Ne zaman bir makale yazmaya başlasam, yazdıklarımı alakasız hale getirecek bir sürprizin mutlaka yaşanacağı hissine kapılırım.
Yangının merkezi noktası olan Filistin'de yaşadığım için bana sürprizler norm, yaygın hesaplara dayanan tahminler istisna haline gelmiş gibi geliyor.
Dünya, Gazze savaşı boyunca, en yoğun ve çetin aşamalarında, onu uzaktan izlemeye ve gelişmeleriyle yine uzaktan etkileşime geçmeye alıştı. Şu anda içinde bulunduğumuz durum da dahil olmak üzere birçok durumda Gazze savaşı, sanki sadece rutin bir sonuç haline geldi. Nedeni de tüm dünyanın dikkatinin şu ana kadar kontrol altındaki arenasının genişleyerek uluslararası bir bölgesel savaşa dönüşmesine yönelik güçlü olasılıklar üzerinde yoğunlaşması. Bu sebeple olası bölgesel savaşı önceden kontrol altına alma ve şu ana kadar faaliyet gösteren eski çıtalara boyun eğdirme çabaları ile sanki uluslararası bölgesel savaş kaçınılmazmış gibi sahada yapılan fiili düzenlemeler arasında şiddetli bir yarış yaşanıyor.
Başkan Biden, gelişmeleri takip etmek için Washington'daki operasyonlar odasına geçiyor. General Kurilla, çerçevesi, gerekirse faaliyete hazır olacak şekilde uluslararası bölgesel ittifakı muhafaza etmek ve harekete geçirmek olan bölgedeki saha düzenlemelerine öncülük ediyor.
7 Ekim depremi dışında yön değiştirici sürprizler, her zaman olmasa da çoğu zaman İsrail tarafından üretiliyor. 7 Ekim’de İsrail başlangıçta Hamas’ın sürprizinin kurbanı oldu fakat bundan sonra yaşanan her sürprizin üreticisi ve yatırımcısı oldu.
On aydır süren savaşın sürprizlerini tekrar gözden geçirmenin pek bir faydası yok ama dikkat edilmesi gereken, beklenmedik sürprizleri savaşın en önemli gereklerinden biri ve hedeflerine ulaşmanın şartları olarak gören İsrail ilkesidir.
Sürprizlerin sürprizi, tam hedeften vuran üçlü operasyonla elde edilen bariz taktiksel başarıydı. Bu üçlü operasyonun hedefinde, başkenti Tahran'a sızılan İran, birinci adamı tasfiye edilen Hamas, kendisine yönelik suikastlar serisinin kişi, zaman ve mekan açısından zirveye ulaştığı Hizbullah.
Darbe alan üçgenin kenarları yaşananlardan farklı şekilde etkilendiler. Genişleyip yayılarak bölgesel ve uluslararası hale gelen Müslüman Kardeşler hareketinin kurucusu Hasan El- Benna'dan başlayıp, Hamas'ın kurucusu şehit Ahmed Yasin ve onun zirvedeki halefi, son olmayacak şehit İsmail Heniyye’ye kadar şehitliğin kural, hayatta kalmanın ise istisna olduğu ilkesiyle hareket eden Hamas açısından yeni bir şey yok. Bu isimler arasında hepsi aynı ilke ve aynı yolda öldürülen pek çok lider ve kadro var.
Yapı ve insan açısından kan kaybı devam eden, her gün bir liderini kaybeden Hizbullah’a gelince, bundan etkilenmiş gibi görünmek yerine, inat ediyor, büyükleniyor ve yeteneklerini, gücünü dikkatlice düşünmeden denklemleri değiştirme konusunda sürekli bir çaba gösteriyor.
Üçgenin tabanı, kollara harcama ve yatırım yapma konusunda en cömert ülke İran’sa, içinden geçtiği en kritik zamanlardan birinde zor bir durumda kaldı. Bu kritik zamana bir yandan, devlet düzeyinde en önemli iki lider figürün, cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanının ölümü gibi şüpheli bir durum, diğer yanda Dini Lider başta olmak üzere yetkilileri tarafından itiraf edilen ve İran'ın kalbinde, kollarına ait tüm arenalarda bilim adamlarının ve liderlerin canına mal olan sızma ve ihlaller damga vuruyor.
Bölgesel nüfuz ajandası en geniş olan İran, içinde ve çevresinde yaşananlardan en çok etkilenen taraf gibi görünüyor. Bölgenin en büyük devleti olması nedeniyle kendisini biri kaçınılmaz iki seçenekle karşı karşıya bulması doğal. Birincisi askeri olarak, bu sefer kolları aracılığıyla değil, doğrudan kendi sınırları içinden karşılık vermek. İkincisi saldırıya uğrayan tarafın adil karşılık vermesi etmenine göre değil, onun güç ve yeteneklerine göre hesaplanan yanıtının boyutu konusunda uzlaşmak, böylece uluslararası bölgesel bir savaş olasılığı taşıyan bir karşı yanıtı önlemek. Kasım Süleymani vakasında olduğu gibi uzlaşma seçeneğinin manevi bir bedeli var, topyekûn bir savaşa gitme seçeneğinin ise stratejik bir bedeli var.
Bu yazıyı bitirirken savaşın başlaması, genişlemesini engelleme çabalarının başarıya ulaşması, büyüklenen üçgen içinde ve hatta dışında yeni bir suikast düzenlenmesi gibi bir sürprizin yaşanacağı hissi beni bırakmıyor.