Geçtiğimiz hafta dünyanın gözü Amerika Birleşik Devletleri'ndeydi. Bu ülkeden, pek çok hızlı ve tartışmalı hadiselerle dolu, başkanlık yarışı yolunda görülen şiddetli mücadeleye ilişkin şaşırtıcı haberler gelmeye devam ediyor.
Bu hadiseler arasında, Başkan Joe Biden'ın yarışa devam etmek için sağlığının ve mental yeteneklerinin yeterli olduğu konusundaki şüphelerin güçlenmesinden sonra duyduğumuz yarışmadan çekilme kararı da yer alıyor. Tabii buna eski Başkan Donald Trump'ın, kendisine yönelik başarısız bir suikast girişiminden sonra Cumhuriyetçi Parti'den aday gösterilmesi, ardından Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in, Demokrat Parti adayı biletini kazanma hazırlıkları eklendi.
Harris, büyük olasılıkla bu yarışta ilerlemeye devam edecek ve kendisi ile rakibi Trump arasında bir dereceye kadar denge olduğunu gösteren çeşitli kamuoyu yoklamalarının sonuçları göz önüne alındığında, büyük bir şansa sahip olacak. Bu denge ona ve destekçilerine zafer için önemli miktarda umut veriyor.
Harris'in bu hafta yaptıkları arasında, Çinli şirket ByteDance'e ait olan TikTok uygulamasında kendi hesabını oluşturmak da yer aldı. Bu hesabı etkinleştirdikten sonra sadece iki saat içinde 400 binden fazla takipçisi oldu ve 500 binden fazla beğeni aldı.
Harris'in TikTok hesabı için bu, heyecan verici bir başlangıçtı. Tik Tok’un Batı'da ve Doğu'da siyasi seçimlerin gidişatını etkileyen faktörlerden biri ve yalnızca ABD’de170 milyondan fazla kullanıcısı olduğunu artık biliyoruz. Tik Tok özel ve farklı bir çalışma tarzını benimsiyor, açıkça çoğunluğu gençler ve ergenlerden oluşan bir yaş grubuna odaklanıyor. İçerik, genç neslin kısa, hızlı ve yoğun anlatımlı, aynı zamanda komik ve sıradanlıktan uzak videoları izleme eğiliminden yararlanılarak çok ustaca sunuluyor.
Çin'in "sosyal medya" dünyasına yaptığı en önemli katkının Tik Tok olduğu söylenebilir. Çin'in, vatandaşlarını bu alanda faaliyet gösteren Batılı platformların etkilerinden izole etmek için "dijital izolasyonunu" oluşturmayı ve sağlam bir "internet kalkanı" kurmayı tamamladığı göz önüne alındığında, Tik Tok, dikkat, öncelik ve eğilimlere yönelik savaş, yani "zihinleri ve kalpleri kazanma" savaşında tamamen "saldırgan rol" oynayan bir "Çin kılıcına" dönüştü.
Bir yanda Batı kanadının başında yer alan ABD ile diğer yanda Çin arasındaki şiddetli uluslararası rekabetin seyrini dünya büyük bir endişe ve ilgiyle takip ederken, bu rekabet siyasi, askeri, enerji ve ticari nüfuz alanlarına yayılıp dağılıyor ve iletişimsel boyutu “sosyal medya” alanında açıkça ortaya çıkıyor.
Bilirkişilerin araştırmaları sonrasında bu bağlamda önemli rolü kanıtlanmış olan sosyal medyanın, artık yerel ve küresel kamuoyunu etkileme yeteneğini inkâr etmek mümkün değil. Seçimlerde kamuoyunun siyasi partilere ve adaylara yönelik tutumunu şekillendirebileceğinden artık kimsenin şüphesi olamaz.
Bu nedenle Amerikan siyasi çerçevesi Tik Tok’un etkisini kontrol altına alacak bir sistem inşa etme konusunda istekliydi. Bunun için uygulamanın sahibi olan ByteDance'in, uygulamayı en geç 19 Ocak'a kadar ABD’de satmasını zorunlu kılan, aksi takdirde yasaklanmasını öngören bir yargı kararı aldı.
ByteDance, bir Amerikan mahkemesine başvurup kararın geçerliliğine itiraz ederek bu karara direnmeye çalıştı. Ancak ABD hükümeti uygulamanın Çinli bir şirkete ait olmasının, "Amerikalıların kapsamlı kişisel verilerine erişebilmesi ve içeriği gizlice manipüle edebilmesi nedeniyle ulusal güvenliğe ciddi bir tehdit oluşturduğu" gerekçesiyle hızla mahkemeden şirketin itirazlarının reddedilmesini istedi.
Büyük olasılıkla bu savaş, Tik Tok’un ABD'de satılması ya da yasaklanmasıyla sonuçlanacak, çünkü hem başkan adayları hem de partileri uygulamaya karşı tavır almış durumdalar. Ama bu durum, her iki adayın da son dakikaya kadar seçilme şanslarını artırmak için Tik Tok’u kullanmaya önem vermelerini engellemiyor. Bu, internet egemenliği için yapılan savaşlardan biri. Batı-Çin rekabetinin gerçeklerinden biri. Sahada ve sosyal ağ sitelerinin araçlarından biri haline geldiği siber dünyada yürütülen uluslararası çatışmanın yüzlerinden biri.
Çin, kendisini “dijital izolasyon” ve sağlam “internet egemenliği” ile güçlendirirken, “aktif ve etkili” uygulaması ile Batı'yı “fethetmeye” çalışıyor. Öte yandan Batı medyası, Rusya-Ukrayna savaşı ile Gazze savaşı gibi sıcak konulardaki yaklaşımında, seçiciliği ve çifte standartları açıkça ortaya çıkan kullanım kurallarıyla uluslararası kamuoyu üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmaya çalışıyor.
Bu savaş devam ederken ister Ortadoğu ister Latin Amerika isterse Afrika’da olsun dünyanın diğer bölgeleri bunun bölümlerini izliyor ve ayrıntılarını takip ediyor. Ama egemenliğini güçlendirmek, araçlarını yenilemek veya bunun sonucunda maruz kaldığı maliyetleri ve karşılaştığı riskleri gözden geçirmekle ilgilenmiyor.