teşviklerle birlikte nükleer anlaşma için yeni bir formül içeren İran'a yönelik Amerikan politikasının genel hatlarının duyurulmasıdır. Söz konusu formül, Tahran ile arasında bir sükunetin sağlanması için İsrail’e baskıyı da içermeli.

Elbette Ortadoğu dışında Amerikalıları ilgilendiren başka konular da var. Ancak Arapların rolü özellikle de diğer girişimlerin anahtarı olan Gazze savaşının bitirilmesinin gerekliliği konusunda şu anda ciddi ve hassastır. Arapların rolü, Yahya Sinvar ve çevresindekilere baskı uygulamakla başlıyor ve Washington’a da Netanyahu ve çevresindekilere baskı uygulama çağrısı yapıyor. Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın Washington ziyareti sonrasında İsrail ordusunun yayınladığı bildiri, Sinvar ve Netanyahu dışında kimsenin istemediği bir savaşı sürdürme konusundaki isteksizliği vurguluyor.